Müzikle buluşmanız nasıl oldu? Sizi müziğe yönlendiren nedenlerden biraz bahseder misiniz?
İlkokula başlamamla birlikte ailemin yönlendirme ve desteğiyle piyano dersleri almaya başladım. Piyanoda kendimi geliştirdikçe müzik okumanın yanı sıra müzik yazmayı ve teoriyi öğrenmeye odaklandım ve bu eğitime okulumla paralel şekilde aralıksız devam ettim. Okul sonrası çeşitli amatör bilgisayar programlar kullanarak sesleri bir araya getirip düzenlemeler yapmaya, demolar kaydetmeye başladım. Yoğun bir deneme yanılma çalışma zinciriyle kabiliyetimi günden güne güçlendirmeye gayret ettim.
AİLEM TAM DESTEKÇİ
Müzikal kariyerinizin dışında kurumsal bir kariyeriniz var. Müzik sizi bu kurumsallıktan uzaklaştıran bir araç mı?
Bu konuda dünyada tek olmayı başardık galiba, full-time bir kurumsal kariyerin yanında uluslararası alanda profesyonel müzik kariyerine sahip olan başka bir örnek olduğunu sanmıyorum. Müzik beni kurumsallıktan uzaklaştırmanın aksine, tam ortasında tutuyor diyebilirim. Çünkü çoğu zaman Faruk Sabancı’nın yönetimi bir sanayi kuruluşunun yönetiminden bile daha kurumsal olabiliyor. Öndeki, görünen kişi ben olabilirim ama Faruk Sabancı’da bir şirket ve arkada bana destek veren bir ekibimiz var ve onların desteğiyle iki hayatı dengeleyebiliyor. Doğru bir zaman planlaması yapabiliyorum
Müzikal kariyer ve kurumsal kariyerinizi iki ayrı kutup olarak değerlendirebilir miyiz? Ofis ve sahne arasındaki hayatınızda zaman zaman bocaladığınız, ikileme düştüğünüz oluyor mu?
İki kariyeri birbirinden tamamen ayrı tutmak benim için büyük önem taşıyor. Öncelikle şunu belirteyim, benim için hiçbir şey, buna müziğim de dahil, gururla bir parçası olduğum Sabancı grubunun ve hizmet verdiğim EnerjiSA şirketimizin menfaati üzerinde değildir. Bu önceliklendirmeyi en başından itibaren yaptığım için bir ikileme düşmek veya bocalamak söz konusu olmadı.
YENİLİKLERE AÇIK DEĞİL
Yurtdışındaki popüleritenizi nelere bağlıyorsunuz? Sizce Avrupa ve dünyadaki müzikal akımlar Türkiye’de yeteri kadar karşılık bulabiliyor mu?
Daha önce de bahsettiğim gibi elektronik dans müziği yapıyor olmam ve bu müziğin kültürünün yurtdışında oturmuş olup Türkiye’de henüz pek bilinmiyor olması. Müziğimi götürdüğüm dünyanın her noktasında bayrağımızı dalgalandırabiliyor olmaktan gurur duyuyorum. Avrupa ve Türkiye kıyaslaması yapmak oldukça güç ama benim gözüme çarpan ilk gerçek şu oldu; Avrupa veya Amerika’daki müzik tüketicileri algılarını yeniliklere açık tutarken Türkiye’de tam tersi olduğunu görüyorum.
Grammy hayalinizi her fırsatta dile getiriyorsunuz. Peki ya sonrası?
Güzel soru... Sonrasını pek düşünmedim desem yeridir ama o noktaya geldikten sonra yeni Faruk Sabancı’yı bulmak ve desteklemek, Türkiye’mize ikinci bir Grammy getirmek için çabalardım sanırım. Bunun yanında Grammy ödülünün getirdiği global konumu ülkemizin kültürel ve sanatsal tanıtımı için kullanmak isterdim.
Elektronik müzik bir adım önde
Elektronik müzik kültürü henüz Türkiye’de yeteri kadar popüler değil. Türkiye’de yaptığınız müziğin bir karşılığı olduğunu düşünüyor musunuz?
Kesinlikle bir karşılığı var. Elektronik müzik dinleyicisi her zaman bir adım önde olup, trendlere hakim olan bilinçli müzik tüketicisidir dolayısıyla ülkemizde de bu vizyona sahip bir dinleyici kitlemin olması beni gururlandırıyor.
Single tüm dünyada yayımlanacak
Son olarak çalışmalarına başladığınız yeni single’ınızdan da biraz bahseder misiniz?
Ne yazık ki bu noktada pek detay veremiyorum ama yaz öncesi tüm dünyada yayımlanıyor olacak. Bu parçada bana yabancı bir bayan vokal eşlik ediyor ve diğer çalışmalarımdan farklı olarak burada bazı balkan havaları var ve şimdiye kadar dinlettiğim herkesi yakalayan bir melodisi var.