“Tiyatronun özrü yoktur, söz ağızdan bir kere çıkar…”

Türk edebiyatının unutulmaz ismi Sait Faik Abasıyanık'ın öykülerini tiyatro sahnesine taşıyan oyuncu Özgür Özgülgün, aksam.com.tr'den Ali Demirtaş'ın sorularını yanıtladı. Oyuna ve oyunculuğa dair konuşan Özgülgün şunları söyledi: “Tiyatro oyunculuğun asıl meydanı, er meydanıdır ama sinema ve TV de kendinizi göstereceğiniz farklı disiplinlerdir. Tiyatronun özrü yoktur söz ağızdan bir kere çıkar fakat sinema ve TV'de yönetmen, görüntü yönetmenleri ve kurgu masaları vardır, bunlar sizin acil durumlardaki kurtarıcınızdır. Tiyatro bambaşkadır.”

ALİ DEMİRTAŞ

Türk edebiyatının unutulmaz ismi Sait Faik Abasıyanık'ın öyküleri, tiyatro sahnesinde hayat buluyor. Oyuncu ve çocuk kitapları yazarı Özgür Özgülgün'ün kaleme aldığı ve oynadığı, Senan Kara'nın yönettiği "Hayatı Hikâye Olan Adam Sait Faik" adlı oyun, 15-16-17 Nisan tarihlerinde Atatürk Kültür Merkezi'nde seyirciyle buluşuyor. Tiyatro oyuncusu ve çocuk kitapları yazarı, Özgülgün, bu oyunda, büyük usta Sait Faik'in öykülerindeki kahramanların peşine düşüyor. Sait Faik'in ada insanlarını, doğayı ve İstanbul'u anlattığı öyküler, tiyatronun büyüsüyle birleşiyor. Cumhuriyet dönemi edebiyatımızın mihenk taşı, çağdaş öykücülüğümüzün en özgün yazarı Sait Faik Abasıyanık'ın hikâye kahramanlarının izini sürdüğü oyunda Özgülgün, Sait Faik'in öykülerindeki evrensel insanlık hallerini sahneye taşıyor. Oyun, Sait Faik'in hikâyelerinde iz sürmek isteyen büyük küçük herkesin ilgisini çekecek bir yapım olarak dikkat çekiyor. Dekor tasarımından müziğe, ışık tasarımına kadar her detayı özenle hazırlanan bu oyun, hikâye kahramanları eşliğinde seyirciyi hem duygusal hem de düşünsel bir yolculuğa çıkarıyor. Biz de bu oyun vesilesiyle Özgür Özgülgün ile bir araya geldik. Hem oyuna hem de oyunculuğa dair konuştuk.

BU, DÜNYADAKİ EN BÜYÜK HEYECAN VE MUTLULUK

Nasılsınız, bir sanatçı olarak şu ara hayata dair neler düşünüyorsunuz?

Teşekkürler. "Yeni oyun, yeni heyecan ve doğum sancıları" diyelim. Tiyatro sanatçısı olarak yeni bir oyunu sahneye koymak dünyadaki en büyük heyecan ve mutluluk. Sahne özgürleştiğimiz alan ve bu alanı doldurmak aslî görevimiz. Toplum tarafından kabul görmüş, edebiyatımızın rüzgârgülü kabul edilen usta öykücümüz Sait Faik Abasıyanık'ın hikâye kahramanlarının izini sürmek, sahnede onu aramak, bulduklarımızı seyircimizle paylaşmak adına uzun bir yolculuğa çıkıyoruz. Zihnimiz, bedenimiz, sesimiz, duygularımız kısaca enstrümanımızla ustanın hikâyelerinde oynayabilme özgürlüğüne kanat açtık hem de ruhumuzun ait olduğu yer olan tiyatro sahnesinde...

Oyunculuğun hangi formatı sizi daha çok heyecanlandırıyor?

Oyunculuk er meydanı gibidir. Tiyatro asıl meydandır ama sinema, TV'de kendinizi göstereceğiniz farklı disiplinlerdir. Tiyatronun özrü yoktur söz ağızdan bir kere çıkar fakat sinema ve TV'de yönetmen, görüntü yönetmenleri ve kurgu masaları vardır, bunlar sizin acil durumlardaki kurtarıcınızdır. Şahsi fikrim tiyatro bambaşkadır. Heyecanı ve keyfi uzun solukludur, maraton koşmak kadar disiplin gerektirir.

HER REPLİĞİN BİZDE UYANDIRDIĞI HİSSİYATI SAHNEYE TAŞIMAYA ÇALIŞTIK

Neden oyunculuk? Oyunculuk ve oynamak hâli sizin için ne demek?

Oyunculuk ve oynama hali, iç dünyamı seyirciye açmak, içimdeki çocukla sürekli konuşmak, bulduklarımı, duyduklarımı, kendi sığınağımdan çıkarıp paylaşmak en büyük hayalim. Bu mesleğe başladığım ilk günümden son nefesimi vereceğim güne kadar bu duygu yoğunluğuyla yaşamaya çalışacağım. Sahip olduğum özsaygımla mesleğimin ahlakıyla keşfettiklerimi paylaşarak bunu yapmaya çalışacağım. Bu oyuna başlarken de en büyük şansım yönetmenimiz Senan Kara oldu. Onun sahne üzerindeki yeteneğini, ustalığını ve bana yol gösteren yönetmenliğini kelimesi kelimesine hiç sözünden çıkmayarak uygulamaya çalıştım. Öğretilerini pusulam belledim. Hep samimiyet, samimiyet ve samimiyet dedi. Haklı çünkü Sait Faik usta yüreği güzel, sevgisi bol, balık gözlü, deniz kokulu, yalnızların hikâyecisi. Onu ve öykü kahramanlarını anlatırken sade, bir o kadar samimi olmak şarttır dedik. Hikâyeleri bir kurgu içinde sahne trafiğinde uygularken, müzikleri seçerken, dekoru, kostümleri tasarlarken her şeyi etraflıca düşündük, taşındık. İçsel oyunculuğumuzu anlarda kalarak hissetmeye çalıştığı her repliğin bize uyandırdığı hissiyatı sahneye taşımaya çalıştık. Son söz seyircinin olacak. Heyecan var hem de o kadar çok ki... Bu oyun özelinde söylüyorum. Cepleri susam kokan Burgaz aşığı gibi "Nerden gelirse gelsin dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, ottan, böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin! Bir hişştt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın tiyatro açılsın perdeler..."

