Merve Yılmaz Oruç
Gizli Bahçe dizisinde Aziz Cem karakteri ile seyircisinin karşısına çıkan Çağdaş Onur Öztürk ile 9. Kısa'dan Hisse Kısa Film Festivali kapsamında gerçekleştirdiği Oyunculuk Atölyesi programı öncesinde sohbet ettik. 15 yılı aşkın bir süredir sektörde yer alan ve bugüne kadar Diriliş Ertuğrul, Avlu, Sevmek Zamanı, Ayak İşleri, Ömer gibi birçok adından söz ettiren yapımda yer alan Öztürk ile oyunculuk üzerine konuştuk.
Daha önce kısa film ile ilgili bir denemeniz oldu mu?
Eşimin yazdığı bir hikâye var. Ben onun senaryosunu yazıyorum. Önce kısa gibi düşündük ama şimdi uzun metraj bir filme dönüştürme aşamasındayım. Bugünlerde yeniden metinle ilgili çalışmalara başladım. Yönetmenliğini de ben yapmak istiyorum. Bence sinema ya da kısa filmlerde senaryoyu kim yazıyorsa yönetmenliğini de o yapmalı. O zaman daha iyi bir iş çıkacağını düşünüyorum. Çünkü senaryoyu yazarken zaten onu kafanda kuruyorsun çekimlerde bu anlamda daha doğru olur.
9. Kısa'dan Hisse Kısa Film Festivali kapsamında bir oyunculuk atölyesine katıldınız. Siz mesleğe ilk başlarken bu tarz etkinliklere gider miydiniz? Sizce böyle atölyelere oyuncu adayları katılmalı mı?
Öğrenmek istediğim, fikrini merak ettiğim insanların programlarına gitmeye özen gösterirdim. Bunun bana farklı bir bakış açısı kattığını söyleyebilirim. Dolayısıyla bu tarz faaliyetler kısa sürede bir sorun belki çözmez ama bir yol haritası belirlemede ve bakış açısı kazandırmada yardımcı olur diye düşünüyorum. O yüzden gençler de ilgi gösterdikleri isimlerin bu tarz etkinliklerine katılım sağlayabilir.
Sizce oyuncu olmak için ne gerekiyor? Herkesten oyuncu olur mu?
Bu aslında şöyle bir soru, "Herkesten doktor olur mu?" ya da "Herkesten ressam olur mu?" gibi... Aslında herkesten her şey olur ama bu istemekle alakalı... Ne kadar istiyorsun o, olmayı... Çalışmak ve emek vermek lazım. Siz bunu yaparsanız zaten Allah karşılığını verir. Burada kişinin tartması gereken gerçekten aklı, gönlü ne tarafta? Bu işi gerçekten istiyor mu ve neden istiyor? Oyunculuğu kısa yoldan ünlü olmak için mi istiyor yoksa gerçekten içinde bir ateş mi var? Varoluşunun nedenini bu olduğuna inanarak farklı insanların dünyasına mı girmek için bu işi istiyor? Bu soruların cevabını bulmak lazım öncelikle. Benim başlangıcım böyle oldu mesela. Ben başka rollere girmeyi, o dünyaları tanımayı sevdim ve bunlar beni besledi, büyüttü, geliştirdi.
Oynama halinde sizi en çok mutlu eden nedir?
