Tim Roth’tan etkileyici performans

DERYA CANAN GÜZEL
derya.guzel@esmedya.com.tr

Geçen sene Cannes Film Festivali’nde ‘En İyi Senaryo’ ödülünü kucaklayan Meksikalı yönetmen Michel Franco’nun üçüncü uzun metraj filmi ‘Kronik’ (Chronic) bu hafta “mutlaka izleyin, kaçırmayın” diyebileceğim birkaç filmden biri…

Ölüm döşeğindeki hastalarla ilgilenen bir erkek hemşirenin hikâyesine odaklanırken acının yaşanış ve ifade edilişinin her zaman alışageldiğimiz gibi olmadığını da söyleyen bu keskin ve sakin dramda, başrolü tek başına sırtlayan Tim Roth oyunculuğuyla göz dolduruyor. 

Filmde önce David’in (Tim Roth) sessiz ve oldukça sıradan dünyasıyla karşılıyoruz. Ne ailesini ne de arkadaşlarını görüyoruz; sadece spora giden ve Facebook’ta sürekli aynı kişinin fotoğraflarına bakan bir adam var karşımızda. Bakımını üstlendiği hastası Sarah’a gösterdiği ilgi ve şefkat pek karşılaşılabilen türden değil gibi gözüküyor ilk başta… Bir hastabakıcı değil de aileden biri gibi davranması hastanın ailesini de şaşırtsa da ölüm döşeğindeki birinin rahatını bozmamak için kimse sesini çıkartmıyor. 

Acıyı sevgiyle onarmak 

Yönetmen Michel Franco, David’in baktığı hastalarla kendi yaşamı arasında kurduğu dünyaya dair ufak ayrıntılarla çizdiği insan portresini tamamlamaya çalışıyor film boyunca. Sarah’ın hayatını kaybetmesinin ardından David’in barda tanıştığı kişilere Sarah’ı eşi diye anlatıp yakın zamanda kaybettiği hakkında yalan söylemesi, mimar olan bir başka hastasına bakarken ise gittiği bir kitapçıda kendini mimar olarak tanıtması… Ölüme bu kadar yakın duran insanlarla kurduğu ilişkinin aslında içinde kendi var olamadığı bir hayatın parçası olma, baktığı hastaların hayatında en önemli kişi olma isteği olduğunu hissediyoruz. Yaşadığı her bir kırılımla birlikte filmde bir başka parçası aydınlatılan David’in hikâyesi, hastalarına kendini adarcasına insanüstü bir şefkat ve ilgiyle bakmasını açıklarken, filmin başında hayli garip olduğunu düşündüğümüz adam, ihtiyacı olanlara sevgi vererek acısını hafifletmeye çalışan bir adama dönüşüyor gözümüzde. 


Filmin ‘En İyi Senaryo’ ödülünü almasına şaşırmamak gerek; durağan yapısına rağmen aldığı noktadan tamamen bambaşka bir yere sizi bırakan bir filmden bahsediyoruz. Tim Roth’un sakin ve güçlü oyunculuğu, David’i hiçbir zaman tam çözemeyeceğimiz hissiyle bizi baş başa bırakırken filmin her bir dakikası Roth’un yorumuyla daha da merak uyandıran bir hâl alıyor. Haftanın tüm filmlerinin daha detaylı yorumları için hafta içi perşembe gününden pazar gününe kadar Alem FM’de SineAlem köşeme beklerim.