Sanattan Tevhide Çalıştayı'nda konuşan Ahmet Özhan: “Sanat, kulda tecelli eden ilâhî yansımadır”

Türk Tasavvuf Musikisi ve Folklorunu Araştırma ve Yaşatma Vakfı Başkanı Ahmet Özhan, Sanattan Tevhide Çalıştayı'nda yaptığı konuşmada sanatın ilahî isimlerin tezahüründen ibaret olduğuna dikkat çekti. Özhan, ''Sanatkâr yoktur, zanaatkâr vardır. Çünkü sanat bediidir, evveli olmayan bir şeydir. O ancak Cenabı Hakk'a ait bir özelliktir.'' diye konuştu.

AKSAM.COM.TR

İstanbul İlim ve Kültür Vakfı ve İstanbul Medeniyet Enstitüsü işbirliğiyle düzenlenen "Sanattan Tevhide" çalıştayı Rami Kütüphanesi'nde ilim ve sanat dünyasını buluşturdu.

Çalıştaya konuk olan İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA) Genel Direktörü Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç, maddî ve manevî sanat arasında bir ayrımın olmadığını söyledi.

Kılıç, hat ve musikinin görünürde maddi malzemelerle icra edildiğini ancak asıl sanatın bu maddi unsurların ötesinde anlam kazandığını belirterek, şunları kaydetti:

"İsterseniz bir hat yazın, isterseniz musiki icra edin. Hat için kalem, kağıt ve mürekkep, musiki için vurmalı ya da üflemeli sazlar gerekir. Bunların hepsi maddî nesnelerdir. Fakat bir kamışa nefes üflediğinizde ancak o zaman bir ses çıkar, hat sanatında da durum böyledir. Hattın maddi oluşumunun ardında, 'Ben o kimselerim ki, o kimselerin yürüyen ayağı, gören gözü, tutan eli oldum' sözüyle ifade edilen manayı kavradığınızda, ortaya çıkan levhayı zahiren bir insan yapıyor gibi görünse de gerçekte o sanatın ardında o yüce sanatkârın kudretini görmemiz gerekir."

"Her ne şey ki tezahürdedir, perdelerden bir perdedir"

Maddî bir sanat eserinin, arkasında yüce sanatkârı da göstermesi gerektiğine dikkati çeken Kılıç, Sivas Divriği Ulu Camii'ni buna örnek gösterdi. Kılıç, caminin mimari tasarımının Taçkapı'yı ön plana çıkaracak şekilde yapıldığını dile getirerek, "Binanın etrafında dolaşın, etraf, duvarlar sade. Hiçbir sanat eseri yok, düz duvar ve sadece kapı muhteşem. Acaba sadece kapı ustası mıydı orada çalışan? Duvar ustası sanatçı değil miydi? Hayır, orada bir felsefe var, giriş çok önemli. Maneviyat erbabı derler ki, 'kapıyı bul' sadece." dedi.

Yola çıkmanın önemli olduğunu ifade eden Kılıç, "Yine bir benzetmeyle, lokomotifi rayın üstüne oturtmak. Bu vagonu rayın üstüne oturtmak. Bu vagon rayın üstünde değilse, itsen de gitmez, hızlı tren de desen gitmez. Ama rayın üstüne oturtursan o elbet bir gün yerini bulur." açıklamasında bulundu.

Kılıç, ibadetin insanı bir anlama ulaştırması gerektiğini belirterek, "Her ne şey ki âlemde zuhura geldi, perdelerden bir perdedir. Her ne şey ki tezahürdedir, perdelerden bir perdedir. Kıldığın namaz, tuttuğun oruç, elinde tuttuğun mushaf, bunların hepsi eğer manaya seni çıkarmazsa perdelerden bir perde olur." ifadelerini kullandı.

"Her şey izafidir, geçicidir, dönüşmeye mahkûmdur"

Türk Tasavvuf Musikisi ve Folklorunu Araştırma ve Yaşatma Vakfı Başkanı Ahmet Özhan ise sanatın ilahî isimlerin tezahüründen ibaret olduğunun altını çizerek, "Sanatkâr yoktur, zanaatkâr vardır. Çünkü sanat bediidir, evveli olmayan bir şeydir. O ancak Cenabı Hakk'a ait bir özelliktir." diye konuştu.

Özhan, yegâne sanatkârın Allah olduğunu vurgulayarak, "'Ezel de benim, ahir de benim, zahir de benim, batın da benim' diyen odur. Ondan başka bir varlık yoktur. Her şey izafidir, geçicidir, dönüşmeye mahkûmdur. Artık böyle görmemiz lâzım. Bunu hayata geçirmemiz lâzım. İlişkilerimizi bunun üzerinden kurmamız lâzım." tespitini paylaştı.

Müziğin de mimarinin de özünde Allah'ın ilminden izler taşıdığına işaret eden Özhan, "Bir sanatkârı Allah'a nispet ederken şirk çağrıştıran bir yaklaşım değil, o kulda tecelli eden, o tecelligâhta ortaya çıkan ilahî yansımayı kavrayarak sanata bakmamız gerekir." dedi.