Farklı birini var etmek güzel bir duygu. Canlandırdığım kişi ben değilim ama aslında bir yandan da benim. Role hazırlanırken kendime mutlaka fiziksel bir engel, ahraz koyarım. Tabii bunu kimse bilmez. Yeni bir karakter yarattığım için onun sahici olmasını isterim. Bu, role girmede bir teknik. Sinema, dizi ya da tiyatro farketmez. Ben bu metodu uyguluyorum. Ki şöyle de bir şey oluyor. Diyelim Prens dizisi ilk sezonunu bir iki yıl önce çekmişim, şimdi yeni sezonu çekeceğim, hemen nasıl o role gireceğim? Kendimdeki o ahrazı bulup yeniden hatırlayıp, hemen role giriyorum. Benim için kolaylık oluyor. Tabii bunu herkese öneremem. Çünkü ben dünyada da ne yapılıyor falan diye bakıyorum, herkes sonuçta kendisinden bir şey buluyor. Herkesin ritüeli, yolu farklı. Oyunculuk baktığınızda bir yalan söyleme sanatı dimi. Karşı tarafı ikna etmen lazım. Ama ilk önce kendini ikna etmelisin, sonra en yakınını, sonra seyirciyi... En yakını derken benim eşim, oyuncu koçumdur mesela... Beraber çalışırız. Onu ikna edersem sizi de ikna edebilirim. Böyle tekniklerle uğraşmak benim varoluşsal sorularıma da cevap bulmamı sağlıyor. Benim birtakım sorgulamalarım var. Ve oyunculuk içinde kendimi bulmak beni rahatlatıyor.
Çok derinlemesine ele alıyorsunuz aslında oyunculuğu. Çoğu oyuncunun bu kadar detaylı düşündüğünü sanmıyorum. Sektördeki kimi oyunculara bakınca çok kolay bir meslekmiş gibi duruyor. Güzel ve yakışıklı olunca iş çözülüyor sanki!
Altı farklı işi tutmayan başrol tanıdıklarımız var. Maalesef piyasada bazı yapımcı ve kanalarda şöyle düşünceler var; Sosyal medyada yurt dışı takipçisi çok, burada tutmasa bile yurt dışına satarız yapımı... Başrolleri böyle koyup yanına iyi oyuncular serpiştiriliyor... Replik okumak değil sadece oyunculuk. Sokaktan birini durdur, repliği ver okur. Zaten inanın şu an da bundan çok az farklı oyuncular var. Ama oyunculuk bu değil bana göre. Öncelikle bir replik, sahne geldiğinde bu neden böyle, ben nasıl davranmalıyım, neden bu cümleyi kuruyor? Gibi sorgulamalar yapmak lazım. Bu sorgulamaları yapabilenlere oyuncu diyoruz. Oyunculuk manyak işi. Okuduğun metni defalarca başka kalemlerden okumaya çalışıyorsun. Shakespeare metinlerinin 500, 600 yıldır devam etmesinin nedeni bu aslında. Orada sadece metin var. Şuradan kalkar, şuraya gider gibi ayrıntılar yok. Ona oyuncu hayat verir, tamamen onun yorumlaması. Ben her rol ve senaryoda bunları sorgularım. Üzerine düşünürüm. Öyle o role girerim. Bu sorgulamalar beni işin içinde tutuyor.
Roller konusunda seçici misiniz?
Tabi ki, hikâye çok önemli. Bir hikâyenin başı, ortası, sonu olsun isterim. Dizilerde genelde sonlar değişebilir ama mesela rol kötü ise bu kötü mutlaka iyilikte yapsa cezasını çekmeli. Sonu ölüm ya da hapishane olması gerektiğini söylerim. Gerçekçi olmasını istiyorsak, seyirci o rolü sevse bile kötülük karşılık görmeli. Onun dışında ana karakter ben değilsem bile benim rolümün ana karakterin hayatında işlevsel olması lazım. Tabii bir de değişik roller gelse güzel olur. TV dünyasında aynı şeyleri oynamak normalleşti.
15 yıldan fazladır sektördesiniz. Birçok yapımda yer almışsınız. Daha önce oynadığınız rollerden tekrar oynamak istediğiniz ya da hiç oynamayıp şu tarz bir karakter canlandırmak isterim dediğiniz rol var mı?
Daha önce oynadığım bütün rolleri yeniden oynamak isterim. Ben kendimi ekranda izlerim ama teknik açıdan. Zaten artık izlediğim her şeyi teknik izlemeye başladım. O yüzden işlerden keyif almam zorlaştı diyebilirim. Senaryo nasıl yazılmış, neden oyuncu böyle oynuyor, yönetmen niye böyle bir sahne çekmiş gibi sorgulamalarla geçer izlemelerim. Dolayısıyla önceki rollere gelirsek ben mutlaka kendimde bir şeyler bulurum ve yeniden oynamak isterim.
