Melis İşiten ilk kez konuştu! 'Aşkın çok zorunu da çok güzelini de yaşadım'

Sosyal medyada her geçen gün artan takipçi kitlesiyle gündeme gelen başarılı oyuncu Melis İşiten, oyuncu Uraz Kaygılaroğlu ile yakın zaman önce evliliklerine son verdi. Oldukça ilgiyle takip edilen İşiten, aşk hakkındaki düşüncelerini ''Çok zorunu da yaşadım, çok güzelini de yaşadım. Hep iyi ki yaşamışım dedirtti bana aşk'' diyerek açıkladı.

Başarılı ve güzel oyuncu Melis İşiten hakkında merak edilen soruları aksam.com.tr’ de Ferit Ömeroğlu’na yanıtladı. Sosyal medyanın çok konuştuğu İşiten, “hayatımıza sosyal medya girdikten sonra kadın kadının düşmanı oldu” dedi. Melis olarak pozitif bir görüntü verdiğini ama kendisinin de çok büyük dertleri ve kalp kırıklıkları olduğunu, kadınlar için birbirini etiketlemenin çok kolay olduğunu ifade etti.

“DEĞİŞİMİ BAŞLATABİLECEĞİME ÇOK İNANIYORUM”

Kadın kimdir?

Kadın eğer kendini fark edebilirse süper kahramandır. Bütün kadınlara öyle bakıyorum. Tedx konuşmamı öyle başlatmamın tek nedeni vardı. Eski zamanlardan beri kadın kadını sevmez genelde… Ne yazık ki hayatımıza sosyal medya girdikten sonra kadın kadının düşmanı oldu. Herkes birbirinin canını yakmaya başladı. Günümüzün benim açımdan kadın olarak en büyük problemleri kadınların birbirine karşı tutumu, duruşu… Kadının hem biricik ve tek olduğu hem de ortak ve hepimizin bir olduğunu anlatmaya çalıştım. Eğer kadın kadını severse, bu gücü birleştirip ortak paydada buluşabilirse dünyadaki tüm evrensel değerlerin çözülebileceğine inanıyorum. Tüm problemlerin bir arada olamamaktan kaynaklandığını düşünüyorum. Değişimi başlatabileceğime çok inanıyorum. Çok ütopik geliyor kulağa ama bunu yapabileceğime inanıyorum.

“KADINLAR İÇİN BİRBİRİNİ YAFTALAMAK, ETİKETLEMEK DÜNYANIN EN KOLAY İŞİ”

Kadın kadını neden sevmez sizce?

Önyargı. Başka hiçbir sebebi yok. Kadın bir kadını gördüğü anda (sokakta, televizyonda ya da herhangi bir yerde) kıyafetine, bakışına hemen bir yargı getiriyor. Hep orada ne gördüğüne bakıyor. Hiç iç dünyasını düşünmüyor. Hep şunu anlatmaya çalışıyorum. Melis olarak pozitif bir görüntü veriyorum evet ama benim çok büyük dertlerim var, travmalarım ve kalp kırıklıklarım var. Yargıya kapılanlar oradan bakınca ne görüyor bilmiyorum ama onlarda ne varsa bende de o var. Kadınlar için birbirini yaftalamak, etiketlemek dünyanın en kolay işi anlayacağın. İnsanın derdi neyse oradan bıçaklanır ya hani… Bir seneyi aşkın süredir sosyal medyada ve sosyal hayatta bas bas bağırmama rağmen gene en kadınsal hassasiyete ihtiyaç duyduğum dönemde kadınlar üzerime geldi, geliyor. Sosyal medyada takip eden herkes için geçerli değil bu tabi… Her an varlığını hissettiren, beni gerçekten tanımaya çalışan, etikete ve görüntüye değil derine bakabilen takipçilerimin sayısı %80’den fazla… Kadınların beynini, bakış açısını değiştirebildiği noktada birçok güzelliğin başlayacağına inanıyorum. Ada’nın cinsiyeti belli olmadan önce erkek olacağını düşünüyordum ama dünyaya bir kız çocuğu getirmek nasip oldu. Kızımın ilerde bu farkındalıklara sahip bir kadın olmasını diliyorum. Böyle yetişiyor zaten.

