Arnavutköy yıkılıyor

ÇAĞLA GÜRSOY
twitter: CaglaGursoyy Instagram: CaglaGursoyy

Yok canım merak etmeyin! Arnavutköy’e bir şey olduğu yok. Hatta son dönemde popülaritesi tavan yapmış durumda. En trend sokak üstü barları burada. Ben de sokak jargonu kullanayım dedim. Pek çok yazımda biz Türklerin ne kadar çabuk trend eskittiğinden bahsediyorum. Özellikle yeme-içme, eğlence sektöründeki trend değişim hızına ayak uydurmak neredeyse imkânsız. Daha bir süre önce İstanbul’un değerlenen yeni bölgesi Karaköy ve mekânlarından bahsetmiş; Etiler, Nişantaşı, Bebek gibi merkezi yerlerin popülaritesini bitirdiğini ve bir süre bayrağı elinden düşürmeyeceğini yazmıştım. Daha sezon bitmedi ama Karaköy trendi neredeyse bitti. Bunun nedenlerinden biri marjinal kesimin meskeni olan Karaköy’e localı, rezervasyon sistemli mekânların sinerjik olarak uyuşmaması, diğer bir etken ise daha merkezi Arnavutköy’ün önlenemez gelişimi. Arnavutköy, Bebek kafelerinin ve Kuruçeşme kulüplerinin arasında sıkışmış ve değerlendirilememiş bir bölgeydi. Klasikleşmiş balıkçıları ve senelerin eskitemediği level gece kulubü dışında pek de biz gezip tozan kitlenin yolu düşmezdi. Bu hafta sonumu yenilenmiş Arnavutköy’de geçirdim ve müthiş keyif aldım. Gelin yazımda Arnavutköy’ün renklenmiş sahil şeridinin yeni mekânlarını baştan başa gezelim.

 

ANY: Adeta Arnavutköy rönesansının öncüsü. Lucca tarzı bir sokak üstü barı ama çok daha rahat ve kasılmayan bir kitle burayı mesken tutmuş. Kalantor balıkçılar arasında açılan bu şirin barı ilk başta eleştirmiştik. “Burada cafe-bar arası mekânın ne işi var? Ne alaka?” demiştik ve yediğimizi yuttuk. Öyle bir enerji oluşturdular ki bir numaralı sosyalleşme merkezlerinden biri haline geldiler. Müşterilerini müdavim ettiler. Cumartesi günleri Aslı Köse’nin ANY performansı kaçırılmayacaklardan.

 

Hudson: Bölgenin gelişiminin en büyük etkenlerinden biri Hudson’ın açılması oldu. İyi yemek ve iyi müzik. Müthiş bir tatlı mönüsü. Hafta sonları ünlü DJ’ler Murat Tokuz, Doğuş Çabakçor, DJ Mono gibi isimlerin performansıyla eğlencenin tansiyonu tavan yapıyor. Bakır bardaklarda servis edilen ‘hudsonmule’ kokteylleri favorim.

Whisper’s: Hudson’ın karşı komşusu. Komşu ne kadar cool ve marjinal ise burası bir o kadar kokoş ve klas. Kapısından adım attığınız anda ‘Türkiye’de miyim?’ diye bir düşünüyorsunuz. Öyle Avrupai ve şirin bir konseptle dizayn edilmiş ki uzun saatler sıkılmadan bahçesinde oturabilirsiniz. Mönüdeki pırasalı içli köfte favorim. Özel gecelerde Memo Garan performans sergiliyor.
 

Alexandra: Dekorasyonlar arasında favorim burası. Eski dönemlerden kalma büyük bir malikânenin kütüphanesinde gibisiniz. Nostaljik döşenmiş minik 2 katlı bir mekân. Üst kat doğum günü, kutlama gibi özel günleriniz için 15-20 kişilik kapamalar için uygun bir asma kat. Alt kat ise göz alıcı bir bar ve old school kanepeler. Özel kokteyl mönülerindeki ‘Passiflora kokteyl’ favorim. Perşembe  akşamları ise Allen Hulsey canlı performans yapıyor.

BU KULÜPTE MUTLULUK VAR

Son zamanlarda kapitalist hayatın içinde kaybolan birçoğumuz nefes almak adına NLP-Quantum-Yoga tarzı spritüel rahatlama tekniklerine başvuruyoruz. Ben de kısa süreli bu yöntemleri denedim fakat fazla realist bir karakter olduğumdan ruhumun derinliklerine inmek, sıkıntımı başka birine açmak vs. pek bana göre değildi. Yine de bazen hayatınıza yön verirken destekçi birinin gerçekten faydası olabildiğini gördüm. 2 seferdir yaşam koçu Müge Çevik’in yönetiminde toplanan ‘Mutluluk Kulübü’ne katılıyorum. 10-11 kişi günlük sıkıntılarımızı paylaşarak Müge Hanım’ın yönlendirmeleriyle mutluluğu arıyoruz. Sizinle aynı sorunları yaşayan kişilerinin bu sıkıntılarla nasıl savaştığını öğrenmek veya çok farklı problemleri olan insanları dinleyerek ortak çözümler aramak ve 2 saatinizi mutluluğunuz için ayırmak. Kulağa bile rahatlatıcı geldi di mi? Artık gece kulüpleri out ‘Mutluluk Kulüpleri’ in!

BABANIN ADI VAR

Son dönemlerde beni en derinden etkileyen kitaplardan biri… Anne değilim çocuk sevgisini bilemem ama babasına çok düşkün bir kız çocuğuyum, baba sevgisini iyi bilirim. Zorlu bir boşanma sürecinden çıkmış ve velayet savaşlarında mağlup düşmüş, kız çocuğundan koparılmış bir baba. Talip Emiroğlu’nun kitabından bahsediyorum. Kendisinin yaşadığı acıyı başka ebeveynlerin yaşamamasını temenni ederek yazıyor bu kitabı. Bazı sözlerde var ki kalbimi deldi geçti; “Babalar ölüme yakın sevilir”, “Göremeyeceğini bildiğin halde görmeye gitmek saflık değil özlemektir”, “Ağıdı kadınlar yakar, babalar içine atar. Kadınlar söyler, babalar susar ve suçlu hep babalardır. Babanın sadece adı var.”