Şeyma Korkmaz… ‘Beni Affet’ dizisinde canlandırdığı Feride karakteriyle her gün evlere misafir olan genç yetenek, yoğun tempo arasında bulduğu fırsatta sorularımızı yanıtladı. Oyuncu olarak kalmak istediğinden bahseden Korkmaz, bu mesleği en iyi şekilde yapmak için ise elinden geleni yapacağının altını çizdi.
-İlk başa dönersek, oyunculuk kariyeriniz nasıl başladı?
Üniversite zamanlarımda fotoğrafçı arkadaşım Sezai Suda’ya modellik yaparak başladım. Çanakkale’deki bazı mağazaların katalog çekimlerinde yer aldım. Tamamen para kazanmak amaçlıydı aslında ama sonra oradaki fotoğrafları gören yardımcı yönetmen olan Neşe Uğur, beni aradı. Auditionlara girerek TRT 1’de yayımlanan Hayata Beş Kala adlı dizinin yağmur karakterini kaptım. O dizi kısa sürdü. Sonrasında da ‘Beni Affet’. Araya da bir sinema filmi sıkıştırdım.
- ‘Beni Affet’ dizisiyle yollarınız nasıl kesişti? Dönüm noktanız ne oldu?
Birilerinin bir yerlerde kısmeti varmış onu beklermiş. ‘Beni Affet’te benim için öyle. İyi ki de öyle. Projeyi yeğenimin sağlık problemi yüzünden 3-4 kez reddetmek zorunda kaldım ama bir gün telefon geldi tam da o gün hastaneden taburcu oluyorduk. Bunu duyunca cast direktörü Samet Bey ‘’O zaman hemen bugün Ankara’ya gelin’’ dedi. Bir saat içinde biletler vs... kendimi 4-5 saat sonra Ankara’da buldum. Kocaman 5 yıl devirdik şehirle. (Gülüyor)
‘BENİ AFFET’ BENİM İÇİN OKUL
- Bu projede bu kadronun içinde yer almak sizi neler hissettiriyor?
Çok klişe olacak ama ben ekibi ve projeyi seviyorum. Biliyorum şimdi ‘’kimse çalıştığı işi kötülemez’’ diyeceksiniz ama samimiyim Ankara’dan da ‘Beni Affet’ten de öyle memnun ve mutluyum ki umarım onlar da beni seviyordur. Bir kere günlük iş, her gün yeni bir performans demek… Her gün bir bölüm çekip bitirmek demek, ekip arkadaşlarını anneni babanı görmediğin kadar çok görmek demek... Bu da gerçekten bir aile olmanı sağlıyor. Kardeşinle annene babanla nasıl tartışırsan öyle tartışmalar oluyor elbet ama sevmeme sebep her kötü şeyi kotarıyor olabilmemiz. ‘Beni Affet’ benim için okul... Bundan sonra mezun oldum diyeceğim. 6. yıla girdik hâlâ bir şeyler öğreniyorum oyuncu arkadaşlarımdan. Bu da benim için büyük şans. - Gerçek hayattaki karakterinizle rolünüz arasında benzerlikler var mı?
Hayır. Hiç bir alakamız yok
(Gülüyor) -Tarzınızı nasıl tanımlarsınız?
Aslında tarzım yok (gülüyor). Yani kulağa kötü geldi biliyorum ama o gün kendimi nasıl iyi hissedeceksem öyle giyinirim. Ruh halime bağlı yani... Bazen bohem giyim tarzı iyi hissettirir beni. Baharat tonlarını severim, çizmeler, püsküllü aksesuvarlar, flare ya da İspanyol paça pantolonlar. Bazen, elegant giyim tarzıyla çıkarım şaşırırsınız. Sade ve az renkli kombinler. - Gardırobunuzda vazgeçilmez parçalarınız neler?
Siyah ve beyaz klasik tişörtlerim ve jeanlerim… Büyük konuşmam -Güzelliğinizin sırrının Boşnak kökenli olmanızdan olduğunu tahmin ediyoruz. Ülkemizde bu kadar başarılı Boşnakvatandaşının olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Evet, babam Boşnak ve her kız çocuğu gibi babam ilk aşkım benim. Ona olan hayranlığımdan mı bilmiyorum ama ona çekmiş olmak beni mutlu ediyor. Güzellik için ise ayrıca teşekkür ediyorum.
PARTNERİN KADAR OYUNCULUĞUN PARLIYOR
11 yaşımdayken Elijah Jordan Wood’a âşıktım diyebilirim. Duvarlarımda posterleri vardı. Ona baka baka ‘Bir gün seninle oynayacağım’ derdim. Resim öğretmenliği okurken kendimi kamera karşısında buldum. Acaba şimdi de Luis Tosar desem bir şekilde yaklaşmış olur muyum? Şaka bir yana olur mu olur… Ben şunu gördüm istediğin kadar iyi bir oyuncu ol, karşındaki oyuncunun oynadığı kadar oyunculuğun parlıyor. O yüzden hepsiyle oynamak isterim.