Belgrad şehrine Türk akını

ÇAĞLA GÜRSOY

cglgursoy@hotmail.com

twitter: CaglaGursoyy 
Instagram: CaglaGursoyy

Geçen hafta sonu Anneler Günü nedeniyle ailecek bir tatil planı yaptık ve uzun süredir çevremizde konuşulan fakat daha önce görme fırsatı yakalayamadığımız Sırbistan Belgrad’ın yolunu tuttuk. Son zamanlarda Belgrad arkadaş çevremde çok ziyaret edilen ve özellikle eğlence hayatı başta olmak üzere çok sık konuşulan bir şehirdi. Bu seyahati cazip kılan ilk unsurlar vizesiz ve 1.5 saat gibi kısa bir uçak yolcuğuyla şehire varış. Uçak ağzına kadar turist Türklerle doluydu.

İLK GÖRÜLMESİ GEREKENLER

Soluğu ilk bizim İstiklal Caddemiz misali kafeler ve mağazaların olduğu en işlek cadde olan Knez Mihojlova Caddesi’nde aldık. Cadde boyunca uzanan kafeler çok keyifli özellikle tepesi şemsiyelerle süslenmiş. Manufaktura kafesi öğle yemeği için güzel tercih. Mağazalar ve alışverişe gelecek olursam para birimi dinar, euro hâlâ pek kullanılmıyor ama çok da ihtiyacınız olmayacaktır. Çünkü farklı ve cazip bir mağazayla karşılaşmayacaksınız. Pek çok marka daha ülkeye gelmemiş yeni yeni gelişen bu ülkede alışveriş tutkunları hayal kırıklığına uğrayabilir. Hemen caddenin sonu Kale Meydanı’na açılıyor. Osmanlı’dan kalma bu kale görülmesi gereken tarihi yapılardan. Kale Bahçesi gençliğin toplandığı bir park haline gelmiş. Bahçenin güzelliği bizi mest etti. Kale’ye girdiğimiz kapının adı İstabul Kapı. Uzun süre Osmanlı egemenliğinde kalan bu şehirde Türklerden pek çok kalıntı var. Mora Fatihi Damat Ali Paşa Türbesi, Sokullu Mehmet Paşa Çeşmesi, Bayraklı Camii, Osmanlı’ya ilk isyanın başlatıldığı yer olan Çukur Çeşme ve Cumhuriyet meydanı ilk gün severek gezdiğimiz diğer tarihi yerler oldu.

KALEMEGDAN’DA AKŞAM YEMEĞİ 

İlk akşamımız için özel bir akşam yemeği planladık ve sabah gezdiğimiz Kale’nin ışıklandırılmış haliyle mest olduğumuz Kale Meydan Restoran’ı tercih ettik. Bu kale içerisinde tarihi kalıntılar eşliğinde yöresel yemeklerini deneme şansımız oldu. Sebzeli etli bir çorba sonrasında Sırplara özel mantı-makarna karışımı bir hamur işi lezzetliydi. İkinci günümüze şehirin çok yakınında şeker mi şeker bir Macar köyü Zemun’da başladık. Görülmesi gereken diğer bir tarihi müze ise Yugoslavya parçalanmadan önce ülkeyi Sosyalist Federal Cumhuriyet haline getiren, uzun süreler tüm farklı etnik kökenleri bünyesinde bulunduran Yugoslavya’yı bir arada tutan ünlü başkan Tito’nun mezarıydı. Tito’nun hikâyesi de ilgi çekici. Öldüğünde cenazesine en çok devlet Başkanı katılan siyasi kişi olarak tarihe geçmiş. Tüm dünya tarafından çok sevilen liderin ölümüyle Yugoslavya maalesef parçalanmaya başlamış. Aynı müzede Tito’nun eşininde      mezarı bulunuyor.

TUNA NEHRİNİN KEYFİNİ ÇIKARIN

İlgili olanlar bilir. Belgrad, Tuna ve Sava nehirlerinin birleştiği bir yer. 2. günümüzde bize nehri gezdiren cruise gemilerinden birine atladık ve şehrin tüm sahil ayağını gezmiş olduk. Sahil boyunca uzanan kafeler ve gece kulüpleri eğlence hayatının çeşitliliğini göstergesi gibiydi. Nehir gezimizin ardında yine nehir kenarında konumlanış yeşillikler içindeki balıkçı Çardak Restoran’a gittik. Görülmeden anlatamayacağım kadar keyifli, doğayla iç içe bir mekân. Akşamında ise neymiş bakalım bu Belgrad’ın meşhur eğlencesi diyerekten yine nehir kenarında BetonHala Caddesi’nde bulunan sıra sıra uzanan restoran-barlardan en popüler olanlardan biri Ambar Restoran’a gittik. Belgrad’ın en modern ve lüks mekânları burada. Ambar’da eski bir şehire göre hiç de fena değildi. İçerisi gençlik dolu, ilerleyen saatlerde yükselen müzikle beraber içerisi tıklım tıklım oldu. Fark ettim ki Sırp kızları konuşulduğu kadar güzel ne yalan söyleyeyim. Gece yarısına kadar bu restoran-barlarda vakit geçiren gençlik yine nehir kenarındaki gece kulüplerinin yolunu tutuyor.

AVALA KULESİ VE ÇİNGENE ADASI

Son gezdiğimiz turistik yapı nam-ı diğer Sırp Tripodu Avala Kulesi oldu. 203 m yüksekliğinde tabanı eşkenar üçgen şeklinde üç ayak üzerine kurulmuş bu kule dünyada yapılmış birkaç türünden bir tanesi. Tepesine çıktığınızda yeşillik manzarası göz kamaştıran cinsten. İsterseniz kulenin ortasında bulunan kafede bu manzara eşliğinde çay-kahvenizi yudumluyorsunuz. Hatta meraklısı için Türk kahvesi bile mönüde mevcut. Kule gezisinden sonra meşhur Çingene Adası’nın yolunu tuttuk. Burasıda Belgrad favorilerimden oldu. Şehir ve güneşin keyfini çıkarmak isteyenler bu adadaki plajlara geliyor. Sahil boyunca uzanan kafeler ve yeşillikler arasındaki yürüyüş alanları harika. Adaya gitmek için geçtiğimiz tek ayak üzerinde kurulmuş köprüde şehirdeki ilgi çekici tek modern yapıydı. Belgrad, bence günlerce gezilecek bir şehir değil fakat hafta sonu kaçamağı için bire bir.