Okan Cabalar: Bir komedyene en büyük tepki küfür değil gülmemektir

Son yıllarda kendi adını taşıyan stand-up gösterisi ile izleyicilerinin karşısına çıkan ve komedi yapımlarından tanıdığımız Okan Cabalar aksam.com.tr'den Merve Yılmaz Oruç'un sorularını yanıtladı. Cabalar: “Gösteride anlattıklarımdan dolayı sosyal medyadan linç yediğim oluyor. Bazen gereksiz hassasiyetlerle karşılaşıyoruz. Bir şeyin şakasını yaparken bu onun gerçekliğini reddettiğim anlamına gelmiyor. Bir ara taş uzmanları ile konuşmuştum. Beni mahvettiler, dünyalarını yıkmışım falan. Sadece gülüp geçin arkadaşlar ya da gülmeyin. Bir komedyene en büyük tepki küfür değil gülmemektir.”

Akşam

MERVE YILMAZ ORUÇ

Oyuncu, komedyen ve kendi tabiriyle arada yazar olan Okan Cabalar ile akşam.com.tr için keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Okan Cabalar ismini duyduğumda ilk aklıma gelen 2017 yapımı Sen Kiminle Dans Ediyorsun filmindeki Bad Boys oluyor. Tabii onu daha öncelerden 5'er Beşer, İnsanlar Alemi gibi yapımlardan da tanıyanlarınız vardır. Geçtiğimiz günlerde, Cabalar'ın stand-up gösterisine gittim. Neler anlattığı ile ilgili tüyolar vermeyeceğim ama şunu söyleyebilirim ki bol bol güldük. Sonrasında da sohbet için kapısını çaldım. Neden komediyi seçtiğini merak ettim. Malum son yıllarda stand-up yapanların sayısı epey arttı. Ama bu iş öyle bir iki şaka ile olmuyor. Biraz yoğrulmak, demlenmek lâzım. Okan Cabalar da bunun için epey beklemiş.

SUMRU YAVRUCUK BENİ DOĞURAN İKİNCİ KADIN

Neden komedi?

Bazen ben de soruyorum kendime, "Neden komedi?" diye... Komedi yapı meselesi aslında. Hayata bakış açısıyla da ilgili olabilir. Ben çocukluğumdan beri böyleyim. Sınıfta sürekli güldürmeye çalışan bir çocuk olur ya o bendim. Kızlarağası Hanı'nda ney atölyemiz vardı. Benimki o dönem çarşı meddahlığıydı aslında. Baktım orada insanlar anlattığım şeylere gülüyor, ben de keyif alıyorum bu yoldan devam etmek istedim. Gülmek ve ağlamak kardeş ama arada yaş farkı var diyorum ben gösterimde. Bir hikâye anlatıyorum aslında o dramatik bir konu ama ben onu gülerek anlatıyorum. Bu o travmalarını nasıl dönüştürdüğünle de alakalı. Aradan geçen zamandan sonra o travmalar benim için komik olaylara dönüşüyor. Belki de bu benim rahatlama şeklimdi, bir nevi savunma mekanizması...

Nasıl başladı yolcuğunuz? Sumru Yavrucuk'un kariyerinizde önemli bir yeri var sanıyorum.

20 yıldır sahnedeyim. Profesyonel olarak başlamam İstanbul'a gelmemle oldu ama öncesi vardı. Üniversitede satış yönetimi okudum sonra şirketlerde çalıştım ama tiyatro içinde yer almak istiyordum. Aysa Prodüksiyon'da gişede bilet satmaya başladım. O dönem Alaittin Eraslan Abi, "Seni biriyle tanıştırmak lâzım" dedi. Sumru Yavrucuk Yalnız Kadın adında bir oyun oynuyordu. Ben de onun asistanlığını yapmaya başladım. Daha sonra Taksim'de Old City Comedy Club'ta kabareler yapılıyordu. Biz de burada bir şeyler yapalım belki yapımcılar bizi görür dedik. Öyle birkaç arkadaşımızla yola çıktık. 15 günde 2 buçuk saatlik bir kabare yazdım, Halet-i Ruhiye adında. Sağolsun Sumru Hanım bize destek oldu ve oyunun yönetmenliğini yaptı. Oyunculuk konusunda bir diva bence. İnanılmaz biri, bana çok şey öğretti. Beni doğuran ikinci kadın diyorum.

