Kendi kendine müzik yapan bir adamdan, milyonların tanıdığı bir isim olmayı nasıl başardınız?
Ben sevdiğim bir işi yaparak bunu insanlarla paylaşmak istedim. Paylaştıktan sonraki süreç tamamen benim kontrolüm dışında gelişti. İnternete yüklediğim amatör kayıtlar beğenildi. Halkın beğenisi artarak beni bugünlere taşıdı. Her gün değişen dünya üzerinde Karadeniz müziği de yerinde sayamazdı. Müzikte yeniliklere ihtiyaç var. Halk bizim yaptığımız müziği yeni ve farklı gördü demek ki...
Şahsınıza münhasır şarkılara imza atıyorsunuz. Şarkılarınızı nasıl yapıyorsunuz ve seçiyorsunuz?
Ben genelde slow ve hüzünlü bir eserlerle tanındım. İnsanların beni tanıdığı ve sevdiği tarzın dışına çıkmamakla birlikte sürekli yeniliklere de açığım. Yaptığım besteyi önce kendim sevmem lazım. Kendi içime sinerse halkın beğenisine sunuyorum. Bu durum seslendirdiğim ve albüme aldığım diğer müzisyenlere ait eserler için de geçerli. Önce kendim sevmem, eseri hissetmem gerek.
KEMENÇEYİ KASETLERDEN ÖĞRENDİM
Kemençe sevdanız daha önce var mıydı yoksa sonradan mı oluştu?
10 yaşına kadar Rize/Çayeli’de köyünde yaşıyordum. Ailece Ankara’ya taşındık. Yaz tatillerinde köye gidip gelmeye başladım. Ankara’ya her dönüş benim için hüzünlü olurdu. Öncesinde bağlama çalıyordum. Memleketime olan özlemle birlikte bu yerini kemençeye ve Karadeniz türkülerine bıraktı. Kemençeye kendi kendime merak salıp öğrendim. Ustam olmadı. Eski Karadeniz türkülerini, bugün birçoğu aramızdan ayrılan yörenin kemençe üstadlarının kasetlerini dinleyerek öğrendim.
Bir röportajınızda ‘Ben kemençe ile dertleşiyorum’ demiştiniz. Neye istinaden bunu söylediniz?
Kendimle baş başa kaldığımda ve duygu yoğunluğu yaşadığımda kemençeme sarılırım. Birçok bestem de bu şekilde meydana gelir. Bir nevi içimi dökmüş olurum ve bu iç döküşün meyvelerini yeni eserler olarak toplarım. Karadeniz müziği denince son dönemde ikonik isimler söz konusu. Volkan Konak, Kazım Koyuncu gibi... Daha önce de
Süreyya Davulcuoğlu, Kamil Sönmez gibi ustalar... İki dönemi karşılaştırırsanız neler söylersiniz?
Kamil Sönmez ve Süreyya Davulcuoğlu gibi üstadların Karadeniz müziğine katkıları çok büyük. TRT repertuvarına da birçok türkü kazandırdılar. Geleneksel Karadeniz müziğini tüm ülkeye tanıttılar ve sevdirdiler. Kazım Koyuncu ve Volkan Konak’la birlikte Karadeniz müziği de farklı bir boyut kazandı. Yeniliklerle birlikte Karadeniz müziği geleneksel halk müziği çizgisini aşarak ülke sınırlarının dışına kadar ulaştı. Bu olumlu bir gelişme.
KAZIM KOYUNCU’YA BENZETİLMEK BÜYÜK BİR GURUR
Arada bir de Davut Güloğlu çıktı... Onun müziğini nasıl değerlendirirsiniz?
Karadeniz müziğinin ülke çapında beğenilmesinde bütün sanatçılarımızın emeği var. Tarzlarımız farklı olmakla birlikte bu kültüre hizmet eden bütün sanatçılara saygı duyarım. Davut Güloğlu da Karadeniz müziğine farklı bir tarz kazandırmıştır ve kendi tarzında başarılı bir sanatçıdır.
Bu sektörde kalıcı olmak için neler yapılmalı?
Sektörde kalıcı olabilmek için kalıcı eserler üretmek gerek. Müzikalitesi yüksek klasik olabilecek eserler popüler eserler kadar hızlı çıkış yakalayamasa da uzun ömürlü olur, kalıcı olur. Asıl olan bir eserin yıllar sonra bile severek dinlenilmesidir.
Sizin için “Kazım Koyuncu’nun veliahtı” deniliyor. Bu durum size ne hissettiriyor?
Kazım Koyuncu sevdiğim ve örnek aldığım bir sanatçı. Karadeniz müziğine hizmetleri unutulmaz. Bu şekilde yakıştırmalar bana gurur verse de ben yine de kendi özgün tarzımla var olmak isterim. Kazım Koyuncu’nun yeri ayrı Selçuk Balcı’nın yeri ayrı olmalı, müzikseverlerin gönlünde.