ROTASI SADECE İNSANLAR DEĞİL...

Sait Faik Abasıyanık'ın öyküleri hakkında oyun yapmak fikri nasıl doğdu?

Hikâyelerinde başka bir insanı anlatan, dünyası o kadar açık ve yalın ki sahne üzerinde oynanmayı en çok hak eden öykücü diye tanımlıyorum Sait Faik ustayı. Hayallere doğru yelken açan rotası sadece insanlar değil de hayvanlar, otlar, çiçekler, balıklar, gökyüzü, bulutlar olan edebiyatçı Sait Faik.

Sait Faik Abasıyanık'ın sizdeki karşılığı nedir?

Yaşadığını hisseden yazdıklarıyla hissettiren usta sayesinde hayatı daha iyi anlayabiliyoruz. Hayatın her karesindeki ustayı sahneye taşımak sorumluluklarımın en güzeli diyebilirim. Bir insanı sevmekle başlar her şey! Sevmek lâzım...

DETAYLAR ARASINDA YOLCULUK YAPTIM

Oyunun içeriğinden bahseder misiniz?

Oyunu tiyatro metni gibi yazdım. Zaten kitap olarak yayınlandı. Ustanın bilindik tüm hikâye kahramanlarının peşindeki anlatıcıyla başlıyor ve bitiyor. Detaylar arasında yolculuk yaptım. Adayı, esnafı, balıkçıları, çocukları, kendi kabuğuna çekilmişleri, dinginlikleri yazdım, yazmaya çalıştım. Daha doğrusu yazdıklarının ayrıntılarını aradım. Bulabildiklerimi paylaştım. Tabiata ve insana bakışında, yazar-okur ilişkisinde, modern hikâyeciliğin ada coğrafyasındaki izlerini sürdüm. Onun edebiyat tarihindeki konumuna saygı duruşu niteliğinde olduğunu düşündüm.

Oyununuzun AKM'de sahnelenecek olmasıyla ilgili ne hissediyorsunuz?

Oyunun prömiyerinin AKM'de yapılıyor olması bir aktör olarak beni çok heyecanlandırıyor. AKM'nin Türk Tiyatro tarihindeki yerini ve önemini hepimiz biliyoruz. Sahneye ve seyirciye layık olmak adına bulunmaz fırsat. Veee perde diyene kadar en güzelini taşımaya gayret edeceğiz ekibimizle. Beraberce takım olarak! Ruhumun ait olduğu tiyatro sahnesinde Sait Faik ustanın hikâye kahramanlarının izindeki yolculuğumuzda bize eşlik edecek seyircilerimizle buluşacağımız günü sabırsızlıkla bekliyoruz. Bazen bir hikâye, hiç beklenmedik bir anda insanın içine işler, başka kapılar açar. Yazılmış öykülerin keşfedilen yankılarını aramaya koyuluyoruz. Bekleriz efendim!

BUNA SEYİRCİ VE OKUYUCU KARAR VERECEK

Bir oyunun hem oyuncusu hem de yazarı olmak nasıl bir duygu, paylaşır mısınız?

Bir oyunun her şeyi olmak çok kıymetli. Hele yazarı ve aktörü olmak çok çok daha kıymetli. Hayatı sanat eserine dönüştürmek yazar Oscar Wilde'ın sunduğu bir ideal. Yazılan replikler, yapılan rejiler dikkatle seçilerek bir araya getirilmiş, sanat eserine dönüştürülmüş oluruna bırakılmamış disiplinler sadece hissedilerek yapılabilir diye düşünüyorum. Sanırım buna seyirci ve okuyucu karar verecek. Sevdiğimiz her şeye karşılıksız verebilme durumu sanatçıya özgü davranıştır. Gerisi o gece salonu dolduran seyirciye kalmış...

İlerleyen zamanlarda başka edebiyatçılarımız hakkında ya da öyküleriyle ilgili oyunlar gelebilir mi?

İlerleyen zamanlarda edebiyat dünyamızın birbirinden kıymetli yazarlarını sahneye taşımak gibi fikirler var kafamızda. Bunu nasıl hayata katarız diye düşünüyoruz. Büyük sorumluluk farkındayız ama bu konuda iddialıyız.

GEÇMİŞİ BİLMEK ADINA...

Usta edebiyatçılarımızla ilgili böyle çalışmalar yapmak neden önemli?

Seyirci hep haklıdır ve güzel eserler izlemek ister. Seyircinin bu isteğini kıymetli edebiyatçılarımızın eserleriyle sahneye taşımak hepimizin sorumluluğu. Yazıldıktan sonra yazarından çıkan eserler, perdeye sinen replikler herkesi heyecanlandırıyor. Bunu yapabilmek iştahımızı kabartıyor. Geçmişi bilmek adına edebiyata saygı tadında yapmalıyız.