Yurtdışında telefonsuz 4 gün

ÇAĞLA GÜRSOY

cglgursoy@hotmail.com

twitter: CaglaGursoyy 
Instagram: CaglaGursoyy

Geçen hafta 4 günlük bir Londra seyahatine çıktım ve ilk günümde cep telefonumu kaybettim. Hep diyoruz ya telefonsuz yaşayamayız diye bu telefonsuz 4 günlük yurtdışı seyahatimdeki deneyimlerimi paylaşmak istedim bu hafta köşemde.

Ne yalan söyleyeyim ben de telefonuma yapışık yaşayan, sosyal medyada fazlasıyla aktif bir kişiyim. Özellikle tatillerde farklı ortamları, gördüklerimi paylaşmayı çok severim. İlk günümde telefonumu kaybetmemle bir kolumu kaybetmiş gibi hissettim. Meğerse ne zormuş yurtdışında telefon kaybetmek. Yeni telefon satın aldım. Fakat sim kartımı Türkiye dışında bir yerden alma şansım olmadığı için Icloud, Instagram, snapchat, whatsapp gibi günlük en sık kullandığımız uygulamalarımı açma gibi bir şansım yoktu. Çünkü bu uygulamaların hepsini yeni bir telefondan açmak için sim kartına gelen doğrulama kodlarını girmeniz gerekiyor. Bu nedenle telefon numaralarıma ulaşamadım, ulaşmak istediğim kişilere sosyal medyadan da ulaşamadım. Deyim yerindeyse sudan çıkmış balık gibi hissettim kendimi. Arkadaşımın telefonundan ezberimde olan numaralardan ailem ve en yakın arkadaşımı bilgilendirdim.

ETRAFI İZLEDİM

İlk gün çok üzgündüm. Baktım yapacak bir şey yok. Üzülmek yerine telefonsuz bir tatil geçirmek nasıl olacak diyerek bu deneyimin keyfini çıkarmaya karar verdim. İnsanın bir eli, bir gözü daima telefonunda olunca etrafında olup biten birçok ayrıntıyı kaçırıyormuş onu fark ettim. Meğerse telefonla paylaşmak yerine şehrin hareketi içine dalmak daha keyifliymiş. Londra’da bulunduğum günler ‘Londra Moda Haftası’ydı. Şehir her zamankinden daha şıktı. Sokak stillerini dergiler yerine kendi gözümle bire bir inceledim. Çok da keyif aldım. Başka neler yaptım, neler dikkatimi çekti derseniz;

- Oxford caddesi’nde bir arada toplanmış bir kalabalık gördük ve insanlar ne izliyor diye baktık. Sokak dansçıları efsane bir şov yapıyordu ve bazı hareketleri etraftaki kişilere öğretiyorlardı. Telefonum elimde olsaydı bu şovu uzaktan izleyerek baştan sona Snap atardım biliyorum kendimi. Telefonum olmayınca dans edenlerin arasına katılıp dans ettim. Kimseye de poz vermek zorunda değildim. 

- Ben Londra’ya varmadan birkaç gün önce şehir merkezindeki Louis Vuitton mağazasına bir soygun düzenlenmiş. Gece yarısı bir araçla mağazaya dalan soyguncular olanı silip süpürmüş. Bu bizim etraftan duyduğumuz ve halkın arasında konuşulandı. Fakat İngiliz basını (turistleri tedirgin etmemek için diye düşünüyorum) olayı tamamen örtbas etmiş ve medyaya neredeyse hiç yansımamış bu olay. Etrafımı dinlerken bu olayı öğrendim.

- Londra’ya sık seyahat edenler bilir. Şehir merkezinde gerçek İngiliz vatandaşlarına fazla rastlanmaz. Genelde Araplar, Japonlar, Hintliler ve Ruslar yaşıyor. Dikkatimi çeken ise farklı milletlerden gelen bu insanların öyle bir İngiliz aksanı oluşmuş ki telefondan konuşsanız ayırt edemezsiniz. Elimde telefonum varken insanları hiç dinlemiyormuşum onu fark ettim.

- Etrafı izleyerek, dinleyerek gezerken adım başı Türkçe diyaloglarda kulağıma çalındı. Şehir bir de Türk turist istilasında gibi diyebilirim.

- Daha önce hiç fark etmediğim başka gözüme takılan bir ayrıntı; şu meşhur Londra’nın telefon kulübeleri vardır ya artık bu kulübelerde WiFi hizmeti var. Yani kulübeleri internete girmek için de kullanabiliyorsunuz.

RIHANNA İSTİLASI

Hafta sonu Londra Harvey Nichols’ın önünde dev bir sıra vardı. Ne olduğunu anlayamadım. Kimi elini kolunu sallayarak içeri giriyor kimi ise saatler sürecek sıranın arkasına geçiyor.  Güvenliğe yaklaştık ‘ne oluyor, nedir bu sıra? dedik. ’İçeride kim var bilmiyor musunuz?’ dedi. (Sanki bilmemiz gerekiyormuşcasına) “Rihanna içeride hayranlarıyla buluşuyor” dedi. Meğerse Londra Moda Haftası bünyesinde Rihanna yüzü olduğu makyaj markası ‘Fenty’nin tanımı için Harvey Nichols da sevenleriyle buluşuyormuş. Kozmetik ürünlerinden satın alanlar Rihanna’yı görme şansını yakalıyormuş. Şansımıza etkinlik bitişine denk geldiğimiz için Rihanna’nın mağazadan çıkış anlarına tanık olduk. Lila elbisesiyle salınan bir diva... Ah o an telefonum olmadığı için bayağı içerledim işte.

KURABİYE SHOT

Londra sık seyahat ettiğim bir şehir olduğundan dolayı her gittiğimde orada yaşayan arkadaşlarıma hep sorarım ‘Yeni bir yerler açıldı mı gezip görülecek’ diye. Birkaçı aynı adresi verdi. Kahvaltı için muhakkak ‘Dominique Ansel Bakery’e git ‘Kurabiye Shot’ yap. Pazar sabahı kahvaltı için burayı tercih ettik. Sadece tatlı vitrinine bakarak ağızınızın suları akar.  ’Kurabiye Shot’ dedikleri minik bardaklar şeklinde fırında pişirilen bardakları masanıza getiriyorlar ve kurabiye bardakların içine servis elemanları süt servisi yapıyor. Kakao ve kurabiye tadını alan sütü bir güzel içiyorsunuz üzerine sütün yumuşattığı kurabiyeyi yiyorsunuz.