Sosyal medyada yapılan yorumları okuyor musunuz?

Evet, yorumları okuyorum genelde. Kötü yorumlara da cevap veririm çoğu zaman. Orada o ben onu duyayım diye yazıyor. Cevap veriyorum mesela, “aa abla cevap verdi” diyor. Bir anda çok ulaşılmaz olduğunu düşünüyorlar önce, sonra ulaşılmanın tek bir hamleye bağlı olduğunu düşündükleri için öyle bir fütursuzluk var orada. Ben de genelde cevap vererek, “ben seni duydum, ben senin eleştirini aldım” demek istiyorum. Instagram’da gerçekten birini takip etmeyebilirsin. Beni takip etmiyor mesela; eski eşimi, annemi, kardeşimi takip ediyor. Böyle benden uzak kalamazsın ki… Neden tanımadığın birinin canını acıtmak istersin? Dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz.  Paylaşımlardan yola çıkarak seni tanıdığını zannediyor. Önyargı.

Kendinizi tanımaya devam ediyor musunuz? Gelecekte kendinizle ilgili öğreneceğiniz ve keşfedeceğiniz özellikler olacağına inanıyor musunuz?

Kendimi tanımaya yeni başladığımı düşünüyorum, devam etmekten ziyade… Kendimi yeni baştan tanıyorum. Sebepler buluyorum. Bugüne kadar neden böyle hissettim, neden şimdi böyle hissediyorum diyorum kendime ve en önemlisi “direnmiyorum”. Düşüncelerimiz değişebilir, ahlak ve etik kurallarımız, fikirlerimiz değişebilir. Bu fiziksel ve ruhen gelen bir değişim bence… Ben hiç direnmiyorum. Bugüne kadar hiç sesini yükseltmeyen bir kadın olarak ben 30 yaşıma girdiğim bir gün hayatımda ilk defa bağırarak küfür ettim mesela… Eskiden hep içimde tuttuğum ve direndiğim, hayır bunu hiç yapmayacaksın Melis dediğim şey oldu. Benimde belki böyle bir dönüşüme ihtiyacım vardı. Değişmeyi insanlar kötü bir yerden ele alıyorlar genelde… Değişim bir dönüşümdür bence… Ne yaşadığın ve ne hissettiğin hayatına giren insanlarla ilgili… Ben bu dönüşüme hiç direnmiyorum ve çok memnunum. Şu an bana sorsan en merak ettiğin şey ne diye… Bir sene sonra seninle oturup bunu konuşmak isterim. Çünkü bir sene önce bambaşka bir Melis’tim. Şu an çok farklı bir Melis oldum, 1 yıl sonra ne olacağını çok merak ediyorum.

Çocukluğu Kaş’ta geçmiş, bu nedenle insani ilişkilere kıymet veren, gerçek bir yaz çocuğu diyorlar sizin için.  O yaz çocuğunu biraz anlatır mısınız bize…

Orada büyüdüm. Enteresan bir çocukluk hikayem var. Annem babam çok erken yaşta evlendiler ve sonrasında boşandılar. Kaş’ta tanıştığı biri ile annem evlendi. İstanbul Kaş arasında mekik dokuduk. Ben orada büyüdüm. Hep büyük ve geniş bir ailem oldu. Takipçilerimde kocaman bir ailem gibi gelir mesela… Kaş’ta da hep mahallecilik vardı. Hep yayan olmayı, temassal ilişkiler kurmayı öğrendiğim bir çocukluk geçirdim. Ne kadar çok çeşitliliği dünyamda barındırabileceğimi, kocaman ve kalabalık olmanın kıymetini o yaşlarda anladım. Bugünkü hayatıma tesir etti bütün bunlar…  Ada’yı dünyaya getirmem 18 saat sürdü. O 18 saatte biz hastanede 60 kişiydik. Küçüklükten beri hayatımın en özel anlarında nasıl ki tüm ailem bir arada olmuşsak bugünde kızıma aynı dünyayı kurabiliyorum. Çocukluğumla ilgili en güzel şey plaj, deniz, kumdan ziyade kalabalık ve çok çeşitli ailemle bir arada olmak sanırım.

