Ali Demirtaş
Usta sanatçı Göksel Kortay bu sene 60. sanat yılını kutluyor. Dile kolay sanat dolu bir ömür... Onlarca film, dizi, televizyon şovu ve sesiyle hayat verdiği karakterleri sığdırdığı sanat hayatını yeni projelerle devam ettiren Kortay'ın son filmi Fidan, bu yıl 61.'si düzenlenen Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde gösterildi. Film gösteriminin ardından BİROY – Sinema Oyuncuları Meslek Birliği tarafından Kortay'a plaketi takdim edildi. Biz de bu vesileyle Kortay ile bir araya geldik, sanatına ve yaşamına dair konuştuk.
YOLCULUĞUMDAN ÇOK MUTLUYUM
60. sanat yılınızı geride bıraktınız. Ne düşünüyorsunuz bu yolculuk hakkında, mutlu musunuz?
Evet, çok mutluyum. 60 sene önce tam da bugünlerde başladı benim sanat yolculuğum. 60 yıl bitti, 61'e girdim bile. Bu 60 yıl; emek, çalışma, disiplin, başarma heyecanı ve azmi ile geçti. Kimi zaman acısıyla tatlısıyla, gözyaşıyla, başarısızlıklarla; kimi zamansa mutluluğuyla, kıvançla, başarılarla... Ama tüm bunlara dönüp baktığımda çok mutluyum. Ben ve benim kuşağım, biz güzel yaşadık, rahat ve umutlu yaşadık. Dolayısıyla da pek çok şey rayındaydı bizim için. Ama maalesef pandemi döneminde ben çok şey kaybettim kendimden, köhnedim. Pandemiden bir gün önce sahnedeydim, ertesi gün derse gittim, dersi de bitirdim, 10 Mart 2020 tarihiydi. Bir gün önce turnede idik ve ondan sonra 2-3 kez daha sahneye çıktım ama bütün bunlar devam ederken müthiş bir virüs korkusu sardı beni. Çünkü bilinmez bir şey, bilinen bir şeyle başa çıkabilirsiniz ama bilinmeyen bir şey çok korkutucu. Ben de çok korktum, virüs kapmadım Allah'a şükür. Ama o arada da kendimden, kendi benliğimden, yaşamımdan, sağlığımdan çok şey kaybettim.
SANAT KENDİNİZİ TANIMAYA YARAR
Sanat sizin için ne demek?
Sanat olmazsa olmaz, bence vazgeçilemez bir şey. Ancak maalesef güzel ülkemizde hâlâ bunun fazla farkına varılmış değil. Sanatın her dalı hiç fark etmez. Ben öğrencilerime derslerimde hep bunu söylerim, yeter ki bir sanat dalına ilgi duyun. Resim olur, heykel olur, fotoğrafçılık, müzik olur hiç fark etmez, yeter ki birine ilgi duyun. Hele bir de İstanbul'da oturuyorsanız mutlaka öyle olmalı. Mesela en son ne zaman bir tiyatroya gittiniz, ne zaman bir konsere gittiniz veya ne zaman bir resim sergisine gittiniz? Ya da ne zaman Ayasofya'yı, Sultanahmet Camii'ni, Kariye Camii'ni, Topkapı Sarayı'nı, Yerebatan Sarnıcı'nı ziyaret ettiniz? Ya da Emirgan'a gidip bir çay içtiniz mi? Eminönü'nden bir vapura binip ta Rumelihisarı'na kadar bir çay bir de simitle etrafı seyrede seyrede, etrafı göre göre gezdiniz mi? Hayır! O zaman lütfen İstanbul'da oturmayın çünkü benim için bir büyük kentin en önemli özelliği, o kentin bize sunduğu; sanattan doğal güzelliklere, tarihsel zenginliklerden kültür zenginliklere kadar, hepsinden yararlanmaktır. Çünkü bunlar insanı iyileştirir, beyninizi güzelleştirir, kişiyi güzel insan, doğru insan yapar. Sanat bunun için vardır, kendinizi tanımaya yarar. Örneğin tiyatro sahnesi bir aynadır. Orada çoğu zaman kendinizi görürsünüz ve o zaman empati yaparsınız. En basit oyundan bile mutlaka bir şeyler alarak çıkarsınız çünkü mutlaka orada 3-5 cümle vardır sizi yönlendirecek olan. Sanat bunun için var; insanların yaşamlarını daha da güzelleştirmek, daha yaşanır kılmak için...
