Yalnızlığı giyinmiş adam

Necip Fazıl Kısakürek bilinen ve insanda sert bir rüzgar etkisi ve sersemliği bırakan, Bâbıâli'de ağırlıklı sözü geçer bir isimdi. Fakat gizemli bir yanı da vardı; onu efsane kişiliğine büründüren hitabeti, şiirlerindeki hercümerc, altüst edicilik, dinleyenlerin yüzüne tokat gibi inen teatral ses tonu…

Sevinç Çokum

Necip Fazıl'ın adını daha çocukken öncelikle radyodan, şiir defterleri tutan ablalarım ve onların arkadaşlarından, babamdan, sokaklardan, gazete dağıtıcılarından işitirdim. Televizyonun olmadığı yıllar; Ankara ve İstanbul Radyoları adeta bir mektep gibiydi. Edebiyat, özellikle şiirimiz, 'Radyo Tiyatrosu' veya 'Arkası Yarın' türünden oyunlar, söyleşi programları sıklıkla kitlelerin kalbine ulaşıyordu. Türkçesi sınavlardan geçmiş seslerle, şair sunucularla tabii.

Necip Fazıl Kısakürek bilinen ve insanda sert bir rüzgar etkisi ve sersemliği bırakan, Bâbıâli'de ağırlıklı sözü geçer bir isimdi. Şimdi çizebiliyorum bu resmi, o zamanlar çocuktum işte. Fakat gizemli bir yanı da vardı; onu efsane kişiliğine büründüren hitabeti, şiirlerindeki hercümerc, altüst edicilik, dinleyenlerin yüzüne tokat gibi inen teatral ses tonu... Oysa o çilenin adamı. Şaşırtan bu; tahtında olsa da, kaybetmiş, kazanmış, savurmuş hayatını; girdapların içine yuvarlanmış, yalnızlık perdesinin ardındaki sanatkâr hakikati arıyor...

Lise ve fakülte yıllarımızda çoğumuz onu Kaldırımlar'la tanıdık. Şimdi değerlendirdiğimde o, kaldırımda yürüyen boşluklar içinde yalnızlıkları giyinmiş adam bana bugünün 'Yeraltı Edebiyatı'nı çağırıştırıyor. Fakültedeyken biz arkadaşlarımızla aslında edebiyatın en güzel taşlarını seçerek kendi kendimize bir başka mektep oluşturuyorduk. Ahmet Haşim'i, Necip Fazıl'ı, Nazım Hikmet'i, Peyami Safa'yı, Sait Faik'i ve daha birçok ismi okuyor, elden ele dolaştırıyorduk.

Ben siyasi tarafından çok, Necip Fazıl'ın sanatını, sanatçı kişiliğini merak etmişimdir. Takıntıları, hafakanları, yalnızlıkları, bunalımları, korkuları, şüpheleri olacaktı elbet. "Ruh Burkuntuları" adıyla kitaplaşan hikayelerinde ölüm- varlık arasındaki çırpınışları ve arayışları çarpıcıdır. O hikayelerin Fransız veya Rus Edebiyatı'nın çıkmazlarda bocalayan, karanlıklarda, sislerde yürüyen insanlarını hatırlatan bir dokusu vardır ki onu dünya edebiyatının bir yerine rahatça yerleştirebiliriz. "Aynadaki Yalan" romanına bakarak aslında kendisinin başlı başına bir roman kahramanı olduğunu rahatça söyleyebiliriz. "Bir Adam Yaratmak" oyununda da yine kendi iç çatışmaları...

İNKAR EDİLEMEZ USTALIK

Geçmişte hangi düşüncede olursa olsun birçok ismin ve kesimin ortak görüşü ustalığının inkâr edilemeyişidir. Bundan dolayı sanatının evrensel bir yanı vardır. Özellikle çizdiği karakterler, masalsı büyülü sûretler, eşya ve insan ilişkilerini yakalaması ve insan merkezli bir ıstırap yumağını çözümlemeğe çalışması onu edebiyatın üst noktalarına taşır. Kelimeleri edebiyatımızda hünerli bir oyuncu kılığında parmaklarını döndürerek satırlara yerleştiren, çıkartan, parçalara bölen, sonra toplayan insandır Necip Fazıl.