Sonrasında yolculuğunuz nasıl devam etti?

Tuğçe Soysop arkadaşımdı. BKM, Eyvah Eyvah için audition açıyormuş. Bana "Sen de gir" dedi. Girdim, Eyvah Eyvah'ta oynadım. Sonra Şen Yuva oldu ve devamı geldi komedi yapımları ile.

KOMEDİYİ HERKES YAPAMAZ

Birini güldürmek ağlatmaktan daha zor sanki...

Hep konuşulan bir konu bu ama bence öyle bir şey yok. Ben bunu denedim. Güven Bana adlı filmde rol aldım geçen sene, Selçuk Aydemir imzalı bir yapımdı. Orada dram sahneleri vardı. Daha önce oynamadığım için açıkçası zorlandım. Komedi bulunmaz bir nimet, herkesin yapamadığı bir şey ama dram da kolay değil. TV dizilerindeki dramdan bahsetmiyorum ama gerçek bir dram oynamak zor. Yavuz Turgul o gerçek dramı bize şu an öğretiyor. Aslında oyunculuğu yeniden öğretiyor. Komedi nasıl doğalken güldürüyorsa dram da ne kadar doğala yakın olursa o kadar gerçekçi oluyor.

Başka bir şey oynamayı denediniz mi?

Şu zamana kadar çok fazla işte yer almadım zaten. Şen Yuva, İnsanlar Alemi, 5'er Beşer, 3G Geldim Gördüm Güldüm Show, Yalan Dünya ve çeşitli sinema filmleri. Ama genelde komedi üzerine oynadım. Şimdi Yavuz Turgul'un Ayrılık Da Sevdaya Dâhil dizisinde oynayacağım o biraz farklı olacak benim için.

HER TARAFIMIZI DRAMALAR SARMIŞ DURUMDA

5'er Beşer, İnsanlar Alemi o dönemlerin dikkat çeken programlarındandı. Güzel bir kitlesi vardı. Oradaki Hakkı karakteri de hâlâ izleyicilerin aklında... Bugünkü Güldür Güldür Show'un belkide alt yapısı idi. Neden Güldür Güldür'e dâhil olmadınız?

5'er Beşer Alper Kul'un projesi idi. Şen Yuva dizisinden Tuğçe Soysop, İrem Sak, Alper Kul ile tanışıyorduk. Onların başladığı benim sonradan dâhil olduğum bir programdı. O dönem bu tarz skeç, doğaçlama programları daha fazla idi. Farklı tiplemelere girerdik. Şimdiki Güldür Güldür Show gibi. Hem keyifli hem zor bir işti tabii bu kadar karakteri oynamak. Ben en çok Popstar Hakkı ile tango hocası Hakkı'yı severdim. Hakkı'nın unutulmamasından dolayı mutluyum. Güldür Güldür konusuna gelirsek ben o sıra Yalan Dünya'ya başladım. Sonra başka işler oldu. Güldür Güldür'de şu an bir sirkülasyon da var. Ama ben de orada olsaydım demedim hiç. Ben oradaki miadımı doldurdum. Çok güzel bir program tabii. Türkiye'nin böyle bir konsepte ihtiyacı var. Bu kadar kanal ve yapımlar arasında bir tane komedi işi olması çok üzücü. Her tarafı dramalar sardı, sit com kalmadı. Şimdi 120 dakika diziler. Bu şekilde bir komedi yazmak hele de her hafta çok zor. Komedinin dozu düşer, senaryo saçmalar.

