AA
Bir yanı Gülhane Parkı'na, diğer bir yanı da Topkapı Sarayı'na bakan, Tarihi Yarımada'nın en güzide noktalarından birinde bulunan İstanbul Arkeoloji Müzeleri, içinde değişik coğrafyalara ait barındırdığı çok sayıda eserle binlerce yıl öncesine ışık tutuyor.
Bahçesindeki büyük ağaçların arasında tarihi eserlerin yerleştirildiği alanda bulunan müze, tarihin sessiz anılarını ziyaretçilerin hafızalarında canlandırıyor.
Paleolitik dönemden başlayarak bugüne kadar birçok nadide eseri barındıran müzede çeşitli kültürlere ait tarihi eserler dünyanın bir çok noktasından gelen ziyaretçilerle buluşuyor.
Müzede özellikle İskender Lahdi başta olmak üzere, dünyanın en büyük lahdi olarak bilinen ve milattan sonra 3. yüzyıl ortası döneme ait Sidamara Lahdi, Ağlayan Kadınlar Lahdi, Lykia Lahdi gibi nadide eserlerin yanında, Büyük İskender Heykeli, Nehir Tanrısı heykeli, Aslan Heykelleri ve Medusa Başlı Madalyon ziyaretçilerin dikkatini çekiyor.
MİLYONLARCA TARİHİ ESERDEN OLUŞAN KOLEKSİYONA SAHİP
İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Rahmi Asal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, müzenin Afganistan'dan Romanya'ya, Filistin'den Anadolu'nun herhangi bir coğrafyasına ait eserlerle çok büyük bir koleksiyondan oluştuğunu söyledi.
Etütlük eserlerin de sayılması halinde milyonlarca tarihi eserden oluşan bir müze koleksiyonu ortaya çıktığını belirten Asal, şöyle devam etti:
"İstanbul Arkeoloji Müzeleri aslında dünyada gerçekten ilk 5 müze içinde. Mesela İngiltere için British Museum ne ifade ediyorsa, Fransa için Louvre Müzesi neyi ifade ediyorsa Türkiye için de İstanbul Arkeoloji Müzeleri aynı şeyi ifade ediyor. Enlerin ve ilkleri müzesi burası. Yani ilk aşk şiiri burada, ilk yazılı barış antlaşması Kadeş Antlaşması burada. Dünyanın en büyük lahdi Sidamara Lahdi burada. Dünyanın yine ilk kadastro tableti diyebileceğimiz çivi yazılı bir belge, o da burada ama en önemlisi de İskender Lahdi. Dünyanın bence en önemli arkeolojik ve sanatsal değer taşıyan eseri de İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde."
İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin Müze-i Hümayun adıyla kurulan Osmanlı İmparatorluğu'nun ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk müzesi olduğuna işaret eden Asal, müzeciliğin tarihiyle eş değer olan binada 1 milyona yakın envanterlik eser bulunduğunu anlattı.
İstanbul Arkeoloji Müzelerinin aslında tek bir birim olduğunu, ancak "Arkeoloji Müzesi", "Eski Şark Eserleri Müzesi" ve "Çinili Köşk Müzesi" olmak üzere üç ana birimden oluştuğunu hatırlatan Asal, 300'e yakın eserin sergilendiği İstanbul Havalimanı dış hatlar terminalindeki Anadolu Uygarlıkları Müzesi'nin de görülmeye değer olduğunu kaydetti.
MÜZELER HAFTASI KAPSAMINDA YOĞUN İLGİ GÖRÜYOR
Asal, müzeciliğin son yıllarda çok büyük bir aşama kaydettiğini belirterek, Anadolu'nun birçok yerinde çok önemli, büyük ve modern müzelerin ziyarete açıldığını söyledi.
Müzelerin hem dijital ve teknik imkanlarla korunduğunu hem de restorasyon, konservasyon işlemlerinin bölge laboratuvarlarında yapıldığını dile getiren Asal, şöyle konuştu:
"Eserlerimizin her türlü bakım, onarım ve koruma hizmeti dünya ölçeklerinde, dünyanın çağdaş müzelerinde nasıl olduysa bizde de aynı şekilde devam ettiriliyor. Müzemizin yeni teşhir, tanzim çalışmaları bitti. Yeni teşhir tanzim çalışmalarından sonra uzun zamandır kapalı olan belli bölümlerin açılmasıyla müzeye yoğun bir ilgi oldu, ziyaretçi sayımız da artmaya başladı. Müzeler Haftası'nda da İstanbul Arkeoloji Müzelerine yoğun ilgi gösteriliyor. Müzeye günlük ortalama 1500 civarında ziyaretçi geliyor, ancak bu sayı bazı günlerde 2 bini geçip 3 bine dayanıyor. Umarım günlük 4-5 binleri bulur. Bütün beklentimiz bu. Bütün halkımızı da müzemizi ziyaret bekliyoruz."