DURSUN TOPÇU
Büyüdüğüm semtte ikisi açık dört sinema olduğundan beyaz perde ile çocuk yaşta tanıştım. Gişedeki abiler semtten ya da mahalleden olduğu için dört sinema aynı zamanda oyun alanımızdı. Hatta Teksas, Tommiks, Mister No gibi çizgi romanları değiştirdiğimiz ya da sattığımız yerlerdi sinema önleri. Sinemalarımızın 'Devamlı' filmlerini beğenmez ya da defalarca izlemişsek Beyoğlu'nun yürüme mesafesinde olmasının avantajını kullanırdık. Kısıtlı bütçemle Emek Sineması'nda James Bond'u, Atlas'ta Jaws'ı, Sinepop'ta E.T.'yi, Fitaş'ta Rocky'yi, Dünya'da ise Indiana Jones'u izlemişliğim var 80'li yıllarda. Diyarbakır Kültür Yolu Festivali'nde 'Salonda film seyredenin dünyası değişir, hiçbir şey eskisi gibi olmaz'' diyen Sinema Genel Müdürü Birol Güven'le beyaz perdenin bana kattıklarını paylaştım, o da 8 aylık görev süresinde yaptıklarını, yapmak istediklerini ve sinemanın bugünkü durumunu anlattı.
BİZ SİNEMAYA GİDEN BİR TOPLULUKTUK
Sinemanın kovid döneminde yaşadığı tramvayı hâlâ atlatamadığını söyleyen Birol Güven, "Bize genelde salon işletmeciliği üzerine soru sorulur. Ben Netflix de sinema dersem öyle rakamlara ulaşırız ki kimse sayıları konuşamaz. Ama sizin sorularınız da bizim dert ettiğimiz şey de salon işletmeciliği. Yeniden bizim kültürümüzde de var olan sinemaya gitmek, bilet almak durumunu hayata geçirmek zorundayız. Eskiden günümüze bakarsak, yazlık sinemalardan günümüze, bahsettiğiniz gibi biz sinemaya giden bir topluluktuk. Bu kültür yok olmak üzere" dedi.
İYİ FİLM SİNEMADA İZLENİR
"Bu jenerasyon her şey ayağıma gelsin istiyor ve biz de buna dahil olduk" diyen Birol, "Kebap, pizza ayağıma gelsin istiyoruz. Evet, siz bir yemeği sipariş eder, restoran siparişi alır, bu kebap, lahmacun, yemek, her neyse, bir arkadaş motosikletle yola çıkar, size gelir açar ve yersiniz. Ancak bu soğumuştur, restorandaki lezzeti yoktur ama karnınızı doyurur. Ben evde film izlemeyi buna benzetiyorum. Bir tadı yoktur. İyi bir yemek istiyorsanız restorana gitmek zorundasınız. İyi bir sinema filmi seyretmek istiyorsanız sinemaya gitmek zorundasınız" ifadelerini kullandı.
SİNEMA SEYİRCİYLE YAPILAN BİR SANAT
Ekran, cep telefonu ya da laptoptan seyredilen şeyin sinema olmadığına vurgu yapan Birol Güven, "Sinema seyircinin çaba harcaması gereken bir sanat koludur. Tiyatro, opera ve baleden söz ederken orada böyle bir sorun yok. Çünkü onlar seyirciyle yapılan bir sanat. Sinema seyirci ile yapılan bir sanat kolu değil. Mesela bir Japon yönetmen vardı. Bir film çekmiş, kimse seyretmemiş. Ama aynı film 2019 yılının en iyi üç filminden biri seçildi. Sinema daha sonra da keşfedilen bir şeydir" tespitinde bulundu.
DİJİTALLE MÜCADELE EDİYORUZ
Sinemanın dijitalize olması ile mücadele ettiklerinin altını çizen Sinema Genel Müdürü Birol Güven, "İnsanların evde, metroda, trende, otobüste seyrettiği şeyin sinema olduğunu zannetmeleriyle uğraşıyoruz." dedi. Birol Güven sözlerine şöyle devam etti: Gençlerimizi, yeni nesli, hatta yetişkinleri de tekrar beyaz perdeyle buluşturmayı mümkün kılmamız gerekiyor. Cep telefonundan seyredilen bir filmin, yüzde 70'inin algılanmadığı tespit edildi. Bir filmi gerçek anlamda ancak salonda anlayabilirsiniz. Sinemada seyrettiğiniz hiçbir şey gerçek değildir, kurmacadır. Yazanın, senaristin uydurduğu bir şeydir ama sinema salonunda yaratılan duygu gerçektir. Biz bu duyguyu ancak sinema salonunda yaşayabiliriz, cep telefonunda yaşayamayız.