Stand- up gösteriniz ne zaman başladı? Buna nasıl karar verdiniz?

Ben hep topluluk önünde ayağa kalkıp bir şeyler anlatırdım. Bana her zaman "Sen tek kişilik gösteri yapmalısın" diyenler oldu. Ama ben çekingen davrandım. Çünkü hayatımızda duayen isimler vardı; Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan, Ferhan Şensoy gibi... Haddime değil dedim geri durdum. Sonra bu işe yanlış baktığımı düşündüm. BKM Mutfak Komedi Festivali yapmaya başladı. Ben de bir cesaret bundan dört, beş yıl önce kendimi sahneye attım. 55 dakikalık bir gösteri ile başladım. Eve gelip 'yapamayacağım' dediğim zamanlar da oldu. Sonra devam ettim. Yavaş yavaş yolda öğrendim.

Z KUŞAĞINI YAKALAMA FİKRİNDEN VAZGEÇMELİYİZ

Sahnede metne mi bağlı kalıyorsunuz doğaçlama mı oluyor her şey?

Bir metnimiz var, benim yazdığım. Ama doğaçlama yaptığımız anlar da oluyor. Bu o günkü ruh halime ve izleyiciye de bağlı tabii. Her seferinde farklı bir izleyici geliyor, atmosfer farklı oluyor. Sahnede eğleniyorsan doğaçlama kendiliğinden de çıkıyor.

Gösterinizde her yaştan izleyiciniz var...

Bir şey komikse buna herkes güler. Z Kuşağını yakalamak lâzım düşüncesi var ama bence bu fikirden vazgeçmeliyiz. Onlar da uzaylı değil ya. Bir şey komikse ve kapalı kutu bir şey anlatmıyorsan buna herkes güler. Kuşaklar arası çatışmaya da değiniyorum gösterimde. Bana komik gelen şeyleri sunuyorum seyirciye. Tabii illa Z kuşağının kendi arasında güldüğü, bizim anlayamadığımız şeyler vardır.

Ailenizle olan hikâyeler de anlatıyorsunuz. Bunlar gerçek mi?

Tabii gerçek... Ama ben biraz süslüyorum. Başıma gelen ya da başkasının başına gelip şahit olduğum şeyleri aktarıyorum.

SOSYAL MEDYADA LİNÇ YEDİĞİM OLDU

Gösterinizde yaptığınız şakalardan ya da anlattığınız olaylardan yanlış anlaşıldığınız oldu mu? Bundan dolayı değişiklik yapmak durumunda kaldınız mı?

Gereksiz hassasiyetler olabilir bazen. Mesela aile dizimi ile ilgili şaka yaparken şunu açıklamak zorunda kalıyorum: "Ben bir şeyin şakasını yaparken bu onun gerçekliğini reddettiğim anlamına gelmiyor." Epigenetik diye bir şey var. Buna kimse itiraz etmiyor ama aile dizimine gitmişsin şifa bulamamışsın bununla ilgili yaptığım bir şaka insanları germemeli bence. Bir ara taş uzmanları ile konuşmuştum. Beni mahvettiler, dünyalarını yıkmışım falan. Sosyal medyadan linç yediğim oluyor. Sadece gülüp geçin arkadaşlar ya da gülmeyin. En büyük tepki küfür değil, gülmemektir. Gülmüyorsan komedyen kendi dersini alır yani. Tepkilerden sonra metinden çıkardığım şeyler olmadı ama yanlış anlaşıldığımı düşündüysem o kısımları düzeltmişimdir. Dedim ya yolda öğrendim diye. Bazen hikâye anlatıyorsun sen konuya hâkimsin ama seyirci onu bilmiyor. Bu, en başta yaptığım hatalardandı. Eksik anlatıyordum. Sonra baktım bu böyle olmuyor düzeltiyorum. Seyirci biliyormuş düşüncesi ile anlatmıyorum artık konuyu.

