Gül Ergi: Çakma sosyetikler çoğaldı

Türkiye’nin en eski koleksiyoner ailelerinden birinin üyesi olan Gül Ergi, 900’ü aşkın sanat eserine sahip… Banka ve holdinglere sanat danışmanlığı yapan Gül Ergi, Nişantaşı’ndaki evinin kapılarını AKŞAM Life’a açtı. Ergi, sanata olan aşkını anlattı.

- Sanata olan bağlılığınız nereden geliyor? 

Koleksiyoner bir ailenin kızıyım. Annemle babam tanışıp evlendiklerinden sonra resim koleksiyonu yapmaya başlamış. Sonrasında heykel, hat ve antika biriktirmişler. Bayağı büyük bir koleksiyon oldu. Sergilerden yapılan müzayedelerden bugüne kadar geldik. Yaklaşık 900’e yakın tablo var. Ben ve annem de heykel ve hat var. Önemli heykeltıraşların da heykelleri var. 

- Elinizde birçok eser var. Sizin için en önemlisi ve hikâyesi olan hangisidir?

Babamın hayattayken bana hediye ettikleri çok önemlidir. Mesela içinde gül resmi olan bütün eserleri benim için almıştı. Ve her doğum günümde bir gül resmi hediye etti. Bir de Mahmut Cüda var. Türk resim tarihinde çok önemli bir ressamdır. Çok az resim yapmış kendisi. Onun için resimleri de bir o kadar mücevher değerinde… 

BANKALAR FON AYIRMIYOR

-Türkiye dışında sergilere katılıyor musunuz?

Bir dönem bazı Türk ressamların yurtdışında sergilerini açtık. Fransa, Belçika, Hollanda ve daha birçok ülkede resim sergileri düzenledim. Eskiden bankalar sponsor olabiliyordu. Artık bankalar bu işe fon ayırmamaya başladı. Kısacası son dönemde öyle şeyler bitti. Artık göremiyoruz. 

-Ülkemizde son dönemde eserlerini beğendiğiniz sanatçılar kimlerdir?

Bir tek yurtdışında Ahmet Güneştekin başarılı, birkaç sergi yaptı. O da çok şahsi gayretleriyle yaptı ve takdir ediyorum. Son dönemde Burhan Doğançay vardı. Maalesef vefat etti. Türkiye’de dış piyasada yabancı müzayedelerde fiyat olan tek Türk ressamı Osman Hamdi, ikinci bir ressam maalesef yok. Birkaç tabloda Abdülmecid Efendi’nin çıktı. Üçüncü ya da  dördüncü bir Türk ressamı, standart birisi yok. 

- Cem Yılmaz, Ata Demirer gibi birçok ünlü ismin sanat eserleri alarak yatırım yaptıkları biliniyor. Bu isimler sizce doğru yönlendiriliyor mu? 

Resim piyasası, altın piyasası gibi değil. Yani gramı satamıyorsunuz. Bunların bir standart fiyatı yok. Ve bazı galeriler ellerinde bir sanatçının çok eseri olduğunda çok üstüne gidip reklam yapıp bazen piyasayı suni olarak da canlandırıyorlar. Gerçek değerinin çok üstünde çıkan sanatçılar var. Sonra alıp satmaya kalkınca koleksiyonerler maalesef hayal kırıklığına uğruyor. Bu tip koleksiyon yapmak isteyen kişiler ya da müze amaçlı büyük yatırım yapıp çok sayıda resim almak isteyen kişilerin çok ciddi danışmanları olması gerekiyor. 

EN BÜYÜK HAYALİM MÜZE AÇMAK 

- Birçok yardım projesi sonrasında yapılan açık artırmalarla ilgili olarak neler söyleyeceksiniz?

Antika denmesi için klasik bir tanım vardır. Bir defa yüzyılın geçmesi gerekir. Yani bu mezattaki eserlerin birçoğu 30- 40 yıllık eserlerdir. Alıcıların da artık bilinçlenmesi gerekiyor. Her şey antik değildir. 

-En büyük hayaliniz müze kurmakmış. 

Evet, bir müze kurmaktı. Yani birinci kurduk, ikinciyi daha bekliyoruz. Ne zaman imkân olacak bilmiyorum.

- Yıllardır cemiyet davetlerine katılıyorsunuz? Sosyete ve cemiyetin tanımı nedir?

Ben 1986 yılından beri İstanbul’da cemiyet hayatının içindeyim. Bana artık bu İstanbul cemiyet hayatından fenalık geldi. Aralık ayında ortaya çıkan bir kadın ‘sosyeteyim’ diyor. Ben hanımı kasım ayında görmedim. Bu yıl birdenbire herkes sosyete kesildi. Bu mümkün değil. Sosyete olmak için bir aile fonksiyonun, tahsil hayatın, bir iş hayatın olacak yani kısacası bir genel kültürünün olması gerekiyor. Görgüsü olacak ve mutlaka maddi bir standart durumunun olması lazım, güzel lüks yaşayacak, sanat aktivitelerine katılacak, yurtdışı konserlerine ve sergilerine gidecek. Yani böyle bir tane sahte Hermès çantayı alıp 200 liralık öğlen dernek yemeğine gitmekle sosyetik olunmuyor asla. 

HERMES’İN DAVETİNE GİDİYORUM

- Siz en son yurtdışında hangi davetlere katılmayı tercih ediyorsunuz?

Şimdi mayısta Cannes Film Festivali’ne gidiyorum. Fransa Nice’de evim var. Orada birçok moda evinin vereceği özel davetler var. Bir Ermanno Scervino’ya davetliyim. Ayrıca Pucci’nin red carpet davetine de davetliyim. Bir de Hermes’in daveti var. Geçen yıl Nice’deki patlamadan dolayı yapılamamıştı. Hermès her yıl dünyadaki en iyi 100 müşterisine davet veriyor. 30 Temmuz’da ona katılacağım.

- Her davet için ayrı bir kıyafet diktiriyor musunuz? 

Davetlerde giydiğim kıyafetlerimi genellikle yurtdışı seyahatlerimde alırım. Bir de Türkiye’den Sevim Uyar bütün kıyafetlerimi getiriyor. Onunla birlikte tüm defileleri takip ediyoruz. Ocak ve şubat ayında önümüzdeki yılın kış kıyafetlerini alabiliyoruz. Böylelikle kıyafetlerim hazır bir şekilde evime gelmiş oluyor. Sevdiğim ve beğendiğim modacılara gelecek olursak; Oscar de la Renta, Alberta Ferretti, Zuhair Murad, Simon Rose ve Delpozo gibi sıralayabilirim. 

-Türkiye’de çalıştığınız modacı var mı?

Ülkemizde modacı yok. Daha çok terzi var. Ben herkese kıyafetlerimi diktirdim. Son dönemde Erdem Moralıoğlu var. Türk bir modacı Kıbrıslı, annesi İngiliz babası Türk... İngiliz kraliyet ailesi bilhassa Kate Middleton Erdem’i çok ön plana çıkardı. Hayranım onun çizgisine.