cglgursoy@hotmail.com
Bu hafta yazımı Londra’dan yazıyorum yine... Pek bir hevesliydim seyahatim için hazırlanırken. İlk olarak eşyalarımı tek bavula sığdıramadım: “Of bir türlü öğrenemedim bavul yapmayı yine 2 bavul mu taşıyacağım” diye söylenmeye başladım. Neyse havaalanına geldim uzun bir check-in sırası yine söylendim. Uçağa bindik koltuk arızalı yatmıyor yine söylendikçe söylendim. Londra’ya indik telefonu açmakla acı haberi aldım. İçinde sevdiğim arkadaşlarımın olduğu uçak düşmüş ve vefat etmişler... Telefonumda onlarca arama mesajı... ‘Yok olamaz, yanlış bilgidir’ dedim. Elim ayağım kesilmişti. Hemen haber sitelerini açtım ve bilginin doğruluğunu teyit ettim. Evet doğru! Mina’nın uçağı düşmüş ve kurtulan olmamıştı. Gözyaşlarımı tutamadım. Hemen hostesler gelip yardımcı olmaya çalıştı ama gözüm kimseyi ne görüyor ne duyuyordu. Telefonla ulaştığım arkadaşlarımda gözyaşları içinde Türkiye’deki haberleri aktarıyordu bana. Henüz uçaktan inmeden arkadaşlarımın bir uçak kazasında vefat ettiğinin haberini almak... Şok geçiriyordum. Unuttum o an neredeyim kiminleyim. Alandan otele nasıl vardım inanın hatırlayamıyorum.
İNANMASI GÜÇ
Haberleri okudukça, ilk fotoğraflar çıktıkça daha da bir çaresiz hissettim kendimi. Hayatının belki en güzel döneminde olan, düğünü için günler sayan ve bugünleri en sevdiği dostlarıyla kutlamak için yolculuğa çıkan bir gelin... Kızlardan kimi hamile kimi yeni bebek sahibi kimi evlenmek üzere… ‘İnsan yok olamaz’ diyor. Bu kadarı film senaryosu olsa fazla trajik fazla dramatik fazla abartılmış deriz ama işte hayatın ta kendisi o an tokat gibi çarpıyor surata. Kızların çoğu arkadaşımdı. Özellikle Sinem Akay, en yakın olduklarımdandı. Onu tanıyanlar ne demek istediğimi daha iyi anlayacaktır, nasıl hayat dolu nasıl neşeli, nasıl pozitif her girdiği ortama kahkaha getiren bir kızdı...
Mina desen Burcu desen Zeynep desen aynı şekilde hep güler yüzlü hep naif olanlarımızdandı. Aynı zamanda bu kızlar “Bebekte yaparım kariyerde!” ideolojisiyle yaşayan hem yuvalarını kurup hem de bizi gururlandıracak işlere imza atan gençlerdi. Düşünüyorum belki de fazla mükemmellerdi. Allah sevdiği kullarını daha çabuk yanına alır diye bir laf vardır ya buna inanmak istiyorum.
İNSANLIĞA DA VEDA
Yurtdışında haberi aldığım için tüm imkanlarımı zorluyorum biraz daha bilgi edinebilmek adına. Bir arkadaşım “Çağla zaten üzgünsün Twitter veya kızların Instagram fotoğraflarının altındaki yorumlara bakmasan daha iyi” dedi. Tabii ben durur muyum “Neden?” diye sormadan hemen açtım okumaya başladım. Tanıyan tanımayan haberi alan birçok kişiden güzel, sevgi dolu rahmet mesajları vardı. Arada birkaç tane de kalbime ok gibi saplanan kendini bilmez yorumlar… Neymiş efendim Allah zenginlere ceza veriyormuş. Zenginler için üzülmek yersizmiş. Onlar şehitler için üzülüyor muymuş ki ve dahaları... Dünyanın neresinde görülmüş ölümü bu şekilde çirkin yorumlamak hayretler içindeyim...
Daha da satırlarımı uzatamıyorum. Allah geride kalan ailelerine, sevenlerine sabır versin. Bu kötü yorumları yapanlarda dahil kimseye ölüm acısı yaşatmasın başka ne diyebilirim. Yazımın başında bahsettiğim küçük sıkıntılar, söylenmeler ne kadar yersiz geliyor bana…
Şu anda tek düşüncem hayatımın ve sevdiklerimin daha fazla kıymetini bilmem gerektiği. Hoşça kalın kızlar, hoş çakalın melekler... Bu güzeller güzeli 11 kadını hep son mutlu fotoğraflarındaki gibi gülerken hatırlayacağız ve anacağız.