“TUTKUMU AŞKTAN ALIYORUM”

Merak ediyorum. İlham sizin için bir duygu mu, keşfedilecek yeni denizler mi, sürekli olması gereken bir ihtiyaç mı?

İlham bir materyale veya hisse bağlanacak bir duygu değil bence… Ruhun getirdiği durum… Tek gerçeği, ancak sen kapılarını açarsan gelebiliyor olması… İlhamı ruha bağlarım hep!

Peki, tutku ve ilhamlarınızı nasıl canlı tutabiliyorsunuz hayatta?

Her zaman tutamıyorum. Hiçbir hisse karşı direnmemeye çalışıyorum. Genel olarak tutkumu hep aşktan alıyorum.

Aşka inanıyor musunuz?

Çok inanıyorum ama birine inanmıyorum. Aşka, aşkın varlığına inanıyorum.

“AŞKIN ÇOK ZORUNU DA ÇOK GÜZELİNİ DE YAŞADIM”

Hayatta yaşayacağınız herhangi bir duygu değişimi veya anı aşkın varlığına olan inancı değiştirmeyecek mi sizde? Bunu mu anlamalıyız?

Daha değiştirmedi bende… Çok zorunu da yaşadım, çok güzelini de yaşadım. Hep iyi ki yaşamışım dedirtti bana aşk. Beni çok canlı tutuyor. Bazen işime, bazen çocuğuma, bazen bir kişiye, bazen bir materyale… Acısıyla, kanırtmasıyla, karın ağrısıyla ama güzelliği ile ama heyecanı ile bence çoğu insanı diri tutan duyguların başında geliyor aşk… Benim için öyle…

Ada’yı konuşmak isterim. Uzaktan izlediğim, takip ettiğim kadarıyla çok iyi bir annesiniz. Oradan bakınca peki? Sizce… İyi bir anne misiniz?

İyi kelimesini kaldırmak istiyorum önce… Anneyim sadece… İyilik çok büyük bir yargı yine… Bir sürü çocuğuna yetemeyen anne var. Durumu olmayan, çocuğuna istediği şartları sağlayamayan anne var.

Kötü anne yok mu peki?

Dünyaya anne olmak için gelmemiş olan kadın var. Ebeveynlik özelinde iyi veya kötü demek kategorize etmek anlamına geliyor bence… Ada için çok iyi bir anneyim ben ama başka bir şehirde, başka bir yaşamda, başka bir sosyal çevrede yaşayan bir çocuk için iyi bir anne olmayabilirim. Bunu kastediyorum. Çok bireysel ebeveynlik… Ben yola ne yapacağımı bilerek çıkmadım, ne yapmayacağımı bilerek çıktım. Kalıba sokmak istemiyorum anneliği anlayacağın…

Çok okuyup, araştırmışsınız…

Okuduğum hiçbir şey bir işe yaramadı diyebilirim. Gereğinden fazla okumuşum. Bugün hamile olan arkadaşlarıma okuma diyorum. Yolculuğa başladığında her şeyi unutuyorsun ve her şeyi kalbinden geldiği gibi yapıyorsun. Bazı konularda takıntılıyım. Ada’nın duygusal olarak hasar almasını istemiyorum. Hassasiyet duyarak istediğim en önemli şey kızımın bana muhtaç olmadan yaşaması… Annelik egosunun kabarmaması için bunun böyle olmasını çok istiyorum.