Oynamak istediğim rollere gelirsek fantastik, distopya ya da ütopya tarzı yapımlarla ilgileniyorum. Ve böyle bir yapımda bir ülkenin başkanı ya da uzay gemisinde bir kaptanı oynamak isterim. Artık oralara gitmemiz lazım bence. Yurt dışında bu tarz işler bundan yarım asır önce yapılmış. Neden ana akımda bir TV kanalında bilim kurgu dizisi olmasın? Ben aslında bu tarz bir iş yapılsa izleneceğini düşünüyorum. Türk halkı aynı şeyi izlemekten sıkıldı. Sinemada da çok yok. Bir Zamanlar Gelecek 2121 diye bir işte oynamıştım daha önce. Festivalde gösterildi. Film muhteşem olmayabilir ama denemek lazım. Yapılan işlerden feyz almak lazım. Sonuçta izlediğimiz şeyler bizi besler. Ben kuzey sinemasına bayılırım. Farklı şeyler izleyelim ki yaratım sürecimizi etkilesin. Uyarlama da yapabiliriz. Eğer yine yapımcı, insanlar, kanal aşk istiyorsa, entrika istiyorsa bunu uzayda ya da yerin altında yapalım.
Bugünlerde seyirci sizi Gizli bahçe dizisinde izliyor. Oradan da bahsedelim kısaca. Nasıl gidiyor dizi. Aziz Cem karakterinde sizi heyecanlandıran ne idi?
Bugüne kadar dört bölüm yayınlandı. İlk defa bir yönetmen ve yapımcı beni iyi bir rolde hayal etti. Bu çok ilginç geldi bana. Herhalde bundan 12, 13 yıl önce falan iyi rolde oynamıştım. Elimiz ayağımız düzgün, yüzümüz de sevimli olduğu için genelde kötü de olsam insanlar beni sevdi ama bu da bir handikap aslında oyuncu için. Aziz Cem'e gelirsek senaristlerimiz rolü çok güzel yazıyor. Çok uzun zamandır bu kadar güzel diyalogların olduğu bir senaryo okumamıştım. Bazı klişeler illa var ama diyalog açısından farklı. Erol Avcı süzgecinden geçtiği çok belli. Samimi ve gerçek yazılıyor. Oyuncuya farklı oynama imkânı veren bir senaryo. Bu çok güzel bir şey. O yüzden bu rolü kabul ettim. Başka işlerde geldi ama bana bu hikâye daha etkileyici geldi. Zamanla Aziz Cem hikâyeye çok daha güzel dâhil olacak.
Geri dönüşlerimiz güzel. Rating konusu çok anlamadığım bir şey benim. Ülkemizde neyin tutup neyin tutmayacağı çok belli değil. Reklamlar çok etkili yapımlarda. Mesela ben geçenlerde bir film izledim. Her yerde karşıma çıkıyor. Ama filmi beğenmedim. Senaryo ben ikna etmedi yine de neden bu kadar konuşuldu diye sonuna kadar izledim. Yani genel bir şeyden bahsediyorum yapılan reklamlarda etkili oluyor gibi yapımların seyrinde. Ama şahsi fikrim bir işin satmasında reklamlar bu kadar etkili olmamalı bence. Tekrar dizeye dönersek şu an iyi gidiyoruz. Çok güzel bölümler gelecek. Benim için önemli olan dizinin hikâyesini tamamlaması.
Prens'in yeni sezonunda olacak mısınız?
Elbette. Nereye kadar gidecekse sonuna kadar olacağım. Farklı bir tat verdi izleyiciye. Absürt bir hikâye. 3. sezon çekimleri için 9 Aralık'ta sete çıkacağım. Mart ayını bulur yayınlanması.