Türkçe müzik ölse ekonomi altüst olur

Grek müziğinin kraliçesi Göknur, ‘Gözün Aydın’ isimli single çalışmasıyla müzik dünyasına yeni bir soluk getirdi. 9 yıldır Zorba Taverna’da sahne almayı başaran sanatçının, hemşirelikten solistliğe yükseliş hikâyesini kendi ağzından dinledik.

‘Gözün Aydın’ isimli single çalışması için nasıl bir hazırlık dönemi geçirdiniz? 

Bir gün evde çalışırken ‘Ben neden cover bir şarkı yapmıyorum’ diye kendime sordum. Çünkü albümlerimin hiçbirinde cover yok. ‘Ben yaparım, hem de çok iyi yaparım’ diyerek kolları sıvadım. Yüzlerce şarkı dinledim. Uzun elemeler sonrasında ‘Gözün Aydın’a karar verdim. Şarkımızın sözü ve bestesi sevgili Altan Çetin’e ait. Aranjörüm Taşkın Sabah güzel enerjisi ve ruhuyla şarkıya bambaşka bir kimlik verdi. Tek bir şarkı deyip geçmeyin. 2 ay sadece şarkının stüdyodan çıkması için çalıştık. Heyecanlı ve keyifli bir hazırlık aşamasıydı. Neticeden çok memnunum. 

Siz kendi şarkılarınızı da yapıyorsunuz. Neden kendi şarkılarınızdan oluşan bir albüm yapmadınız? 

Aslında yüzlerce şarkım var, beste yapmak, yabancı şarkılara söz yazmak benim için hobi gibi. Deşarj oluyorum şarkı yazarak (gülüyor). Bana ait herkeste olmayan bir şeye sahip olmak çok güzel. O şarkı benim, ben yazdım ya sanırım kıyamıyor, saklıyorum. Aslında beste yapmaya başladığım yıllarda Zorba ile yollarımız kesişti. Ve Yunan müziğiyle tanıştım. Ve albümlerimin konsepti Yunanca-Türkçe oldu. Kendi bestelerime çok ağırlık veremedim. Bir sonraki proje için bunun garantisini verebilirim.

HER SENE MÜZİĞİN FORMU DEĞİŞİYOR

Cover ile devam etmek sizce kolaya kaçmak mı?

Evet herkes cover yapıyor. Ne varsa eskilerde var. Cover şarkı yapmak kimilerine göre kolaya kaçmak olabilir ama hem maddi hem de manevi çok büyük emek harcanıyor. Sadece coverlar risksiz şarkılar olarak görülüyor. Ve sektörün son dönemdeki durumundan dolayı kimse kolay kolay risk alamıyor. Aslında yenilerden iyi şarkılar da çıkıyor. Sadece her geçen sene müziğin formu değişiyor. Ve sanırım biz fast food müzik formuna bayılmıyoruz ve geçmişin hitlerinin yerine koyamıyoruz.

Yıllardır Zorba’da sahneye çıkıyorsunuz. Bir ara vermiştiniz ama tekrar başladınız. 

Bu yıl 9. senem. Artık etle tırnak gibi olduk. Single çalışmalarım nedeniyle kısa bir süre uzaklaştım. Ama bu dönemde sevenlerimde, ben de gerçekten çok özlemişiz birbirimizi. Benim kitlem her yaştan, geniş bir skala. Çok geniş bir repertuvarım olduğu için benim okuduğum şarkılarda herkes kendini bulabiliyor. Hiç oturmayıp çılgınca eğlendiğimiz geceleri de biliyorum, bütün gece arabesk söylediğimizi de… 

Zorba star yaratan bir mekan ve son popüler isim de sizsiniz. Sizce bunun sebebi nedir?

Sanırım Zorba’nın sahibi de bu durumda star avcısı oluyor. Zorba, 26 yıldır var olan seçkin bir mekan. Ve kalitesinden ödün vermeden bir kültürü de yaşatmaya çalışıyor. Kesinlikle başarıyor da. Bu kültürü taşıyabilecek doğru insanlarla yollar kesişince başarı kaçınılmaz oluyor. Şu ana kadar Zorba’da en uzun çalışan tek sanatçı olmak bana ayrıca gurur veriyor.

