Necip Fazıl'ın öğretmenleri…

Türk toplumunun modernleşme sürecinde romanlardaki öğretmen karakterleri genellikle laik görüş ile geleneksel görüş arasındaki çatışmalara odaklanır. Necip Fazıl'ın ‘öğretmenleri' ise bu hakim görüşün karşısında yer alır.

ALİ BAL

Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren Türk toplumunun modernleşmesi, Cumhuriyet'in değerlerinin yeni nesillere aktarılması konusunda hikâye ve romanlardaki "öğretmen" rolünden faydalanılmıştır. Bu kapsamda Reşat Nuri Güntekin 1922 yılında ilk baskısı yapılan Çalıkuşu, 1928'de ilk baskısı yapılan Yeşil Gece ve aynı yıl basılan Acımak romanlarında öğretmen tipleriyle toplumda öncü şahsiyetler var etmiştir. Bu eserlerde temel çatışma, dinî görüşün hâkim olduğu geleneksel zihniyet ile laik görüşe dayanan yeni zihniyet arasında geçer. İdealist öğretmenler, Anadolu'da toplumu değiştirme ve dönüştürme yolunda aktif rol üstlenir ve görev yaptıkları yerin toplumu ile çatışma içindedirler.

Necip Fazıl'da ise farklı bir öğretmen tipi vardır, onun öğretmeni Cumhuriyet aydınlanmasının savunucu ve temsilcisi Batılı bir tip değildir. Yerli, dindar ve muhafazakâr bir öğretmen tipiyle karşılaşırız. Özellikle hikâyelerindeki öğretmen tipine baktığımızda sanki Necip Fazıl'ın kendisini görürüz. Konuşan kendisi gibidir.

Sanat hayatına şiirle başlayan Necip Fazıl, 24 yaşından itibaren hikâye yazmaya başlar ve 1928-1971 arasında bunu sürdürür. Necip Fazıl'ı tanıyanlar, onun hikâyelerinde anlattıklarının önemli bir kısmının kendisiyle ilgili olduğunu düşünür. Hikâyelerim adı altında toplanan hikâyelerindeki "öğretmen" tipini, kurgu-gerçeklik arasında düşündüğümüzde bu şahsiyetlerde daha çok gerçekliğin ağır bastığını söyleyebiliriz.

Öğretmen Bey hikâyesindeki öğretmen, Anadolu'da köyün ve köylünün dönüşümünde rehber ve ıslahçı olarak görev yapan bir öğretmen ve ona âşık olan köylü kızın hikâyesini anlatır. Öğretmen, kızın kendisine âşık olduğunu fark edince köyden ayrılır. Çünkü davasını tehlikeye sokmasından korkar. Onun gidişinden sonra kız, (köylülere göre anlaşılmaz bir hastalıktan) hayatını yitirir. Bu hikâyede öğretmen, köye dair her şeyi düzenli bir şekilde not eder. Köyün nüfusunu belirledikten sonra hemen işe koyulur. "Köyün ruh doktoru (imamı ve öğretmeni) o, madde doktoru o, inzibat memuru o, iktisat nazırı o, sandık emini o, tek kelimeyle her iş yönünden güdücüsü ve akıl hocası o..."

Kader Böyleymiş'te kader ve ölüm arasında yargılarda bulunan, dini konularda hüküm veren bir öğretmen tipi görürüz. Bu hikâyedeki öğretmen dini konularda nasihat eder, rehberdir. Kader inancını ve teslimiyeti anlatır. Hikâyedeki öğretmenin ağzından çıkan her cümleyi okudukça Necip Fazıl'ı dinliyormuş hissine kapılırız.

Rüya'da başörtülü bir öğretmenin köydeki takındığı tutumu, hayata bakışını ve ideolojisini okuruz. Köye gelen müfettiş ile başörtülü öğretmen arasında geçen diyaloglara baktığımızda katı dayatmacı zihniyeti görürüz. Kurgu değil de bir kamu kurumunda geçen ve 28 Şubat dönemini andıran bir hadiseyi okur gibi oluruz. "Öğretmen okulunu bitirdikten sonra onu bir köye tayin ettiler... Mektepteyken, boyuna dinî menkıbeler anlattığı için ona «Fatma Hoca» lâkabını takmışlardı arkadaşları... Nihayet köye geldi ve kurtuldu. Sımsıkı örtündü ve kendisini masum çocuklara ve Allaha verdi."

(Rüya, 1971)

Necip Fazıl, kadın veya erkek öğretmen ayrımı yapmadan öğretmenleri idealize eder. Dürüst, inançlı ve dini vecibelerini yerine getiren şahsiyet olarak öğretmen çıkar karşımıza. Cumhuriyet aydınlanmasının konu edildiği romanlarda idealize edilen öğretmen tipinin zıddı bir karakter ile karşılaşırız. Necip Fazıl'ın öğretmenleri dindardır, gelenekçidir ve Kur'an'ın emirlerini bilir, yaşar. Necip Fazıl'ın öğretmeni ele aldığı hikâyelerindeki kurgu, menkıbe ve rüya üzerinden şekilleniyor. Zaman zaman olağanüstü olaylarla karşılaşıyoruz. Bunun sebebi ise idealize edilen öğretmenin topluma rol model olarak gösterilmesi diyebiliriz.