Bu kadar çok severken bunu sağlamak kolay mı?

Çok zor tabii… Bir örnek vereyim sana… Dışarı çıkacağız. Hava çok soğuk… Tişört ile çıkmak istiyor.  Ben onunla saatlerce kavga edebilirim, çatışabiliriz. Hemen o an kendi ailemi düşünüyorum. Babam hala daha beni arayıp üşüme der. Babalıktan, sevgiden yapıyor bunu… Ama bu bende yetersizlik hissine neden oluyor. “30 yaşıma geldim, bunu düşünemeyecek miyim?” diyorum. Ada’da o an çok istiyor mesela… Evet, sen buna karar verebilirsin 2.5 yaşında diyorum. Tişörtü giyip dışarı çıktığında üşüyüp benden hırkasını isteyeceğini biliyorum. Zor mu onu üşümeye terk etmek? Çok zor… Ama ona kendini yeterli hissettirmek istiyorum. Benim anneliğimin formülü de bu: ona kendini yeterli hissettirmek!

“BİZİM EN BÜYÜK AVANTAJIMIZ, URAZ’LA BİRBİRİMİZİ ÇOK SEVİYOR OLMAMIZ”

Ada’yı ve anne-çocuk ilişkisini konuşuyorken sorayım. Yaşadığınız ayrılık süreci Ada’yı etkiliyor mu?

Ada’yı etkilememesi için elimizden geleni yapıyoruz diyebilirim. Bir çocuk için annesini-babasını bir arada görmek kadar güzel bir şey yoktur. Bizim en büyük avantajımız, Uraz’la birbirimizi çok seviyor olmamız ve kızımızın da bu sevgiyi hissetmesi diyebilirim. Hiç kızgın, öfkeli değiliz. Ada’da hiç kalıcı hasar bırakmamaya çalışıyoruz.

Mesela gece uykusundan uyanıp ağlamaya başladığında bir zorluk olmuyor mu?

Bir sürü şey oluyor ama biz onu o an telafi ediyoruz. Pedagogun söylediği çok güzel bir söz var: “Bir çocukta anne-baba sevgisi varsa aşılamayacak hiçbir problem yok.” Şu anda da telafi edemeyecek, üstesinden gelemeyecek bir şey yaşamıyoruz. Onu çok sevdiğimizi kızımda biliyor ve hissediyor.

Aslında sizi takip edenlerde buna inanıyor

Evet, aynen öyle…

Henüz bilmediğimiz Melis nasıl biridir? Neler yapar?

Güne pozitif başlıyorum her şeyden önce… Günümüzde güne negatif başlamak için neden arasan çok şey bulursun. Ben tercihimi güne güzel uyanmak için sebep arayarak başlıyorum. Allah çaresiz dert vermesin diyorum. Gülerek uyanmaya çalışıyorum. Ada bazen ağlayarak uyansa bile gülerek uyanıyorum. Ona da şunu söylüyorum: bu uyanma olmadı pek, hadi gözümüzü kapatıp yeniden uyanalım, güne böyle uyanmamalıyız. Günü bölerim muhakkak. Tiyatrodan dolayı akşamları çalışıyorum. Kendim ve işimle ilgili yapmam gerekenler oluyor. Adayla geçirdiğim zaman ve diğer işlerim sebebiyle günü kısımlara ayırıyorum. Bir yardımcım var. Yardımcı var deyince de eleştiriler geliyor. Bu benim tercihim… Sosyal imkanlarım el verdiği için yardımcım olmasını tercih ettim. Çünkü kendime dönmem gereken zamanlar oluyor. Anne olunca kendin ile olan yolculuğun bitmiyor. Herkesi ararım onun dışında… En az 10 kişi vardır günlük aradığım. Rutinlerimi anlatırım, onları dinlerim ve “seni seviyorum” deyip kapatırım. Kalabalık olmayı sevdiğimi söylemiştim ya… Yalnız olmak ile ilgili fobilerim var. Çok okuyorum, yazıyorum. Çok uzun zamandır hayalini kurduğumuz bir şey yakında gerçekleşecek. Kitap çıkartacağım. Yemek genelde yapmıyorum.