BU YAŞIMDA HÂLÂ BİR ŞEYLER YAPMAYA ÇALIŞIYORUM
Göksel Hanım, genç sanatçılara neler söylemek istersiniz, sizce kendilerinde hangi sorulara yanıt vererek bu yola çıkmalılar?
Öncelikle iyi bir insan olmak... Ardından çalışmak, disiplin, hangi sanatı yapacaksa onu aşkla, sevdayla, tutkuyla yapmak, ona kendini bağlı görmek... Bunlar olmadıkça zaten olmaz. Sanat aşkla yapılan bir şeydir, sevda ile. Bakın ben bu yaşımda hâlâ bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Horoz ölür gözü çöplükte misali... Ama hâlâ doymuyor insan, hep daha iyiye, daha ileriye daha güzele gitme çabası var içinde. Bu arzunun onlarda da olması gerekir.
EĞİTİM TOPLUMUMUZUN HER BİREYİ İÇİN ÇOK ÖNEMLİ
Biraz da Fidan filminden bahsedelim. Nedir Fidan'ın sizdeki karşılığı?
İzlerken aklımdan şu geçti, ne kadar doğru yapmışım diye düşündüm. Çünkü ben biraz nazlı nazlı kabul etmiştim. Hep sanat dedik ama öncelikle eğitim elbette. Fidan da eğitimin önemini, eğitimin ne kadar önemli olduğunu, özellikle günümüzde ne kadar değerli olduğunu vurgulayan ve güzel bir şekilde anlatan bir film. Onun için de çok doğru bir film. Sadece kız çocuklarının değil, eğitim toplumumuzun her bireyi için çok çok önemli. Özellikle bizim toplumumuz için illa ki eğitim. Elbette ki bu arada mutlaka kız çocukları için... Çünkü kız çocuğu ileride anne olacak, evlat yetiştirecek. Yani önce ailede başlıyor her şey. Bütün özellikleri, nitelikleri önce ailede alacaksınız, sonra okul. Daha sonra da aklınız ermeye başladığı zaman kendi kendinize emekleyebilirsiniz. Vazgeçmemek, pes etmemek, azmetmek ve belirlediğiniz hedefe doğru dimdik yürümek, her türlü zorluğa karşın, her türlü acıya karşın... Tüm bunlar çok önemli. Her şeye rağmen okumaya ya da sanat yapmaya çalışıyorsan elbette zorlu bir yol bu. Özellikle kadınlar çok zorluklarla karşılaşıyor. Hedefe ulaşmak, uzun ve zorlu bir süreç. Ancak pes etmeden, vazgeçmeden, engel tanımadan o hedefi belirleyip ona doğru hızla koşmak, elinden geldiğince... İşte bunu yapmak gerekiyor.
DÜNYAMIZ İÇİN BARIŞ DİLİYORUM
Hem bir vatandaş hem de bir sanatçı olarak dünyamız için ne diliyorsunuz?
Barış diliyorum elbette öncelikle! Herkesin aklını başına toplamasını diliyorum. Ben hakikaten anlamıyorum, aklım almıyor, şuncacık yaşamda, en sonunda ne olacak ki? En nihayetinde hepimizin gittiği yer aynı. Tabii herkesin bir standardı olmalı, yani rahat bir yaşam tamam, güzel ama onun daha üstünün kime ne faydası var? Bırakıp gideceksin en sonunda. Milyar dolarların olsun bırakıp gidiyorsun. Bu hırs neden? Bu hınç neden? Çılgın halde gibi geliyor dünya bana. Anlayamıyorum, bizim dönemimizde, gençliğimizde dünya böyle değildi, birdenbire insanlara bir şey oldu. Bu hırs nedir? Ne olacak? Bir milyon dolar yerine milyar doların olsun, dahası olsun. Eee ne olacak? En sonunda gideceksin. Ben anlayamıyorum, insanlar çıldırmış...