Çok küçük yaşlardan beri tiyatro sahnelerindesin. Sadece oyun performansı değil işin mutfak kısmına da hakimsin... Tiyatro ve dizi oyunculuğu karşılaştırması sürekli yapılır. Hangisi senin için daha zor ve daha kıymetli?
İkisinin de kendine göre zorlukları var. Tiyatro ve dizi oyunculuğunu karşılaştıran insanlar bunu neden yapıyor anlamıyorum… Tiyatro yapamayan tiyatroyu, dizi de yer alamayan diziyi kolay buluyor olabilir mi? Sözüm ona zor olan kıymetli… Kıymeti belirleyen bir işin zorluk veya kolaylığı olmamalı. Bence kıymet, aldığın hazla doğru orantılı.
Tiyatro kolay çünkü iki ay prova şansın var. Tiyatro kolay çünkü güvenli alanındasın. Sahneye beraber çıktığın kişilere teslim olabiliyorsun. Tiyatro zor çünkü her seyirci biricik. Ve senin kendini, ekibini en iyi şekilde göstermen için tek şansın var. Tiyatro zor çünkü asla gerçek anlamda hayatını rahat sürdürecek parayı kazanamazsın. Dizi kolay çünkü tekrar etme şansın var. Kendini izleyip gelecek bölümlerde beğenmediğini değiştirme şansın var. Dizi zor çünkü hava şartlarına rağmen çalışmak zorundasın. Dizi zor çünkü kendinden başka seksen fikirle bir aradasın.
Özetle; karşılaştırmasın kimse, saygı duysun. Hem herkes kendi işine odaklanıp onu en keyifli şekilde yaparsa kimsenin bir başkasını yargılamaya vakti de kalmaz. Her projenin bile kendi içinde bambaşka kıymetleri ve zorlukları var. Mesela ben uçaktan zaman zaman korkuyorum ve Hercai’nin olayı bu. Uçağa binip gidiyorsun işe.
Her oyuncu oynadığı karakterden bir şey alır derler genelde… Hercai dizisindeki Melike karakterinden Aslı Samat ne aldı bugüne kadar?
Bu sefer iş değişti, Melike benden çok şey aldı. Ben Melike’den almış olsam anca şu olur; her gördüğünü kendin gibi sanma.
“Benim için en önemlisi hazzı iliklerime kadar hissetmek”
Senin için oyunculuk sanatı her role girebilmek midir? Bir tarif yapacak olsan nasıl anlatırsın oyunculuğu?
Her role castından dolayı giremeyip ama canlandırdığı karakteri yaşatan çok oyuncu var. Ama bu kişisel bir soruysa evet. Benim çalışmalarım zaten bu yönde. Tadına bakmadığım rol olmasın istiyorum. Kariyerime konsomatrislik yaparak hayatını kazanan bir kadınla başladım. Belki de en çok eğlendiğim karakterdi. Şimdi köylü bir kızı oynuyorum. Aynı anda tiyatro sahnesinde erkek gibi büyütülmüş bir kadın canlandırıyorum. Ne kadar farklı, ne kadar çeşitli ve keyifli! Meselem daha çok çeşitlendirmek. Fiziki şartları dar bakış açısıyla görmeyen, hayal kurabildiğin bir meslek oyunculuk. Ve Benim için en önemlisi hazzı iliklerime kadar hissetmek… Tam işini yaptığın o an ne zorluğu kalır, ne korkusu.
Birçok dizi, tiyatro oyunu arada filmler… Tecrübe enleri yapalım.
En şaşırdığın sahne: Bir gün Parazit, 1917 gibi bir işte yer alırsam eminim o gün çektiğim bir sahneye şaşırırım.
En hüzünlendiğin an: Sinemada 12+4 saat kuralı vardır. 12 saat fix çalışma süresi üstüne ekip şeflerinin kabulüyle artı 4 saat çalışılır. Her yapımcı, yönetmen buna uygun hareket ediyor mu bilmiyorum ama Yağmur Ünal ve Türkan Şoray tam da bu kurala göre çalışıyordu. Uzaklarda Arama filminin en can alıcı sahnesini çekiyoruz. Pavyon, yardımcı oyuncular, ağır kostümler, aşırı makyajlar. Hazırlığı bile uzun bir set. 16 saat çalıştık. Yetişmedi. 1 saate daha ihtiyacımız var ancak bu mümkün mü emin değilim… Türkan Şoray tüm ekip şeflerinden tek tek kendisi bir saat daha rica etti. 17 saatte seti bitirdik. Sabah 5 olmuş. Muğladayız ama dışarısı soğuk. Dışarı bir çıktık Türkan Hoca, tüm ekibe kahvaltı hazırlatmış, içecekleri dağıtıyor. Herkesin aldığına emin olmadan oradan ayrılmadı. Aşırı duygulanıp ağladım… Ve sanırım ağlayan sadece ben değildim.