SİNEMADA BAŞARI SALONLARIN DOLMASIDIR
"Siz metroda cep telefonundan bir film seyrederken, bu filmin size yaşatmak istediği duyguları hissettirmesi mümkün değildir" diyen Güven, "Sinemanın dünyanın her yerinde, sadece ülkemizde değil, bir rakibi var. O da dijital platformlar ya da dijital cihazlar. Dolayısıyla bizim için sinemada başarı salonların dolmasıdır" şeklinde konuştu.
İYİ FİLMLERE İHTİYACIMIZ VAR
Birol Güven, salonların dolması için iyi filmlere ihtiyacımızın olduğunu belirterek, "Eskiden sinemaya gitme alışkanlığımız vardı. Şimdi film seçiyoruz. Dolayısıyla bizim salonları dolduracak iyi filmler üretmemiz gerekiyor. Türkiye'de çok fazla küçük film yapılıyor. Fazla sayıda küçük film yapıldığı, bunlar da ekim ile mart ayı arasında vizyona girmeye çalıştığı için salon bulamıyor ve seyirci de gitmiyor bunlara. Türkiye'de 'Küçük olsun benim olsun' diyen bir yapımcı var. Hâlbuki bu yapımcılar birleşse bizim 10 milyonu aşan filmimiz olsa her şey değişir" ifadelerini kullandı.
ARTHOUSE SİNEMADA SORUN YOK
"Biz eğer Türkiye'de salonları doldurursak uluslararası ana akım sinemadan bahsedebiliriz" tespitinde bulunan Güven, "Arthouse sinemada zaten iyiyiz. Arthouse sinema, ticari kaygılardan ziyade sanatsal ifade ve deneysel anlatımlara odaklanan bir sinema türü. Türkiye'de Arthouse sinemada sorun yok. Onlar çok güzel işler yapıyorlar. Bizim sorunumuz ana akım sinemadır" şeklinde konuştu.
AŞK-I MEMNU EN ÇOK TÜRKİYE'DE İZLENDİ
Türk dizilerinin 150 ülkede, bir milyara yakın insan tarafından izlendiğini söyleyen Birol Güven, "Neden izleniyor? Bu başarı nasıl geldi? Aşk-ı Memnu dünyanın hangi ülkesinde çok ses getirdi biliyor musunuz? Orta Doğu, Avrupa ya da Latin Amerika'da değil, Türkiye'de. Biz, ana akım sinema olarak Türkiye'de maalesef ses getiremiyoruz. Türkiye'de ses getiremediğimiz için, salonlarımız dolmadığı için, bizim çok iyi bir dizi 'network'ümüz var. Salonlarımızı dolduran bir ana akım sinema endüstrimiz olsa, dizi network'ümüz sayesinde çok hızlı satarız" diye konuştu.
ANA AKIM SİNEMAYA İHTİYAÇ VAR
"Unutmayalım ki komedinin uluslararası bir değeri yok maalesef. İnsanlar aynı şeylere ağlıyor ama farklı şeylere gülüyor" diyen Güven, "Komedi yerel bir şeydir. Ama Amerikan komedilerinde de aynı durum var. Uluslararası değeri olmayan bir çeşittir. Benim şahsi görüşüm tabi, ana akım sinemaya ihtiyacımız var, hem düşünce olan, hem de endüstriyel başarısı olan bir sinemaya ihtiyacımız var. Bir örnek vereyim, Atıf Yılmaz, yeni jenerasyonda Çağan Irmak filmleridir, unutulmasın ki bunlar hibrit sinemadır" şeklinde konuştu.
ARTHOUSE BAŞVURULAR OLUYOR
Birol Güven sözlerine şöyle devam etti: Biz destekleme müdürlüğüyüz ve bize çok başvuru oluyor. Ama genellikle Arthouse başvurular yapılıyor. 8 aydır görev yapan bir genel müdürüm. Maalesef içinde hem düşünce hem de sanat olan Eşkıya ya da Babam ve Oğlum gibi filmler maalesef başvurmuyor bize. Daha sübjektif filmler geliyor. Bir yönetmenin kendi dünyasını anlattığı filmler. Bu da zaten Arthouse'a götürüyor bizi.
