Statükoya bayrak açan isim: Necip Fazıl

80 sonrasında yazdıklarıyla yakın dönem Türk şiirinin önemli temsilcilerinden biri olan Ali Günvar 2023 Necip Fazıl Şiir Ödülü'ne layık görüldü.

AKŞAM

BEDİR ACAR

Yenilikçi tavrının yanı sıra geleneği kuşatan özgün sesiyle çok katmanlı bir şiir evreni kuran ve aynı zamanda, yayıncılık faaliyetleriyle uzun yıllardır Türk şiirine hizmet eden Ali Günvar ile Necip Fazıl ve ödüller üzerine konuştuk.

Necip Fazıl ismi sizin dünyanızda nasıl bir yere tekabül ediyor?

Necip Fazıl Kısakürek, hiç kuşkusuz benim yaşımda olanların, şiire başladığı zamanların en etkili birkaç isminden biridir. 70'li yıllarda Avrupa'daki 68 hareketlerini, bir bakıma takliden, Türkiye'de de gençlik hareketlerinin başladığına şahit olmuştuk. O dönemde, son derece yanlış bir biçimde, kendini sağ olarak tanımlayan kesim Necip Fazıl'ı, sol olarak tanımlayan kesim ise Nazım Hikmet'i bayrak etmişti. Bizler lise ve üniversite yıllarımızda böyle abeslikler içinde hayatımızı sürdürmek zorunda kalmıştık.

Sizin tanımanız nasıl oldu?

Bu konuda benim şansım, büyük oğlu, Rumelihisarı'ndan, gençlik arkadaşım, Babür Uğurlu dolayımıyla Şair Halim Uğurlu ile tanışmam olmuştu. Zira Rahmetli Halim Bey, Necip Fazıl'ı tanıyan ve onun hayranı da olan bir şairdi. Ben de o yıllarda bütün Nazım hayranlığıma karşın Necip Fazıl ile tanışmış ve okudukça şoke olmuştum. Daha önce Fransız şiiriyle ünsiyetim olduğundan, adeta "Baudelaire Türkçe şiir yazsaydı, ancak böyle yazardı," biçiminde bir izlenime kapılmıştım. Gerçekten müthiş güçlü bir dil kullanımı ve o ölçüde de sağlam bir şiir ile karşı karşıyaydım.

Böylece Attila İlhan'ın ve ikinci yeni öncesi daha pek çok şairin dilsel ve edebî biçimlenişlerinin nasıl bir etki alanından hareketle oluştuğunu algılayabilmiştim. Fransız Şiirinin Türk Şiirinin modernleşmesindeki etkisi, Necip Fazıl'a kadar her nasılsa, Baudelaire etkisini tatmadan yürümüş gibidir.

Dava ve çile kelimeleri yan yana geldiğinde bir şair olarak Necip Fazıl'ı nerede görüyorsunuz?

Çile Necip Fazıl'ın çilesi midir? Bir diğer deyişle yalnızca Necip Fazıl'a atfedilebilir mi? Evet o bunu "Çile" şiirinde dillendirmiştir, bu anlamda bu ülke ve insanlarının çilesi ile bir ilişki kurduğu söylenebilir. Lâkin bunun daha iyi incelenmesi ve belki de Necip Fazıl'ın çileye dair söyleminin biraz da dışına çıkılarak incelenmesi gerektiğini düşünüyorum. Dava diye adlandırılan ise 'çile'nin kendisi olsa gerektir.

Kişisel olarak, 'dava sahibi olma' iddiası bana hep çok abartılı gelmiştir. Dünyevî çerçevede 'dava sahibi' denince, aklıma sadece nebî ve resuller gelir. Bizim gibi kullar ise, onların davalarına tabî olarak sahip çıktığımız ve çilelerinden hissement olduğumuz ölçüde feyz alabiliriz. O nedenle, genellikle, peygamberler ve onların sırlarına sahip büyük velîler haricinde, sıradan kişilere 'dava sahibi olma'yı yakıştırmak ve onların sırtına taşınması bu denli zor olan bir yükü yüklemek istemem. Zira o yük 'neredeyse senin sırtını enkaz haline getirmişti' diye belirtilen yüktür.

Hiç şüphesiz Hz. Muhammed'in müminleri onun çilesini kendi vüsatları ölçüsünde yaşarlar; zira Allah'ımız hiçbir kulunu kaldıramayacağı bir yükü taşımakla mükellef kılmaz.

Necip Fazıl adına ödül verilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Necip Fazıl Kısakürek, statükoya karşı mücadelesiyle bayraklaşmış bir isim olduğundan adına bir ödül düzenlenmesinin Türkiye'nin kültür hayatı için önemli olduğunu düşünüyorum. Bu ödül bir şair ve edebiyat adamının isminin yaşatılması adına yararlı ve anlamlıdır. Ayrıca birden çok dalda veriliyor olması bu ödüle bir bakıma kamusal bir değer kazandırmaktadır. Zira ödülü alanlar topluma alanlarında 'örnek' insanlar olarak takdim edilmekte ve belki de gençler arasında onlar gibi olma hevesinin aşılanmasını sağlamak gibi bir işlevi de kazandırmaktadır Necip Fazıl Ödülü'ne.

Ancak muhtemelen, genç nesillere asıl kazandırılması gereken başka bir tatmin duygusu olmalıdır. Çünkü iyi bir işin ödülü Allah'ın o işi yapmayı size nasip etmiş olmasıdır. Bunun dışında kalan ve görünür hale gelmiş her ödül ancak gönülleri asıl ödülü almaya teşvik için olsa gerektir. Unutmamak gerekir, bir işin iyiliği ne kadar büyükse çilesi de o kadar büyük olur. Zahmet rahmeti önceler.

Ödülün size tevdi edilmesi hakkında neler söylersiniz?

Ben başı kurumsallaşmış ödüllerle pek hoş olan biri değilimdir. Yeltenmiş olduğum bir şiir ya da yazı düzgün bir biçimde ortaya çıktığı zaman ödülümü almış olduğumu hakkelyakîn bilmekteyim. Ondan sonrası Rabbimizin bizleri halka açıklamasından ibarettir diye düşünüyorum. Zira "sanat sanat için mi? Toplum için mi?" biçiminde formüle edilen ve bana hayli anlamsız gelen soruya cevabım "Allah rızasını tahsil etmek amacıyla, kendim için," olacaktır.

Yaptığı bütün işlerde insanın kendisini biteviye yeniden inşa ettiğini bildiğim için, sanatın da bana kendimi inşa etmem için verilmiş bir lütuf olduğunun farkındayım. Ve o lütfa şükrümü gerektiği gibi eda etmekten başka bir çabam olmadı hamd olsun. Bu ödülün şahsıma verilmesini, herhangi bir talebim olmadan gerçekleştiği için, anlamlı ve değerli buluyorum. Jüri üyelerine zarafetlerinden dolayı teşekkür ediyorum ve her zaman olduğu gibi, kendilerine bu ödülü bize verdirene şükür ve verenlere de teşekkür ediyorum.