Tek başınıza sahnede olmak zor bir şey aslında...

Sahnede tek başınıza olmak dünyanın en büyük lüksü bence. Yapabiliyorsan eğer tek başına bir şeyler anlatmak kadar keyiflisi yok. Sahne tamamen senin ve herkesin gözü sizde... Skeç yapmak güzel elbette, onun tadı ayrı ama tek olmak başka bir şey. Bir kere kendini, kendi hikâyeni paylaşıyorsun...

ÖNÜNE GELEN STAND-UP'ÇI OLUYOR

Stand-up yapanların sayısı da arttı gibi... Herkes komedyen oldu!

Evet yapanların sayısı arttı. Eskiden böyle değildi. Sosyal medyanın bunda etkisi büyük. Her önüne gelen çıkıyor. Ancak ne kadar devam ederler sektörde bu tartışılır. Bakıyorsun milyonlarca takipçisi var. Ben tanımıyorum mesela. Ama söyleyecek bir şey yok. Sosyal medyada tipleme yapan da bir sürü insan var. Tabii yapabilir, bunun kimseye bir zararı yok. Herkesin kendi kitlesi var.

Peki sizin takip ettiğiniz bir komedyen var mı?

Aslında çok isim var ama Ricky Gervais hastasıyım ben. Bazı komedyenleri izlersin ne güzel tespitleri var dersin bir yandan da içten güldürür seni. Ricky Gervais bana göre öyle biri.

Başkasına gülmek nasıl bir duygu?

Ben hayatım boyunca başkalarına güldüm aslında. Yılmaz Erdoğan mesela hayatımda en çok güldüğüm adamdır. Yılmaz Erdoğan'ın kaleminden çıkan Haybeden Gerçeküstü Aşk oyunu beni komaya sokan bir iş. Yine Erdoğan'ın anlatım tarzını ve kendi ile dalga geçmesini çok severim. Ferhan Şensoy'un Fername ve Cem Yılmaz'ın CMYLMZ adlı gösterileri benim çok güldüğüm işler. Başkasına bu kadar gülmesem, hayran olmasam bu işe bu kadar heveslenmezdim zaten.

"CEM YILMAZ DÖNEMİ BİTİYOR!" DEMEK CEM YILMAZ'DAN DAHA KOMİK

Cem Yılmaz dönemi bitiyor diyorlar. Siz ne düşünüyorsunuz?

Nankörlük gibi geliyor bana bu söylem. Bir ülkenin mizah anlayışını değiştiren, seyircisini gülme komasına sokan biri için bunları söylemek doğru değil bence. İnsan yaş aldıkça ve yaşadıkça bakış açısı değişebilir. Daha toplumsal konulara eğilip, felsefik konulara girebilir. Birinin çıkıp, "Cem Yılmaz dönemi bitiyor!" demesi bence Cem Yılmaz'dan daha komik.

Biraz TV dizilerini de konuşalım. Uzun zamanda dizi projesinde görmedik sizi...

Bu özellikle tercih ettiğim bir şeydi. TV'de ağır dramalar var, bunlar çok benlik değil. Önceden bizim sıcak dizilerimiz vardı, İkinci Bahar gibi mesela. Bizi bize anlatan işler olsa oynardım. Teklifler geldiği oldu ama ben yapamam diyordum. Zannediyorlardı ki ben beğenmiyorum. Öyle değil, gerçekten yapamam. Yalan Dünya'dan beri oynamadım. Filmlerde yer aldım. Organize İşler, Güven Bana gibi... Sinema konusunda da seçiciyim. Seçiciyim derken aslında kendimi ifade edebileceğim işlerde yer alıyorum. Eğer o yapıma faydam olmayacaksa niye kabul edeyim ki? Mutsuz olacağım işi neden yapayım? Bizim alıştığımız bir alan var. Komediyi seviyorum. Gerçek komediyi... Yukarıda da bahsettik ya dram olacaksa bile gerçek olmalı. Sonuçta hayatta da her zaman gülmüyorsun ya da ağlamıyorsun. Bunun bir dengesi var. Ben de hayat gibi olan işleri seçtim.