Güven, top yekûn bir mücadele ile salonların doldurulması gerektiğini vurgulayarak, "Sizin de gazeteciler olarak üzerinizde düşen görevler var. Şunu unutmayın, salon sineması olmazsa sinema ölür. Sinema ölürse diziler ölür ve sinema endüstrisi, hatta medya ölür" dedi.
DİZİLERİMİZİN YEŞİLÇAM'A BORCU VAR
"Bugün biz dünyada 1 milyar insana dizi izletiyoruz. Aslında Yeşilçam rüyasının üzerinde oturuyoruz; yani Yeşilçam melodram filmleri sayesinde bu dizileri üretiyoruz" diyen Sinema Genel Müdürü Birol Güven, "Bence Türk dizilerinin Yeşilçam'a borcu var. Aynı şekilde Netflix'in de Hollywood'a borcu var. Unutulmasın bütün sinema dili, bütün devrimci fikirler sinemadan çıkar. Televizyon kullanır. Sinema o yüzden hepsinin de atasıdır" şeklinde konuştu.
CEPTEN FİLM İZLENMEZ
Birol Güven sözlerini şöyle sürdürdü: 'Sinema büyük beyaz perdede, yüksek ses tasarımıyla, karanlıkta ve birlikte izlenir.' şeklinde bir slogan geliştirmiştik. Bunlardan biri eksikse buna sinema diyemeyiz. Bir yapımcı veya senarist olarak bir film setine gidin, saatlerce bekler ışıkçı. Bir gün ben ışıkçıya "Niye biz bu kadar süre bekliyoruz" diye sordum, acemiydim o zamanlar. Işıkçı arkadaş, "Hocam perdeye çıkacağız, perde affetmez" dedi. Makyajcıya gidiyorsunuz, "Niye bu kadar uzun makyaj yapıyorsunuz?" diye soruyorsun, "Perdeye çıkacağız, perde affetmez" cevabını veriyor. Biz cep telefonundan film seyredeceksek, prodüksiyonlara da gerek yok. Cep ekranında gördüğün şey konuşan bir kafadır.
1 MİLYONU GEÇEN FİLM SAYISI 4
Sinema Genel Müdürlüğü olarak dijital platformlarla mücadele etmek zorunda olduklarına dikkat çeken Güven, "İşimiz bu anlamda zor. Verilerimiz de kötü. 2023 yılında bir milyon seyirci sayısını geçen film sayımız sadece 4. Ana akım sinemanın temel meselesi para kazanmak. Ama bizim anladığımız manada sinema dertli insanların işi. Sinemada iki şeye ihtiyaç var para ve dert. Bunlardan en önemlisi derttir. Derdi yoksa sinemada film yaptıramayız. Ben para kazanmak istiyorsam dizi yaparım. Sinemaya hiç girmem. Ama biliyorum ki dertli insanlar bir gün 'Ben film yapmak istiyorum' diyecekler. Bizim yapımcıya değil, sinemada yatırımcıya ihtiyacımız var. Dizi sektöründeki paranın sinemaya aktarımının yolunu bulmalıyız. Yatırımcılar film yapmak istiyor ancak film benim olsun istiyor. Kırmızı halıda yürüyeyim istiyor. Bunu da anlayışla karşılarım ama Türkiye'de film yapılıyor, 1 milyon seyirciye sadece 4'ü ulaşıyor'' dedi.
KARPUZ GİBİ MEVSİMİ Mİ OLUR SİNEMANIN?
Birol Güven, daha az film yapılması gerektiğini belirterek, "Hem Arthouse'ta hem ana akım sinemada çok daha az filmimizin olması lâzım. Ki filmler salon bulabilsin. Salona yığılma oluyor. Biliyorsunuz, yapımcılar doğal olarak, okulların tatil olduğu dönemde, insanların sokağa çıkamadığı soğuk havalarda sinemaya geliyor, salonlara girmek istiyorlar. Böyle karpuz gibi, mevsimi olur mu sinemanın? Ama maalesef Türkiye'de sinemanın mevsimi var. Bunu da artık değiştirmemiz gerekiyor" diye konuştu.
