Savaş meydanında yaşananları anbean not eden Mustafa Kemal’in kaleminden Çanakkale Zaferi

Dünya harp tarihine altın harflerle yazılan Çanakkale Zaferi’nin üzerinden 104 yıl geçti. Gözünü İstanbul’a dikerek Çanakkale Boğazı’ndan rahatça geçebileceğini düşünen yedi düvel, beklemedikleri bir bozguna uğradı. 19. Tümen Kumandanı olarak Arıburnu cephesinde savaşan, cephelerin birleştirilmesiyle de Anafartalar Grup Kumandanı olan Mustafa Kemal’in savaş meydanında sıcağı sıcağına tuttuğu notlar, yaşanan heyecanı, kaygıyı, sevinci ve hüznü aradan geçen 104 yıla rağmen okuyucuya hissettiriyor. İşte Mustafa Kemal’in kaleminden Çanakkale Zaferi…

1

TM Dijital Haber Merkezi

Osmanlı Devleti’nin millet olarak varoluş mücadelesi verdiği Çanakkale Cephesi’nde elde edilen zaferin üzerinden 104 yıl geçti. Hedefini İstanbul olarak belirleyerek Çanakkale Boğazı’ndan rahat şekilde geçebileceklerini düşünen yedi düvel, beklemedikleri bir mağlubiyet yaşadı.

Savaş meydanında yaşanan olayları sıcağı sıcağına hatta dakikası dakikasına tespit ederek notları arasına alan Mustafa Kemal Atatürk’ün Arıburnu ve Anafartalar muharebelerine ilişkin günceleri, yaşanan heyecanı, kaygıyı, sevinci ve hüznü, üzerinden geçen 104 yıla rağmen okuyucuya hissettiriyor.

25 Nisan 1915’te başlayan Arıburnu çıkarmasında “19. Tümen Kumandanı ve Arıburnu Kuvvetleri Komutanı Yarbay Mustafa Kemal” olarak görev yapan Atatürk, Arıburnu ile Anafartalar cephelerinin birleştirilmesinin ardından Anafartalar Grubu Kumandanı olmuştu.

“KARŞIMIZDAKİ DÜŞMANI ALT EDECEĞİMİZE HİÇ ŞÜPHE YOKTUR”

Mustafa Kemal, 10 Ağustos 1915 tarihli Conkbayırı Taarruzu ile ilgili olarak kaleme aldığı raporuna şu sözlerle başlıyordu:

“Gecenin karanlık perdesi tamamen kalkmıştı. Artık hücum anıydı. Saatime baktım. 04.30’a geliyordu. Birkaç dakika sonra ortalık tamamen ağaracak ve düşman askerlerimizi görebilecekti.”

Düşmanın piyade ve makineli tüfek ateşinin başlaması ve kara ile deniz toplarının sıkı düzende duran askerler üzerinde patlaması durumunda hücumun imkansız olacağını anlatan Mustafa Kemal, şu sözleri kullandı:

“Hemen ileri koştum. Tümen kumandanına rastladım. O ve ben, her ikimizin beraberindekilerle hücum safının en önüne geçtik. Gayet seri ve kısa bir denetleme yaptım. Önünden geçerek yüksek sesle askerlere selam verdim ve dedim ki, ‘Askerler! Karşımızdaki düşmanı mağlup edeceğimize hiç şüphe yoktur. Fakat siz acele etmeyin. İlk ben ileri gideyim. Siz, ben kırbacımla işaret ettiğim zaman hep birden saldırırsınız!’ Kumandan ve subaylara da, işaretime, askerlerin dikkatini çekmelerini emrettim.”

“SEMAVÎ BİR SESTEN BAŞKA BİR ŞEY İŞİTİLMİYORDU: ALLAH ALLAH ALLAH!..”

Bunun ardından hücum safının önünde bir yere kadar gittiğini ve orada kırbacını havaya kaldırarak hücum işaretini verdiğini belirten Mustafa Kemal, şu satırları kaleme aldı:

“Bütün askerler, subaylar, artık her şeyi unutmuşlardı. Bakışlarını, kalplerini, verilecek bir tek işarete yoğunlaştırmış bulunuyorlardı. Süngüleri ve bir ayakları ileri uzatılmış olan askerlerimiz ve onların önünde tabancaları, kılıçları ellerinde olan subaylarımız kırbacımın aşağı inmesiyle çelikten bir kitle halinde bir aslan gibi saldırdılar. Biraz sonra düşman siperleri içinde adeta göklerden gelen semavî bir gürültüden başka bir şey işitilmiyordu: Allah Allah Allah!..”