“13 TANE KADIN HİKAYESİ YAZDIM”

Yemek yapmıyor musunuz yoksa yemek yapmakla ilgili problem mi var?

Sevmiyorum. Hiçbir zamanda sevmedim. Evdeyken Uraz benim elimden yemeği sevdiği için Uraz’a yapardım. Şimdi de kızımın bazı yemekler için, “ bu annemin yemeği “ demesi için bir şeyler yapmaya özen gösteriyorum. Haftanın 3 günü ben diğer günleri yardımcım yemek yapıyor.

Kitap olayını irdeleyeyim biraz…  Ne çıkıyor?

13 tane kadın hikayesi yazdım. “Hikayemi ben seçtim” ismiyle okurlarla buluşacak. Birbirinden bağımsız, hiçbirinin birbiri ile ilgisi olmayan ama hepsinin hayal dünyasının, kırılganlıklarının ve mücadelesinin aynı olduğunu anlatan bir içeriği olacak.

Müzik…

Her şeyi dinlerim. Bu aralar tabi ki hepimiz rap dinliyoruz. Bazen pop, bazen rock dinlerim. Arabesk hiç yok. Hep tercihim Türk müzisyenler oluyor. Seviyorum. Tam olarak ruhuma işlemesinden hoşlanıyorum. Orada O’nun ağaç derken hangi ağacı kastettiği hoşuma gidiyor mesela…

Kimi dinliyorsunuz bu kadar size mana katan?

Sezen Aksu mesela… Hiçbir müzik bana Sezen Aksu’nun hissettirdiğini hissettirmiyor.

Oyuncu…

Tam bir Demet Evgar fanıyım…

Instagram fenomeni…

Danla’yı takip ediyorum mesela… Değişimine ve dönüşümüne şaşırıyorum ve bu benim hoşuma gidiyor. Ama Danla’nın x markadan ne giydiği ile ilgilenmiyorum.

Film…

Room…

Arkadaş…

Şu an öyle bir süreçteyim ki… Verdiğim her şeyi aldığım bir süreçteyim. Duyuluyorum. Eskiden olsa spesifik bir iki isim söyleyebilirdim ama şu an bu kısım oldukça geniş…

Akraba…

Kardeşim demek istiyorum bu noktada… 18 yaşında bir kardeşim var, kıymetlim. Birçok insan merak edip soruyor kardeşimi… Soyadımız farklı diye… Farklı babalardan aynı anneden kardeşiz çünkü… Çok sevdiğim bir kardeşim var.

Anı…

Ada’nın doğumu… Hayatta daha güçlü hiçbir anım olmadı.

Son soru… Öncesi ve sonrası olmasa sorunun… Tek kelime olsa… “Neden?” diye sorsam… Ne dersiniz?


Neden?  

Hayatın altının üstünden daha güzel olduğunu bilemeyiz. Her şeyin tek nedeni büyümek…

“AYRILIK YOK, BOŞANMA VAR”

Bu kadar örnek bir çift, rol model bir aile, herkesin heyecanla takip ettiği bir evliliğiniz vardı. Ayrılık yaşandı. Ayrılığınızı paylaşmanız bile örnek gösterildi. Ama neticede bitti. Neden?

Ne görünüyorsa o gerçekten. Ayrılık yok, boşanma var. Ayrılmak gibi bir durumumuz söz konusu olamaz. Biz insan olarak birbirimize çok bağlıyız, saygı ve sevgimiz üst düzeyde…

Daha net bir cevap isteyeceğim sanırım bu noktada…

Genel olarak bir cevap aradığın belli hayatla ilgili… (gülüyor)

Bazen cevap o kadardır.