En etkilendiğin oyuncu: Demet Evgar
En korktuğun an: Uzaklarda Arama filminde çekim sırasında 10 küsür cm topukluyla kamyondan daracık bir merdivenden inmem gereken an.
En son neye ağladın: Kaybettiğimi sandığım bir an yaşadım, o zaman çok ağlamıştım.
“Aşk, hayatımın yongası. Merkezi değil”
Özel hayatınla hiç gündeme gelmedin bugüne kadar… Seni takip eden kitlenin de merakı bu birazda… Aşk hayatın ne durumda?
Özel hayatımla gündeme gelmedim çünkü güvenmedim. Hayatını fiziksel farklılıkları sebebiyle erkekler tarafından aşağılanarak geçirmiş bir kadının hak verirsin ki birine güvenmesi zor oluyor. Bir kere beni güzelim diye mi seviyor yoksa beni tanıdı diye mi… Bir sürü soru işaretiyle dolu ancak kafasının içi boş adamları tanımaya çalışarak yıllar geçti. Aşk, hayatımın yongası. Merkezi değil. Ancak o fiziksel farklılıklara ve benzer sorulara sahip kadınlara cevap olsun ki; mutluluk yakın.
Hercai seti ve Mardin anılarını paylaşabilir misin? Birer örnekle…
Hercai setini en coşkusuyla yaşadığım gün Miran’ın Reyyan’ı evden almaya geldiği düğün günü. Benim de orada keyifli bir oyunum var. Kapıyı açmayacağım ki gelsin paralar. Prova alıyoruz. Akın’a ne yapmasını istediğini göstererek anlatıyor yönetmenimiz. İnanın beklemiyordum, boş bulundum. Sağolsun hoca var gücüyle kapıya asılınca seyircinin izlediği o sahne gerçek oldu.
İlk veya ikinci set günümüzdü. Ebru’yla setten çarşıya yürüyelim dedik. Bende biraz meraklıyım, bildiğimiz kısa yoldan değil de başka yoldan gidelim istedim. Ebru da zaten yürümeyi seviyormuş… Lakin yol üstü konuşan tavuklar, yol kesen horozlar… Bütün hayvanların birbirine benzemesini geçtim, bütün sokaklar ve yokuşlarda birbirine benziyor. Buradan mı? Buradan geçmiş miydik derken biraz yolumuzu kaybetmiş olabiliriz. Neticede anladık ki nereden gidersen git; aynı yere çıkıyorsun.
“Sevdiklerimi şimdi daha çok özlüyorum”
Bir gün bir teklif geliyor ve işin gereği ikametini değiştiriyorsun. Hiç zorlandın mı bu süreçte?
Ben aslında işin ‘ikamet değiştiriyorsun’ kısmını o telefonda anlamadım. Zamanla farkettim. Hava şartlarından veya programdan dolayı evime dönemediğim zaman gerçeği gördüm. Başlar benim için sevdiklerini özlemek, hayatından uzak kalmak anlamında daha kolaydı. Midyat’ta ise daha zorlanıyordum. Yeni şartlar, yepyeni insanlar, bir düzenin olmaması çok zorlayıcı. Şimdi iş tersine döndü. Midyat’ta rahatım. Düzenim, arkadaşlarım, rutinlerim var. Ancak sevdiklerimi şimdi daha çok özlüyorum. Bu benim için işi zorlaştıran kısmı.
Nasıl bir sinema filminde oynamak mesleki doygunluğa ulaştırır seni?
Mesleki doygunluk var mıdır acaba J ‘Şu yönetmenle de çalışmadım, bu tarz bir filmde de oynamadım’ demediğim gün belki… Ancak kalbimden geçen bu yaz bir yol hikayesinde yer almak. Çünkü 4-5 günlük bir yolculukla bir insanın karakterindeki dönüşümleri canlandırmak heyecan verici bir fikir.