Düşmanın silah kullanmaya zaman bulamadığını ve boğaz boğaza kahramanca mücadelenin sonucunda ilk hatta bulunan düşmanın tamamıyla yok edildiğini anlatan Mustafa Kemal, çarpışmanın devamını şöyle anlatıyor:

“Dört saat (süren) mücadeleden sonra 23. ve 24. alaylarımız Conkbayırı’nı tamamen düşmandan temizledikten ve dahası 28. Alay Şahinsırt’ın en yüksek tepe noktasını geri kurtardıktan sonra Sarı Tarla, Ağıl üzerine batıya saldırdılar. Önüne gelen düşman birliklerini hezimete uğratıp mağlup ediyordu.”

28. Alay’ın bir kısmının Şahinsırt’ın boyun noktasında konuşlandırılmış olan düşman makinelilerinin etkili ateşi nedeniyle daha ileri gidemediğini anlatan Mustafa Kemal, sözlerini şöyle sürdürüyordu:

“Conkbayırı tepesi, askerlerimizin eline geçtikten sonra düşman karadan ve denizden yönelttiği seri ve yoğun topçu ateşleriyle Conkbayırı’nı cehenneme çevirmişti. Gökten şarapnel, demir parçaları yağmur olup yağıyordu. Büyük çaplı deniz toplarının tam isabetli taneleri, yerin içine girdikten sonra patlıyor, yanımızda, kenarımızda büyük çukur giderleri açılıyordu. Bütün Conkbayırı yoğun dumanlar ve ateşler içinde kaldı. Herkes kaderine razı olmuş, tevekkül içinde akıbetini bekliyordu. Etrafımız, şehitler ve yaralılarla doluydu.”

Savaş meydanında cereyan eden bu hali izlerken bir şarapnel parçasının göğsünün sağ tarafına çarptığını belirten Anafartalar Grubu Kumandanı Mustafa Kemal, yaşadığı olayı şu sözlerle anlatıyordu:

“Savaş meydanında cereyan eden (bu) hali izlerken bir şarapnel parçası göğsümün sağ tarafına çarptı. Cebimde bulunan saati paramparça etti. Vücudumun içine girmediyse de, derince bir kan lekesi bıraktı.”

“ASLANLAR GİBİ KÖPÜRMÜŞ ASKERLERİMİZİ DURDURMAK ÇOK GÜÇTÜ”

Düşmanın Ağıldere bölgesinde Pilavtepe, Yaylatepe, Damakçılıkbayırı mevzileriyle deniz arasındaki kuvvetlerinin hücum eden Osmanlı askerlerinden daha çok olduğunu belirten Mustafa Kemal, Anafartalar tarihçesinde şu notlara yer verdi:

“Düşmanın denizden ve karadan icra ettiği topçu ateşi, üstünlüğü bizim az sayıdaki topçumuzla mukayese kabul etmeyecek derecedeydi. Düşmanın Şahinsırt’ın batı kıyısında tutunabilen makineli tüfeklerinin hücum eden askerlerimize yaptıkları yan ateşler çok etkiliydi.”

Her şeye rağmen askerler içinde sahile kadar ilerleyenler olduğunu söyleyen Mustafa Kemal, şu sözleri kullandı:

“Doğrusu, aslanlar gibi köpürmüş olan askerlerimizi durdurmak güçtü. Kısım kısım deniz sahiline kadar ilerleyenler bile vardı. Fakat savaşın devam etmesi halinde askerlerimiz tamamıyla düşman birliklerine karışacak ve o yoğun düşman üstünlüğü içinde kaybolacaklardı.”

Saatin öğleye yaklaştığını ve askerlerin sabahın erken saatlerinden beri ölümle pençeleşmekten dolayı yorulmuş olduklarını anlatan Anafartalar Grubu Kumandanı Mustafa Kemal, yaşananları şöyle anlatıyordu:

“Saat öğleye yaklaşıyordu. Askerlerimiz 08.00’den beri ölümle pençeleşmekten pek doğal olarak yorulmuşlardı. Arazinin durumu (ve) düşmanın göz açtırmayan yoğun ateşi, çarpışan askerlerimize geriden her türlü yardımı imkansız kılıyordu. Kayıplarımız da önemliydi.

Düşmanı mağlup eden (maddi) üstünlüğümüz olmayıp müthiş ve seri bir darbe harbi halinde gerçekleşen hücumumuz olduğunu gayet iyi biliyordum. Bundan dolayı saat 12.15’te 8. Tümen Kumandanı’na aşağıdaki emri verdim:

“Taarruzu kesiniz. Conkbayırı ve Şahinsırt’ın batıya en hakim noktası daima elde bulundurulacak şekilde birliklerinizle ele geçirdiğiniz hattı sağlamlaştırınız.”

Çanakkale Zaferi’nin en kanlı çatışmalarından biri olarak tarihe geçen Conkbayırı Muharebesi, Osmanlı askerlerinin kesin zaferiyle sonuçlanmıştır.