Çağla Gürsoy
Geçen haftaki yazımda yeni yıl arifesinde kurulan Noel marketlerine olan düşkünlüğümden bahsetmiştim ve hemen onun üzerine yeni yılın en coşkulu kutlandığı iki şehri ziyaret etme fırsatı yakaladım. Berlin ve Varşova adeta yeni yıl arifesinde baştan aşağı dekore edilmiş ve akın akın turist ağırlıyor. Benim gibi çevremde bu iki şehrin en ışıklı ve renkli halini görmek isteyen 30 kişi toplandık ve tur acentamız Tour Collection’ın liderliğiyle ‘Noel Marketleri Turu’ hazırladık. İstanbul’dan ilk istikamet Almanya Berlin’di.
RUHU GRİ ŞEHİR!
Berlin hep merak ettiğim bir destinasyondu. Çevremde hep güzel şeyler duymuştum bu şehirle alakalı. Sanırım Berlin’i sevenler daha çok gece hayatından keyif alan kişiler. Turistik olarak gezerken bu şehir beni pek etkilemedi açıkçası. Fazla modern ve sanat ağırlıklı bir metropol şehir. Havası, binaları kısacası ruhu gri bu şehrin... Havanın soğukluğunu bir kenara koyayım şehirde bana soğuk geldi. İnsanları da soğuk en güzel yanı Alman’dan çok Türklerle karşılaşıyor olmak. Bir mağazaya girin ihtiyacınız olan şeyi Türkçe söyleyin muhakkak yardımcı olmaya gelecek bir Türk çalışanı vardır. Etrafta çok fazla etkileyici tarihi binalar yok. Zamanında Berlin bombalandığında yarı yıkılmış kilisenin o şekilde bırakılmış olması şehrin en otantik şeyi bence. Yahudiler için yapılmış Holacaust anıt mezarlıklarını hep merak etmiştim ve sonunda canlı canlı gördüm. Aslında hiç özelliği olmayan beton taşlar diye düşünüyor insan ama anlam ve önemini hissederek o betonlar arasında dolaşmak insanı etkiliyor ve ürpertiyor. Tam da hedeflenen ve verilmek istenen his de buymuş zaten. Berlin duvarı turistlerin olmazsa olmaz durağı. Duvar bildiğimiz uzunca bir duvar ama öyle başarılı sokak sanatçıları üzerinde sanatlarını konuşturmuş ki işte bu duvar bambaşka bir duvar dedirtiyor insana. Aslında burası ‘East Side’ adı verilmiş bir sanat galerisi. Grafittiler arasında gezinirken önünde uzunca bir fotoğraf kuyruğu olan bir resime gözüm takılıyor. Berlin Duvarı’nın en popüler duvar resmi. Doğu ve Batı Berlin’in birleşmesini simgeleyen birbirini ateşli bir şekilde dudaktan öpen iki adam… Erich Honecker ve Leonid Brejnev’in resmi duvarın en ikonik köşesi. Berlin’de 2’nci günümüzde ise gri şehirden uzaklaşarak şehrin biraz dışındaki bir bölge ‘’Potsdam’’a gittik. Ormanlık bir bölgeye gelmek şehir hayatından sonra insana bir nefes aldırıyor diyebilirim. Bu bölgeyi ve Sanssouci Sarayı’nı gezdikten sonra orman içindeki bir kış bahçesinde öğle yemeği molası verdik harika bir deneyimdi.
NE VAR NE YOK?
Noel marketlerini araştırırken Polonya en görülesi ülkeler arasında yer alıyordu. Poznan, Varşova ve Krakow önerilen şehirleriydi. Berlin’den çıkarak karayoluyla ulaşması en kolay iki şehri görelim dedik ve Berlin’den çıkıp Polonya sınırlarına geçtik. İlk durağımız Poznan’dı. Çok eski bir şehir bir o kadarda tarih kokuyor. Tarihi binalar sanki hiç renove edilmemiş gibi eski ve orijinalliğinden hiçbir şey kaybetmemiş. Ufak şehir meydanları ışıl ışıl ve dev yılbaşı ağaçlarıyla süslenmişti. Poznan’dan sonraki son durağımız ise Varşova oldu. Varşova beni Berlin’den daha çok etkiledi diyebilirim. Daha turistik görülcek malzemesi var. Arnavut kaldırımlı meydanlar, büyük heykeller ve devasa Noel ağaçları nefes kesici. Ekmek içinde çorbası ve bizim mantımızı anımsatan dumblingleri ise denenmesi gereken lezzetleri.
Baş döndüren şekerler
Uğradığımız tüm duraklardaki yeni yıl pazarları aşağı yukarı birbirinin benzeri. Büyüklü küçüklü çok sayıda markete girdim çıktım. En baş döndürücü standlar şekerlemeciler. Donutlar, kurabiyeler ve binbir çeşit çikolatalar sizi kucaklıyor. Chalet tarzındaki standların ışıklandırılmış halleri başlı başına görsel şölen. Çoğunlukla da bu marketler içinde yaşlısının, gencinin, çocuğunun rağbet gösterdiği buz pateni pistleri mevcut. Sıcak çikolatanızı alıp kayanları izlemek büyük keyif.