AA
Oyuncu Sefa Zengin ve festival danışmanı, senarist Hilal Çelenk, "Büyük Taarruz 3. Uluslararası Kısa Film Festivali"nde gerçekleştirilen, "Karakter Oluşturmada Oyuncu ile Senaristin Yolculuğu" söyleşisine katıldı.
Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi Mavi Salon'da düzenlenen söyleşide, üniversite öğrencileriyle bir araya gelen Zengin, gençleri çok sevdiğini belirterek, usta oyuncu Haldun Dormen'in gençleri sevmeyi öğrettiğini dile getirdi.
Sefa Zengin, Dormen'i "en yaşlı genç" olarak tanımlayarak, "Şu anda 96 yaşında. İnanılmaz açık bir zihni var ve müthiş çalışkan. Önümüzdeki ay, sanat hayatının 70. yılını kutlayacağız. Ben de Haldun Abi'nin sanat hayatının 30 yılında onunla beraber oldum. Büyük bir mutluluk benim için." dedi.
Asıl mesleğinin tiyatro oyunculuğu olduğunu ve 30 yıldır komedi filmlerinde oynadığını belirten Zengin, komedi oyuncuğunun yeterince bilinmediğini, Kurtlar Vadisi'nde oynadığı karakterden sonra kendisine gelen rollerin hepsinin kötü adam ya da mafya babası karakteri olduğunu anlattı.
Zengin, senaryonun önemine işaret ederek, kısa film çekmek isteyen gençlere senaryoya dair önerilerde bulundu.
"DÜŞLEDİĞİM YERDEYİM, HİÇBİR ŞEY İÇİN ASLA GEÇ DEĞİL"
Henüz ilkokuldayken oyuncu olmaya karar verdiğini aktaran Zengin, şunları kaydetti:
"İlkokulda müsamerede rol bekliyordum. Bir türlü o rol gelmedi. Muazzam bir hayal kırıklığı, size anlatamam. Küçük bir jandarma rolü vardı, öğretmenim onu verebilir diye düşünüyordum, onu da vermedi ve beni koroya verdi, şarkı söylettirdi. Hayatım boyunca şarkı söylemekten nefret ettim. İlkokul, ortaokul bitti, lisede okurken yolculuk değişmeye başladı. Düz lisede okurken birden annem, meslek sahibi olmam için beni meslek lisesine yazdırdı ve torna tesviye okudum. Hayatımdan 3 yıl gitti. Hiç arzu etmediğim bir meslek. Derken lise bitti, bir düğünde, bir kıza aşık oldum. Kız Ankara'da yaşıyordu. Bütün üniversite tercihlerimi Ankara yazdım. Bir tanesi de turizmdi. Tercihlerimde dil, tarih coğrafya da tiyatro da yazmıştım. Fakat turizmi kazandım. 3 yılım da öyle gitti. Daha da komiği kızı Ankara'da bir kere bile görmedim. Sonra İstanbul'a geldim. TRT'nin misafirhanesinde resepsiyonda çalıştım 9 ay. O esnada TRT'de çalışan pek çok prodüktörle, senaristle, sanatçıyla tanışma fırsatım oldu ve tiyatroya aşkım yeniden kabardı. Amatör bir tiyatro topluluğu ile tanıştım. Beni aralarına aldılar. Sonra 'Sen yeteneklisin, konservatuvar sınavına girmelisin.' dediler. Sınava girdim, 23 yaşımdaydım. 23 yaş bizde konservatuvara giriş yaşı değildir. Bin kişinin girdiği sınavı kazanan 10 kişiden biri oldum. Aradan 35 yıl geçti ve ben kendimi sınavı kazanamayan 990 kişiye karşı sorumlu hissediyorum. Mesleğime bakış açımda da daima bunu gözettim. Düşlediğim yerdeyim, yani hiçbir şey için asla geç değil. Ben gençlerden çok ama çok umutluyum."
"HER DİZİ KENDİ İÇİNDE KENDİNE ÖZGÜ KODLARA SAHİP"
Hilal Çelenk ise Üsküdar Kız Lisesi'nde okurken Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni Dilaver Cebeci'nin kendisini keşfettiğini ve yazarlığa yönlendirdiğini dile getirdi.
Ana akım dizilerde genellikle seyircide karşılığını bulmuş, Erol Taş örneği gibi şablon karakter oyuncularının yer aldığını aktaran Çelenk, "Yapımcılar ve menajerler arasında da bir network ağı var. İşleyiş o kadar hızlı oluyor ki, başka bir arayışa giremiyorsunuz. Sinema filmlerini ayrı tutuyorum. Sinemada bu arayışa girmek zorundasınız. Maalesef dizi ilerleyişinde bu olmuyor. O yüzden de hep aynı oyuncuları, aynı karakterleri canlandırıyor gibi görüyoruz." dedi.
Çelenk, hissedilmeyen, akli ve kalbi hafızaya dokunmayan hiçbir şeyin bir dizi veya filmde anlatılamayacağına dikkati çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Hikayeleri bulmak, o hikayeleri de kendi süzgecimizden geçirerek yazmak gerekiyor. Diziler, ana akım dizi işi bambaşka bir sektör. Orada da yazdığınız metnin karşılık bulması için yönetmenle yapımcıyla aynı masaya oturuyorsunuz ve izlenmesi için belli kodlar gerekiyor. Amaç işi izlenir kılmak. O kodları da birlikte yerleştiriyoruz. Aslında her dizi kendi içinde kendine özgü kodlara sahip. Ben sayısız dizi yazdım. Hepsi de çok tutan ve birbirinden farklı diziler. Ama gönül rahatlığıyla televizyon dizileri için söylüyorum, insanları, çocukları yanlış yönlendirecek, onlara yanlış örnek olacak hiçbir şeyi doğruymuş gibi empoze eden bir iş yazmadım ve o tarz projelerin içerisinde de olmadım."
Kültür ve Turizm Bakanlığının himayesinde, Afyonkarahisar Valiliği ev sahipliğinde, Anadolu Kültür ve Sanat Meclisi Derneği tarafından düzenlenen festival, 11 Ekim'e kadar sinemaseverlerle buluşacak.