Armağan Çağlayan'ın YouTube'da yayınlanan 'Dur Bi Dinle' programının bu haftaki konuğu Yeşilçam'ın unutulmaz isimlerinden biri olan Nuri Alço oldu. Hayatına ilişkin tüm bilinmeyenleri anlatan Alço, 'Yeşilçam'da para kazanmak mümkün değildi' sözleri ile dikkat çekti.
İşte Nuri Alço'nun konuşmasından satır başları...
'İlk işim bankacılıktı. Eskişehir Bankası'nda çalıştım iki sene, daha sonra ilaç mümesilliği yaptım. Çok zor işti ama firma satış elemanı olarak fiziği güzel insanları seçiyordu iki sene kadar bu işi yaptım. Daha sonra fotomodellik ve sinema oldu.'
İlk başrolünü Türker İnanoğlu'ndan alan Alço, 'Senin nasıl bir oyuncu olduğunu biliyorum, onun için senaryoya gerek yok.' dedi. 'Peki çizgim nedir, Tarık Akan başrol olan bir insan ben nasıl oluyorum' diye sordum. Filmin başından sonuna kadar Tarık Akan 4 gün çalıştı, polis emniyet müdürünü oynuyordu. Biz 22 iş gününde filmi bitirdik. Türkiye'nin hasılat rekoru kıran filmlerinden biri 'Kayıp Kızlar...' Arkasından Hülya Avşar ile Tele Kızlar'ı çektik... Bu şekilde devam etti kariyerim.
Türker Abi, 'kötü adamı oynayacağın' dediğin de tereddüt ettim. Çok büyük bir olay, o karakter çok kötüydü. Ben de gayet çizgisi düzgün bir insanım, 'nasıl oynarım' diye düşündüm. Ailem de bu konularda tutucuydu... Çok düşündüm Türker abiye de 'hayır' demek mümkün değil, 'seni bir iyi rolde, bir kötü rolde oynatacağım onu ayarlayacağım, bundan sonra da Alev Alev'i çekeceğim' dedi. Ben de kabul ettim.
Biz başka filmlere başladık, bir baktım 'Alev Alev' filmi çekiliyor. Tarık Akan, Cüneyt Arkın, Gülşen... Beraber çekiyorlar 'nasıl oldu' diye sordum. 'Sen hiç karışma yakaladım, gayet iyi' dedi... Bu çizgiyi o zaman belirledik. Tipi güzel. İyi bir fiziği, kuşamı olan kötü adam karakteri yaratıldı. Yeşilçam'da bu düzeyde kötü adam yoktu. Kariyerim bu şekilde başladı.
O zaman sinemadan para kazanmak çok mümkün değildi. Kıyafetlerimizi kendimiz alıyorduk, sete arabayla gitmek falan yoktu. Taksim'de Yeşilçam Sokağı'nda toplanır oradan minibüse binerdik. Orası o zaman tam curcunaydı. Herkes kıyafetiyle hazır bir şekilde gelirdi.
O zaman Cüneyt abi bile üç film için 10 bin liraya anlaşmıştı. Film başına 3 bin lira gibi bir şeye geliyordu.
Ben hep zengin adamı oynuyorum, İtalya'dan giyiniyorum. Aksesuarı falan gören 'abi nereye ev mi taşıyorsun' derdi. Kıyafetleri hep kendi paramızla alırdık. Minibüse geç kalan taksi tutup gelmesi gerekiyordu. Çok büyük zorluklar çektik. Varillerde ateş yakıp ısınırdık, ama o günler özleniyor şimdi. O dönem kazandığım paranın %70'i kıyafete gitti.
Yeni dönemde Yeşilçam oyuncularına teklif gelmiyor. O kadar yetenekli insan var ama çoğu aç. Çok zor durumdalar, ben yine idare ediyorum. Film, reklam, açılışlarla... Zaten Yeşilçam'dan çok az kişi kaldık. Bugüne kadar çektiğim filmlerden telif hakkı da alamadık. 200 – 250 film çektik hala yayınlanıyor ama bize gelen bir şey yok. Birçok yapım firmasını da ziyaret ediyoruz 'tamam' diyorlar, söz veriyorlar sonra ses çıkmıyor. Bu sadece benim başıma gelmiyor birçok Yeşilçam oyuncusunun başına geliyor.'