Hayatta nasılsan sahnede de öylesin

‘Rengârenk’ dizisinde canlandırdığı Neşe karakteriyle bir dizi senaristine hayat veren Selin Yeninci, oyunculuk serüvenini ve hayatını AKŞAM Life’a anlattı. Daha önce birçok başarılı projede yer alarak sektöre giriş yapan genç yetenek ideallerine emin adımlarla ilerliyor.

-İlk olarak bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

16 Ocak 1988 İzmir doğumluyum. Liseyi İzmir Atatürk Lisesi’nde okudum. 9 Eylül Güzel Sanatlar Fakültesi Oyunculuk bölümü mezunuyum. Ailem hâlâ Bostanlı’da yaşıyor, ben de 5 yıldır İstanbul’dayım. İstanbul’daki sürecim boyunca; ‘Bir Çocuk Sevdim’, ‘Galip Derviş’, ‘Vicdan’, ’Ah Neriman’, ‘Tatlı Küçük Yalancılar’ dizilerinde; ‘Toz Ruhu’ ve ‘Olur Olur’ sinema filmlerinde ve birçok tiyatro oyununda oynadım. Şu anda da ATV’de yayımlanan Rengârenk dizisinde Neşe karakterini oynuyorum.
-Peki, oyunculuk serüveniniz nasıl başladı?
-Annem kendi çocukluğunda TRT Radyosu’nda ‘Çocuk Saati’ diye bir programı dinliyormuş. Benim de çocukluğum kardeşimle birlikte ‘Çocuk Saatini’ dinleyerek geçti. Bir gün programda ‘Sınavla çocuk seslendirmeciler alınacaktır’ diye bir anons duyduk. Başvurduk. 3 ay boyunca bir takım meslek eğitimleri ve elemelerden geçtim ve sonra 6 yaşında İzmir TRT Radyosu’nda ‘Çocuk Saati’ programında seslendirmeye yapmaya başladım. Hoşuma gitti, hafta sonları da Karşıyaka Belediye Tiyatrosu’nda provalara, çocuk oyunlarında oynamaya başladım. Dolayısıyla ‘büyüyünce doktor olacağım, dansöz olacağım’ diye bir cümlem yoktu zaten TRT’de çalışıyordum, para da kazanıyordum. 

HAYALLERİM ESKİYE DAYANIYOR

-Mesleğinizin zor yanları neler?

Doğasında takdir görme, onaylanma, sevilme ihtiyacı olan tüm meslekler zor. Ruhsal olarak aşman gerekenler, işin       kendinden büyük.
-Rolüne nasıl hazırlandın? 
 5 ay bir yazarla kapalı bir odada yaşadım (gülüyor). Rolü benim oynayacağım kesinleştiğinde önce senaryoyu gerçekten büyük bir titizlikle defalarca okudum ve karakterimin senaryodaki rolünü çözmeye çalıştım. Çok yakın birkaç yazar arkadaşımdan günlük ve yazma rutinleriyle ilgili birtakım tüyolar aldım. Her hafta yazılan romantik komedi türündeki senaryomuzun olanakları içinde, Neşe’yi gerçek olmasına özen göstererek oynamaya çalışıyorum. 
-Oyuncu olmasaydın hangi meslek dalıyla uğraşırdın?
Geçenlerde bir mesaj aldım. 5 yaşındayken oyun arkadaşım olan sonra koptuğumuz eski bir arkadaşım yazmış: ‘O zaman da söylüyordun oyuncu olmak istediğini, hayalini gerçekleştirdiğini gördüğüm için çok mutluyum.’ Ben unutmuşum mesela hedefimin o kadar eskilere dayandığını. Başka bir meslek yapmayı düşünmedim ama oyuncu olmasaydım yine yaratıcılık gerektiren herhangi bir meslek seçebilirdim. Oyuncu olmasa başka meslek yapamayacak olan da gerçekten oyuncu olamazmış gibi geliyor bana zaten. Sadece bir mesleği değil herhangi bir şeyi kutsallaştırmak manasız ve tehlikeli bana kalırsa.

ARI BİZİZ, BAL BİZDEDİR.

-Keşke şu sahneyi ben oynasaydım dediğiniz bir oyun var mı? 
Oynadıktan sonra ‘keşke şu sahneyi daha farklı oynasaydım ‘ dediğim anlar oldu ama fark ettim ki bu bizim işimizin klişesi. Ne kadar hazırlanırsan hazırlan bu iş ‘an’la ilgili. Anla olan ilişkinin her daim tazeliğiyle ilgili. Hayatta nasılsan sahnede de öylesin. Ben aşırı hırsla rol kapıldığını (!) hiç duymadım, gerçekten çok istediğinde her şeyin kendiliğinden aktığını ve yoluna girdiğini gördüm daha çok. Tabii ki sonradan ‘daha çok isteseydim de ben oynasaydım’ dediğim roller oldu ama ben kendi yoluma bakmaya çalışıyorum. Baş koyduğumuz yolun kendisiyiz. Hayal ettikçe olu. Arı biziz, bal bizdedir. 
-Hayalleriniz neler?
Kendimi atmosferine çok yakıştırdığım, içinde kendimi çok iyi hissettiğim ve hayal ettiğimde beni çok heyecanlandıran birtakım fotoğraflar var kalbimde gelecekle ilgili. Kendimi hayatımın sonuna kadar oyun oynarken hayal ediyorum.