MUHTEŞEM YÜZYIL'I DELİ GİBİ İZLERDİM

Takip ettiğiniz diziler var mı?

Açıkçası evde TV açmıyorum. O yüzden takip ettiğim dizi de yok. Muhteşem Yüzyıl'da bıraktım ben. Deli gibi izlerdim onu. Aslında başlasam kaptırırım kendimi. İçinde olmak istemeyeceğim izlemeyeceğim anlamına gelmiyor. Herkesin kendine göre bir oyunculuk tarzı var. Ben gösteri yapmayı tercih ettim diyelim. Hatta bu gösteriyi yılbaşından sonra bir dijital platforma vereceğim. Sonra yeni bir gösteri ile devam edeceğim.

Şimdi çok kıymetli bir projeye başladınız. Yavuz Turgul gibi bir duayen ile çalışacaksınız. Neler söylersiniz bize?

Çekimlere yeni başlıyoruz. Şu an için bilgi vermem çok doğru olmaz. Bir audition açıldı ben de girdim ve projeye katıldım. Yavuz Turgul yaşayan bir efsane. Dram komedi tarzında. Konusu hakkında çok detay veremiyorum ama Yavuz Turgul işlerini düşünün içinde tatlı mizahı olan ama hayatın gerçeğini anlatan eserlerdir ya, bu da öyle bir yapım olacak. Bizi anlatan bir iş...

Başka neler yapıyorsunuz?

BKM ile bir film yapıyoruz. Hayalini kurduğum bir karaktere hayat vereceğim. Türk sinemasının duayenlerinden birine hayat vereceğim. 2025 Nisan ayında çekilecek. Yıl bitmeden de vizyona girer sanırım. Onun dışında kendi yazdığım bir dizi var. Film Adam adında, önce bir film olacaktı ama sonra baktım hikâyeler uzadı. Şimdi dijital için bir dizi planım var. Başrolde de ben oynayacağım. Derdi olan bir iş.

BİR DÖNEM BENİ GÖREN GERİ GERİ YÜRÜYORDU

Michael Jackson dansını konuşmadan gitmeyelim. Gösterinizde de anlatıyorsunuz. Daha önce anlatmışsınızdır ama tekrar dinlemek isterim...

80'lerde doğup Michael Jackson hareketi yapmayan, ona hayran olmayan yoktu sanırım. Benim taklit yeteneğim olduğu için ben yapmaya devam ettim ve üzerime yapıştı. Onu ilk Bad klibinde gördüm. TRT'de arada veriyorlardı sanırım. Bir de Moonwalker filmi vardı. Michael Jackson'ı görünce aklımı yitirmiştim. Çok merak etmiştim. O günden beri hastasıyım ve sadık bir hayranıyım. Bir ara sıkılmıştım yapmıyordum artık, unutuldu dedim. Hatta o dönem insanlar sokakta beni görünce geri geri gidiyordu. Sonra Sen Kiminle Dans Ediyorsun filmi için Burak Aksak aradı. Önce istemedim ama iyi ki oynamışım. Orada keyifli bir üçlü çıktı. Bad Boys hayatlarını dans ederek geçinen garip tipler olarak hafızalarda kaldı.

Son olarak oyunculuğun en güzel yanı nedir diye sorsam?

Özgür olmak bence. İnsanın kendini ifade edebileceği bir işi yapması çok güzel. Ben kendimi keşfettiğim için çok mutluyum. Oyunculuğu kendimi ifade etme sanatı olarak tanımlıyorum. Zaten yeteneğim de bu yöndeydi. Kendimi özgür hissediyorum.