Çevremdeki Gizem gibiler

ÇAĞLA GÜRSOY

cglgursoy@hotmail.com

twitter: CaglaGursoyy 
Instagram: CaglaGursoyy

Son günlerde yeni bir laf türedi ‘Gizem gibi’. Hemen açayım konuyu. İlk olarak kim bu Gizem? Gülse Birsel’in yazıp-oynadığı bu aralar pek bir popüler yerli komedimiz Jet Sosyete’yi duymayanınız kalmamıştır herhalde. Yarı sit-com tadındaki diziyi götüren ise konusundan çok karakterleri… Gülse Birsel karakter yaratma konusunda öyle başarılı ki daha önce yazdığı ‘Avrupa Yakası’, ‘Yalan Dünya’ gibi dizilerin karakterleri hâlâ hayatımızda ve akıllarımızda. Bu karakterlerin hepsi aslında günlük yaşantımızda karşılaştığımız kişilerin biraz daha abartılarak biraz daha karikatürize edilerek sahnelenmesi. Jet Sosyete’deki karakterler ise tam da popüler kültürün içerisinden. Sosyete, Instagram başta olmak üzere sosyal medya, marka düşkünlüğü, zengin-fakir arasındaki sınıf farkı, çıkar savaşları en çok işlenen konular. Yani yaşamın tam içinden senaryolar. Gülse’nin canlandırdığı karakter Gizem ise bu haftaki köşe yazımın esas kadını. Gizem, 90’lı yıllarda ikinci sınıf modellik yaparak üne kavuşmuş daha sonra kendinden yaşça büyük zengin bir işadamıyla evlilik yapmış. Hâlâ eski günlerdeki şöhretini arayan bir yandan da kocasının sağladığı maddi imkanlarla halinden pek memnun, her daim süslü ve frapan kıyafetleri, kendine has konuşma tarzıyla öne çıkan karakter. Artık belli bir kitleyi temsil eder oldu.

NE YAPAR BU GİZEM’LER?

Geçen gün bir kız arkadaş grubumla sohbet halindeyken kızlardan birinden şöyle bir cümle duydum ‘Aman canım Gizem gibi olmak lazım. O zaman insanın ne derdi olur ne tasası.’ Ne demek istediğini sordum. Gizem gibilerden kastı şuymuş; kendi çıkarları doğrultusunda olabildiğine salağa yatan, aynaya baktığında kendini dışardan insanların gördüğü gibi değil de kendi içinden hissettiği gibi gören, dünyaya sadece tozpembe gözlükleriyle bakan ve sadece yüzeysel ufak sıkıntılarla günlük hayatını geçiren bir karakter. Tabii hayatı bu kadar lay lay lom gören biri hayatında hiçbir sorun olmadığına zamanla kendini inandırıyor ve her şey güllük gülistanlık oluyor. Salağa yatma kısmından emin değilim, kafamın erdiği bir şeyi veya suratıma söylenen bir kinayeyi anlamamış gibi yapamam. Ama şu hayata tozpembe gözlüklerle bakmak ve her şeyi gülerek karşılamak, sorunlarımızı kafaya takmak yerine olabildiğince küçümsemek hepimizin bir parça yapması gereken bir şey aslında. Artık kimse (en yakın eşimiz dostumuzda dair olmak üzere) dert tasa dinlemek istemiyor ve herkes hayatında ‘Pozitif Gizem’ler arıyor. Kadın-erkek ilişkilerinde de sürekli kaybeden tarafsanız bir de Gizem olmayı deneyin! Dertsiz, tasasız biraz da saf olun bakalım. Benim denklemim işe yarayacak mı?

KITALAR ARASI EBEVEYNLiK

Beni Instagram’dan takip edenler bilir. Şeker mi şeker 3 yaşında bir yeğenim var: ‘Ada’. Erkek kuzenimin kızı... Geçen gün kuzenim iş seyahati için Dubai’deyken bende eşi ve Ada’yı görmek için evlerine gittim. Ada’yla oynuyoruz şarkılar söylüyoruz. Arada bir salondaki hoparlörlerden kuzenimin sesini duyar gibi oluyorum ama yok yanlış duyuyorum heralde diyorum. Kuzenim Dubai’de çünkü. Neyse biz Ada ile aramızda akşam ne yesek diye tartışırken biranda salonda yankılanan bir ses ‘Ben kızıma buradan mamalar getireceğim’ tarzı bir şeyler diyor. Ada’da salonda boş bir duvara bakarak babasına cevap veriyor. Tüylerim diken diken oldu. Ne olduğumu şaşırdım. Odada bizden başkası yok çünkü. Hemen Ada’nın annesi Sinem’e seslendim durumu anlattım ve ne olduğunu sordum. Sinem başladı gülmeye! Meğerse bu evdeki kamera ve hoparlör sistemini telefonlara bağlayan bir uygulamaymış. Dünyanın neresinde olursan ol, evi kameralardan izleyebildiğin gibi bir de Walkie Talkie kullanır gibi telefona konuşuyorsun biz ta Türkiye’de ki evimizin hoparlörlerinden duyuyoruz. Vallahi şaştım kaldım ben bu teknolojiye. Etrafta anne-baba yok diye yaramazlık yapan çocuklarında vay haline!