895 BİN ÇOCUĞA ULAŞTIK
"Bizim şu anda özellikle çocukları beyazperdeyle tanıştırmamız gerekiyor" diyen Güven, "Gezici Sinema TIR'ımız var. 61 il, 358 ilçede toplam 895 bin çocuğa ulaştı. TIR'ımız gidiyor bir ilçeye, bir köye kuruluyor, orada güneş batana kadar orkestra müzik yapıyor, dans ediyor, eğleniyorlar, güneş batınca film başlıyor. Filmler devamlı değişiyor ama bugün mesela bir ilçemizde Rafadan Tayfa gösteriliyor. Al Yazmalım gibi eski filmler de gösteriliyor. Filmler de değişiyor tabi. Biz bu TIR'la insanlarımıza dokunmak istiyoruz. Bu tırımızı cezaevlerine de götürmeye çalışıyoruz" şeklinde konuştu.
TÜRKAN ŞORAY İLE CEZAEVİNE GİTTİK!
Birol Güven sözlerine şöyle devam etti: Adana'da Türkan Şoray'a "Sizi havaalanına kadar götüremeyeceğim. Çünkü cezaevine gitmek zorundayız" dedim. Türkan Hanım bana, "Beni niye götürmedin?" diye çıkıştı. Biz düşünemedik. 'Söz veriyorum size böyle bir organizasyon yapacağım' dedim ve iki hafta önce Bakırköy Kadın Cezaevi'ne gittik. Orada tabi kurallar var. Hiçbirimizin cep telefonunu içeri almadılar. Hiçbir şey çekemedik. Ama eğer yanımda profesyonel ekip olsaydı ve Türkan Şoray'ın orayı girişini çıkışını, söyleşisini çekebilseydim vizyona sokardım. Türkan Şoray zaten filmlerinde de büyük bir duygu yaratıyor. Onun varlığı, iletişimi insanları mutlu ediyor.
SİNEMANIN KÖTÜYE GİDECEĞİNİ DÜŞÜNMÜYORUM
"Ben salonda film seyreden birinin dünyasının değişeceğini, hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını düşünüyorum" diyen Güven, "Sinemanın daha kötüye gideceğini düşünmüyorum. Rakibimiz çok ama sinemanın rakibi cep telefonu olamaz. Bunu bir rakip olarak göremeyiz. Bir insan filmi cep telefonundan seyrediyorsa, "Ben o filmi seyrettim" demesin. "Ben o filmden haberdarım, ben o filmi biliyorum" diyebilir. Çünkü seyretmek odaklanmakla ilgili bir şeydir. Sinema salonunda o duyguları yaşamadan film seyretme cümlesini biraz katık etmek lâzım. Zaten herkes her yerde bir şey seyrettiğini zannediyor" ifadelerini kullandı.
YAKINDA KAMPANYALAR BAŞLAYACAK
Sinema biletlerinin pahalı olduğunu düşünmediğini belirten Güven, "Birinci problemin para ile ilgili olduğunu düşünmüyorum. Ama birisi bana derse 'Ben bu filmi beğenmiyorum' ona hak veririm. Şu anda kampanyalar başlıyor. Tamam, hayat pahalı, kabul ediyorum ama paranın sinemayı engelleyen faktör olduğunu düşünmüyorum. Ama başka problemlerimiz var, bunu kabul ederim" diye konuştu. İnsanlar 'ucuz olsa da filme gitsek' demiyor, 'Film olsa da gitsek' diyor. Bakın Rafa'dan Tayfa'ya gidiyorlar. Devam filmlerine de gidiyorlar. Yabancı filmleri ise seçerek gidiyorlar" dedi.
DİZİLERE DE ÖDÜL VERECEĞİZ
Birol Güven sözlerini şöyle tamamladı. Ana akım sinemanın Arthouse'u olmaz, ödül töreni olur, onu da yapacağız zaten. Kültür ve Turizm Bakanlığı'mız ana akım sinemayı ödüllendirecek bir çalışma yapıyor. Unutmayalım Amerika'da da Akademi Ödülleri veya daha bilinen adıyla Oscar Ödülleri var. Ben de ana akım sinemanın ödüllendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bizim dizi ödüllerimiz de olacak. İnşallah bunu Televizyon ve Sinema Filmi Yapımcıları Birliği, TESİYAP yapacak biz destek vereceğiz.