MERVE YILMAZ ORUÇ
Yurt içi ve yurt dışı sergileriyle birçok başarıya imza atan ve kendine has üslubuyla sanatseverlerin hafızasında önemli bir yer edinen Türk ressam Ayşe Betil sanat hayatına dair merak ettiklerimizi cevapladı. Portre çalışmalarıyla öne çıkan çağdaş resim sanatının kıymetli sanatçılarından Betil, insan yüzlerinin her zaman ilgisini çektiğini ve başka şeyler resmetse de hiçbirinin bir çehre kadar kendisine keyif vermediğini anlattı. Yakın bir zamanda çıkardığı Senden Sonra kitabı ile yazarlık kariyerine de adım atan Betil, "Benim için önce kâğıt ve kalem vardı. İlkin çizmek ve daha sonra da yazmak, daima hayatımın bir parçası oldu. Resimlerimi ve yazılarımı çok uzun bir süre kimseyle paylaşmak istemedim ve kendime sakladım. Daha sonra bunları paylaştığımda, yaptığım işlerin sadece kendi duygularıma değil, başka insanların duygularına da temas ettiğini görünce, hayatımın bu yöne doğru akacağını hissetmiştim" dedi.
KALEM, KÂĞIT VE BOYA KENDİMİ BİLDİM BİLELİ HAYATIMDA
Kaç yıldır sanatla uğraşıyorsunuz?
Çocukluğumdan beri resim yapıyorum. Bazı dönemler ara verdiğim ya da vermek zorunda olduğum zamanlar olsa da çok uzun yıllardır resim yaptığımı söyleyebilirim. Duygularını içinde yaşayan bir çocuk olduğum için kendimi bu yollarla ifade ediyordum. Okula başladığımda öğretmenlerimin beğeni ve teşvikleri beni daha çok çalışmam ve yeni şeyler denemem için cesaretlendirdi. Panolar için resimler yapar, okul dergileri ve törenler için metinler yazardım. Kalem, kâğıt ve boya malzemeleri kendimi bildim bileli hayatımda var.
Sanat, resim nedir sizin için? Hayatınızda nasıl bir öneme sahip?
Hayatımda yaptığım hiçbir şeyi, kendimi de gereğinden fazla önemsemem aslına bakarsanız. Bana iyi geliyor, kendimi iyi hissettiriyor, insanlara dokunabiliyor ve bu konuda tatmin oluyorsam yaptığım işe devam ederim. Aksi hâlde, inancımı kaybedersem, yaptığım hangi iş olursa olsun hiç tereddüt etmeden bırakırım. Resim yaparken dünyadan, zamandan ve mekândan belli bir süreliğine ayrılarak kendimle kalıyor, dinleniyor ve kendimi hür hissediyorum. Bu duygu bana çocukluğumda oyun oynarken hissettiğim duyguları hatırlattığı için resme "oyun alanım" demeyi seviyor ve orada tek başıma, kendimle, kendim gibi olmayı tercih ediyorum.
GÖRÜNENİN ARDINDAKİ GÖRÜNMEYENİ KEŞFETMEYİ SEVİYORUM
Sizi figüratif çalışmalarınızla tanıyoruz... Ne zamandır figüratif resimler yapıyorsunuz?
Tarzım zaman içinde elbette değişti ve dönüştü ancak insan yüzlerine olan ilgim ve insan çizmenin bana verdiği keyif hiç değişmedi.
Peki neden figüratif? İnsan portreleri çalışmanızdaki etken nedir?
İnsan yüzleri her zaman ilgimi çekmiştir... İnsanda görünenin ardındaki görünmeyeni, söylenenlerin ardındaki söylenmeyenleri ve bir bakışın ardındaki duyguyu, bir dudak kıvrımındaki manayı, bir kaş hareketindeki imayı keşfetmeyi seviyorum. İnsan yüzleri çizerken, farklılıklarımızın yanı sıra benzerliklerimizi görmek benim için her defasında ilgi çekici bir deneyim oluyor. Bunun yanı sıra, duygular çok ilgimi çektiği ve duyguların en iyi yüz ifadelerinden sezilebildiğini düşündüğüm için portre yapmayı çok seviyorum.
Resmettiğiniz isimler genelde tanıdıklarınız mıdır? Bu noktada size ilham veren nedir?
Resmettiğim insanlar çoğunlukla tanımadığım, hayatımda bir kez bile karşılaşmadığım insanlar. Tanıdıklarımı resmetmeyi pek tercih etmiyorum. Genelde bakışlar ya da genel olarak modelin duygusu bana onu kâğıda ya da tuvale dökme hissini veriyor.
KENDİMİ SINIRLAMAYI SEVMİYORUM
Resim yapmaya başlarken aklınızdaki mi yansır tuvale yoksa yolda mı değişir her şey?
Bir olay, kişi, durum, yüz ya da duygu bende onu kâğıda dökme hissi yarattığında zihnimde bir tasarım oluşuyor. Ardından ben onu kâğıda döküyorum ve hayalimde tasarladığım yoldan giderek işe başlıyorum. Ancak kimi zaman yolda değişen fikirler de oluyor. Dediğim gibi resim benim için özgürlük alanı, orada kendimi sınırlamayı sevmiyorum.
Siyah-beyaz çalışmalarınızı mı yoksa renkli çalışmalarınızı mı daha çok seversiniz?
Her portreyi önce ben nasıl seveceksem öyle yapıyorum, dolayısıyla hepsini seviyorum.
Bu ara ne üzerinde çalışıyorsunuz? Yurt içinde ya da dışında sergi planları var mı?
Sene sonu, yurt içinde üçüncü kişisel sergimi açmayı planlıyorum. Yurt dışı için de bazı planlarımız var ancak henüz net değil.
YAZDIKLARIM KENDİME KALIR DİYE DÜŞÜNÜYORDUM
Peki, yazma serüveni ne zaman başladı? Senden Sonra adlı kitabınız okuyucu ile buluştu. Neden yazma ve bunu kitaba dönüştürme ihtiyacı duydunuz?
Hikâye, masal, deneme ve şiir de yazardım küçükken. Bir kitap yazma hayalim olsa da bunun gerçek olacağını pek düşünmemiştim, yazdıklarım kendime kalır diye düşünüyordum. Fakat Senden Sonra adlı ikinci kişisel sergimde aldığım tepki ve geri bildirimlerden sonra aynı isimle bir öykü kitabı çıkarmaya karar verdim.
Senden Sonra nasıl bir kitap?
Senden Sonra, içinde insanın her türlü duygusuna dair öykü ve öykü-şiirlerin bulunduğu bir kitap. İnsanların hayatında nereye dokunur, dokunur mu bilemem ama ben duygularına dokunmasını, kendilerini sorgulamaları için kapı açmasını temenni ediyorum.
Bu arada kitap kapağı da size mi ait?
Kitap kapağındaki portreler bana ait ancak kitap kapağının tasarımı yayınevine ait.
Yazmak ve resmetmek birbirini besleyen bir süreç oldu mu zamanla?
Bir şeyler üretmek benim için çok besleyici bir süreç. Bugün yazmak ve resim yapmaktır, yarın bambaşka şeyler olabilir. Önemli olan insanın kendini özgür hissederek bir şeyler üretebilmesi bence. Üreten kişi beslenir ve beslendikçe başka şeyler de üretmek ister, diye düşünüyorum.
Yeni bir kitap hazırlığınız var mı?
Öyle bir düşüncem var, çalışıyorum. Ama ne zaman gelir, bilmiyorum.