cglgursoy@hotmail.com
twitter: CaglaGursoyy
Geçen haftayı Dubai’de geçirdim. Başlıktan da anlayacağınız üzere tatil lokasyonu olarak kışa kısa bir mola verme adına, güneşin hakim olduğu Birleşik Arap Emirlikleri’nin incisi Dubai’yi seçtim. Oraları gezip görmüşken sizin de içinizi ısıtacak bir yazı konusu olacağını düşündüm.
Turistik belde
Eğlence, turizm sektörlerinde çalıştığımdan ve trendler üzerine yazılar yazdığımdan dolayı seyahatlerimde gezdiğim şehrin turistik alanlarından çok yeniliklerini ve modern yapılarını daha iyi incelemek adına daha fazla zaman ayırırım. Dubai zaten çok yeni bir bölge, tarihten çok binalar şehrin kalbini oluşturuyor. Dubai’ye ayak bastığımızda otelimize geçmeden önce bir Türk restoranında kahvaltı etmek istedik. Biz Türklerin de garip bir özelliğidir bu. Farklı ülke, insan, kültürler tanımak için nereye seyahat etsek soluğu yine Türklerin ve Türk yemeklerinin yanında alırız. Biz de bal-kaymaklı, beyaz peynir-zeytinli yanında demli çayımız Türk kahvaltımızla başladık seyahatimize. Turistik alanlar zaten belli; dünyanın en uzun binası 163 katlı Burj Khalifa’ya tırmandık, Sheik Mohammed’in dillere destan sarayını gördük. Tabii sadece bahçesini gezebiliyorsunuz. Sarayın kapısında yaklaşanları engellemek için polisler bekliyor. Daha sonradan yapılan palmiye şeklindeki adayı gördük. Onun dışında zaten şehirdeki tüm yapılar görsel şölen ama İstanbul’umuzdaki gibi buram buram tarih kokan yapılar arıyorsanız hayal kırıklığına uğrarsınız.
Yaya yaşamı yok
Şehirde yürüyerek bir yerden bir yere gideyim gibi bir mantalite yok. Bunun nedeni yazları 50 derecelere varan hava yürümeye olanak vermiyor. Bu nedenle şehrin tüm düzeni araç trafiğine uygun kurulmuş. Seyahatinizin yarısı arabalarda geçiyor ama bölgeler birbirine çok da uzak değil. Araçlarla yapılan en keyifli aktivite ise Dubai’ye turistik gidenlerin olmazsa olmazı safari gezileri. Otelden dev jiplerle alınıyorsunuz ve 45 dakikalık mesafedeki çöle varıyorsunuz ve başlasın eğlence. İster hızlı, ister daha sakin bir araba tercih ediyorsunuz ve kumlar içinde ‘off road’ gezisi yapıyorsunuz. Sazlı, sözlü, zenneli, ateş şovlu bir akşam yemeğiyle safariyi sonlandırıyorsunuz.
Lokal Dubai
Gelelim benim ilgimi çeken bölüme. Orada yaşayan insanlar neler yapıyor? Nasıl sosyalleşiyor? En çok ne yeniyor, ne içiliyor? Alkol kullanıyorlar mı? Ne giyiyorlar? Genç popülasyon fazla mı? İstanbul’u aratmayacak modernlikte bir Müslüman şehir burası. Gündüzleri birbirinden şık plajlarda veya otel havuzlarında geçiriyorlar tatil günlerini. Akşamüstü ise plaj partileri başlıyor ve gençler Blue Marlin, Nikki Beach gibi popüler mekanların yolunu tutuyor. Tabii şu an kış ayları deniz ve havuz için elverişli yaz aylarında klimalı alışveriş merkezlerinden başka sosyalleşme alanında bulunmak mümkün değil.
Çok modernler
Dünyanın en popüler restoran ve gece kulübü zincirleri burada toplanmış adeta. Cipriani, La Petite Maison, Bagatelle, Toy Room, Provocateur bunlardan bazıları. Bu mekânların hepsi otellerin içerisinde ve bu sayede alkol satışı yapabiliyorlar. Oteller dışında şehirde lisanslı kişiler dışında alkol satışı yasak. Otel dışında elinizde alkollü bir içecekle yakalandığınız takdirde ciddi cezalara maruz kalabilirsiniz. Giyim konusunda ise çok daha modern ve serbest bir durum söz konusu. İşin güzel tarafı kimsede dönüp birbirine yargılayıcı bakışlar atmıyor. Herkes rahat dolaşıyor.
Şehrin en popüleri ‘Nusret’
Dubai’de farklı ülkelerden oraya yerleşmiş bir arkadaş grubum var. Şehre geldiğimde beni gezdirmek için kolları sıvadılar ve görmem gereken en güzel mekânlara götürdüler. Hepsinin ortak fikri ise şehrin en popüler ve lezzetli restoranının bizim has be has Türk kasabımız Nusret olduğuydu. Four Seasons Otel içerisindeki Nusret, o kadar şık ve lüks dekore edilmiş ki gurur duymamak mümkün değil. Tabii burada günlük hayatımda Nusret’e istediğim zaman gidebileceğim için orada yemek yemedik ama merakımdan gezdim ve bayıldım. Nusret aynı zamanda Dubai gibi pahalı bir şehrin en yüksek fiyatlara sahip olan restoranıymış buna rağmen talebin bol olması harika.