Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Hayatı boyunca müzikle büyüyen, bir yanda insanlara müzik yoluyla aşkı, dostluğu, kardeşliği, hoşgörüyü aşılamaya çalışan, diğer yanda hayatta yaşanan acıları, ayrılıkları ve zulümleri ezgilerle dile getiren bir adam Ferhat Güneyli. Bir gurbet çocuğu. Tüm zorluklara rağmen zoru başarmaya çalışan, Avrupa’da kendinden söz ettiren, Türklerle Avrupalıların kaynaşması için yıllarını veren biri...
Peki müzikle nasıl tanıştınız?
Müzikle ilk kez ilkokulda 9 yaşımda mandolin ve flüt çalarak tanıştım. 13 yaşımda trompet ve temel batı müzik eğitimi aldım. Geç de olsa 16 yaşımda halk müziğiyle ilgilendim. Bağlama ve solfej dersleri almaya başladım. Halk Müziği korosunda türküler söyledim. Yani 2017’de 35 yıllık müzik hayatımı kutlayacağım.
MÜHENDİS OLARAK PARA KAZANDIM
Bu yıl yeni bir albümünüz çıktı. Selda Bağcan ile düet yaptınız. Başka kimlerle çalıştınız?
Kendi bestelerimden hariç Selda Bağcan, Hasret Gültekin, Yavuz Top, Mehmet Özcan ve Osman İşmen’in eserlerini seslendirdim. Yusuf Hayaloğlu, Nevzat Çelik, Nimet Erişen ve Ziya Arslan şiirlerine yer verdim ya da besteledim. Hocam Engin Süelözgen aynı zamanda albümümün süpervizörü. Ayrıca aranjörlüğünü duayen müzik adamı Osman İşmen üstlendi.
Bildiğimiz kadarıyla ilk albümden, bu albüme kadar uzun bir ara oldu. Neden bu kadar beklemeyi tercih ettiniz?
İlk albümüm 2000’de çıktı. Maalesef o yıl Türkiye, Marmara depremiyle büyük bir acı yaşadı. Daha sonraki yıllar ekonomik krizler oldu. Bunlar müzik sektörünü kötü etkiledi. Ben de Almanya’ya döndüm ve müzik hayatımı orada sürdürdüm. Mesleğim olan işletme mühendisi olarak hayatımı kazandım. Üç sene önce yeniden profesyonel müzisyenliğe döndüm ve albümün startını verdim.
Almanya’da yaşayan bir sanatçı olarak, Almanya ve Türkiye’deki dinleyici arasında ne gibi farklılıklar var?
Bir farklılık yok bence. Zaten Almanya’da yaşayanlar da Türkiye’deki müzik piyasasını takip ediyorlar. Türkiye’de yeni konserler vereceğimden ben de çok merak ediyorum. Onların da sesi olabilirsem ne mutlu bana. Buradaki insanların dertleri tabii ki Avrupa’dakilerinden biraz daha farklı. Sıkıntılarımız var ancak toplumumuzun bunları aşacağından hiç kuşkum yok.
ÖZGÜN MÜZİĞİ YAŞATACAĞIZ
Dışarıdan bakınca Türkiye’de müzik sektörü nasıl görünüyor?
Çok dinamik ve değişken. Müzik çok hızlı yayılıp tüketiliyor. Youtube’un çok etkisi var. Herkes her şeyi yayımlayabiliyor, hiç sansür olmadan. Bu güzel bir olay bence. Birçok gizli müzisyene fırsat doğuyor. Müzik, sanat, sinema, kitap, tiyatro, bunların hepsi kişiyi ve toplumu geliştiren şeyler. Her aile çocuklarını teşvik etmelidir bu yönde.
Özellikle son dönemde özgün müzik ve halk müziğine yeterli değerin verilmediği konuşuluyor. Siz neler düşünüyorsunuz?
Aslında hem öyle hem değil. Her yerde bir Selda Bağcan, Ahmet Kaya, Neşet Ertaş şarkısı çalınıyor ve bu ilginin bir göstergesi, öte yandan radyoların fazla yer vermemesi onların eksiği bence. Yüzyıllardır halkın dilinden düşmeyen ezgiler yaşayacaktır, biz sanatçılar yaşatacağız.
-Popüler kültürün, buna etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?
İkisi de birbirini tamamlıyor. Böyle de devam edecektir. Birbirlerinden etkileniyorlar zaten, bu benim içinde geçerli. O yüzden kendi müziğimin de belli bir kalıba sokulmasına karşıyım. Bu aslında genel için de böyle... Akışına bırakalım, su akar yatağını bulur.
- Hedefleriniz nelerdir?
İlk hedefim müziğimi dinleyici kitleme ulaştırmak.