Davranış bilimleri uzmanı Aşkım Kapışmak, ünlü isimlere danışmanlık, kurumsal eğitimler derken, geçen sezon BKM Mutfak’ta sahneye de çıktı ve biletleri yok sattı! Şimdi ise 13. kitabının arifesinde... Aşkım Kapışmak ile hikâyesini ve bilinmeyenlerini konuştuk.
- Biraz kendinizden bahseder misiniz?
İstanbul Fatih’te, Çapa’da ilk ve ortaokulu okudum. Ardından lise ve çevrenin ‘iyi para kazanırsın’ telkinleriyle Marmara Tekstil. Peki severek okudum mu? Hayır. Rektör yardımcımız Şebnem Erensoy bile bunu fark etti. Bir gün beni çağırıp ‘Sen bu işi yapmayacaksın belli, kumaşla falan uğraşamazsın. Ağzın çok iyi laf yapıyor. Bu bölümü bitirip, başka bir alana kaymalısın’ dedi.
- Ne eğitimi aldınız?
Davranış bilimleri ve psikoloji. Okurken de çalıştım. Engelli ve otistik çocuklara ağabeylik yaptım. Onlarla zaman geçirdim, sosyalleşmelerini sağladım. Sonra bir çocuk yuvasında çalıştım. Birçok ünlü futbolcu, sanatçı ve iş dünyasından isim, çocuklarla çalıştığım bu süreçte benden destek aldılar.
SABA TÜMER KRİZE GİRDİ
- Mesleğinizin bir ayağı da sahneye uzandı. Nasıl oldu bu?
Bir ortamda Müjdat Gezen’le tanıştım. MGSM’de iki yıl eğitim aldım. O arada Müjdat Hoca’nın ekibi eğitimimle sahneyi birleştirmem fikrini verdi. Bu daha çok insana ulaşabilmek demekti. İlk olarak Bakırköy Engelliler Kurumu için bir oyun yazdım. Hatta engelli bir çocuğu canlandırdım. Turgay Tanülkü oyuncu koçluğumu yaptı. 6 ay çalıştık, oyunu izleyenler beni gerçekten engelli sandı. Sonra, uzmanlığımla alakalı sahneler de yapmaya başladım. - Davranış bilimleri ve psikoloji okudunuz ama sizi ‘ilişki doktorluğu’ yaparken gördük...
Sanırım bu algının başlangıç noktası ismim. İsmimin gerçek olduğuna inanmayanlar, bu alanda iş yapmak istediğimi düşündüler. Gittiğim kurumsal eğitimlerde bile konu dönüp dolaşıp aşka geliyordu. Gerçi adımın faydasını görmedim diyemem. Çok bulunmayan bir isim olması, beni bir anda tüm Türkiye’ye tanıttı. İsmim benim hem ödülüm hem cezam... - Peki tanınmanızdaki kırılma noktası neydi?
O dönem Saba Tümer program yapıyordu CNN Türk’de. Kitabım yeni çıkmıştı. İsmimden dolayı beni merak etmiş, ekibi bana ulaşıp davet etti. Yeni kitabımla gittim. Program formatı gereği birden fazla konuğu sırayla alıyor ve yarım saat zaman veriliyor her konuğa. Bu milyonlara ulaşabileceğim ilk programdı. Bir şey yapmalıyım dedim kendi kendime ve başladım anlatmaya. Bir nev-i stand-up gösteriye döndü iş. Saba anlattıklarım sebebiyle kahkaha krizine girince reklam arası verildi. Yarım saat diye başladığımız program 1 saat 20 dakika sürdü. Ertesi sabah sosyal medya hesaplarım üzerinden program teklifleri, oyunculuk teklifler yağdı.
İNSANLAR öz eleştirimi seviyor
- Öte yandan turne yaptınız geçen sene. Her gösteriniz kapalı gişe oynadı. Nedir bunun sırrı?
İzleyenlerin bana söylediği ‘samimiyet’ ve onlara bir şey öğretme çabasında olmamak. Bilmiş bir tavrımın olmaması ve sahnede öz eleştiri yaparak olan biteni anlatmamı seviyorlar anladığım kadarıyla... - Peki ne vaat ediyorsunuz izleyiciye?
Öncelikle odaklandıkları sorunlardan uzak 3 saat. Ardından da kendilerini tanımalarını sağlıyoruz. Bugüne kadar belki de hiç görmedikleri bir ‘kendiyle’ tanışıyor insan. Biri olarak içeri giriyorlar, bir başkası olarak dışarı çıkıyorlar.