YAKIN ÇEVREMDE HALEN HEMŞİREYİM

9 yıldır sektörün içerisindesiniz.. Eğlence sektöründe sizce yıllar içerisinde neler değişti? 

Türkçe müzik öldü diye reklam kampanyalarıyla insanlar yabancı müzik çalan mekânlarına tanıtım yapıyor. 

Sizce Türkçe müzik ve canlı müzik mekanları öldü mü?

Türkçe müzik ölmez, ölürse bütün sektörler durur, ekonomi altüst olur, hayatı etkiler. Müzik sadece şekil değiştiriyor. O da bizler gibi zamana ayak uyduruyor. 70’ler 80’ler 90’lar hepsinin tadı farklı, formları farklı. Müzik halkın aynasıdır. Zaman neyi gerektiriyorsa müzik bize onu verir. Canlı müziğin tadı bambaşkadır. Öldü diyenler kendini kandırır sadece.

Genç, evli ve çocuklu bir sanatçısınız.

Artık dünyada da düzenli aile yaşamı olan sanatçılar çok daha popüler. Bunu neye bağlıyorsunuz? 

Toplumun değer yargılarına çok önem veririm. Aile olmak, çocuk sahibi olmak dünyadaki en güzel şeylerden biri. Bizler ataerkil bir toplumun çocuklarıyız. Magazinsel hayatımız yerine, söylediğimiz şarkılarla, yaptığımız projelerle ilgileniliyorsa bu bize, duruşumuza duydukları saygıdandır. Magazin her zaman hayatımızda. Onu da doğru kullanmak lazım. İnsanlar artık her şeyi çok net ayırt ediyor. Dejenere ilişkilerden hoşlanmıyorlar. Değer yargılarına saygı istiyorlar. Onu hissettikleri zaman da sahiplenip, takip ediyorlar. 

Müzik dışında nasıl bir hayatınız var? Hem konservatuvar eğitiminiz var, bir yandan da hemşirelik okumuşsunuz. İkisi bir     arada gitmedi mi? 

Müzik dışında ailemle, en çok da ailemle vakit geçiriyorum. Spor yapıyorum. Kadıköy Bağdat Caddesi’nde bir kafe işletiyoruz. Yaz aylarında yeni projelerimiz olacak, yeni bir mekân daha açacağız. Onlara mesai harcıyorum. Hemşirelik çok emek isteyen bir meslek. Tam 4 yıl boyunca sağlık sektörüne hizmet ettim. Ama bu zaman zarfı içinde konservatuvar sınavlarını kazandım. İkisini aynı yapmam imkasızdı. Ama şunu söylemeliyim ki yakın çevremde hâlâ hemşirelik yapıyorum. İğnesi olan, tansiyonu çıkan kapımı çalıyor.

TÜKETEN BİR TOPLUMUZ!

Son dönemde devamlı yeni isimler çıkıyor. Sizce içlerinde kalıcı olacak olanlar olacak mı? Sektörü nasıl görüyorsunuz? 

Yeni isimler her dönemde çıkıyor ve içlerinden kalıcı isimler olacaktır. Sektör bence zor zamanlar geçiriyor. Teknolojinin ilerlemesiyle bir tıkla albüm indirebiliyorsunuz. Çocukken yeni çıkan albümleri gidip, alıp, sevdiğimiz şarkıları arka arkaya boş kasetlere doldurttuğumuzu hatırlarım. O zaman yapılan her işin bir değeri vardı. Şimdi insanlar iki kere dinleyip, kenara atıyorlar. Tüketen bir toplum olduk. Alternatif çok. Ürün çok. Sokağa çıkıyorsun 3 kişiden 1’inin albümü var. Herkes şansını deniyor. Yapımcılar albümlere artık bütçe ayırmıyor, ayıramıyor. İyiler sivriliyor ve kalıcı oluyor.

Sosyal medyayla aranız nasıl? 

Sosyal medyayla ister istemez iyi olmak zorundayız. Çünkü herkes sosyal medyada. Sen olmazsan senin Instagram’ın, Periscop’un yok mu diye soruyorlar. Sanki olmasa dünyanın sonu. Ama o mecralar o kadar hızlı bir zaman akışına sahip ki, hele benim işimi yapıyorsanız takip etmeniz gerekli. Bağımlı hale gelmesem de hepsi ile aram iyi.