ALİ DEMİRTAŞ
Hangi alanda olursa olsun, bir şey gelenekselleşirken bazı tehlikeleri ya da olumsuz durumları da beraberinde getiriyor. Klişeleşmek, sıkıcı bir hale gelmek veya benzer olmak, bu tehlikelerin başında geliyor. Her alanda olduğu gibi kültür sanat etkinlikleri için de aynı şey geçerli. İlk olarak sadece İstanbul'da başlayan ve bu yıl 20 şehre yayılan Türkiye Kültür Yolu Festivali ise geleneksel bir hal alırken klişeleşmeyi ya da önceki yıllarıyla benzer olmayı çoktan bertaraf etmiş durumda. Her yıl gerçekleştirilen farklı disiplinlerden ve farklı nitelikten binlerce içerik ve etkinlik bunu kanıtlar nitelikte. Hal böyleyken biz de bu yıl başlangıcını Adana'dan yapan ve onlarca şehre gelmeye hazırlanan Türkiye Kültür Yolu Festivali'ni genel direktörü Selim Terzi ile konuştuk.
Bu yıl Adana'dan başlayan Türkiye Kültür Yolu Festivali hakkında kişisel heyecanınız nedir?
Start anına kadar ben de inanılmaz büyük bir heyecan oluyor. 2025 yılı festivalinin de ilk günlerini burada, Adana'da yaşıyoruz. 4 aylık hazırlık süreci hep bir heyecanla geçiyor. Festival bir şekilde başlıyor ve başladıktan sonra da tüm süreç çok keyifli geçiyor.
FESTİVALLERİN İNSANLARI SIKMAMASI ÇOK ÖNEMLİ
Bir şey gelenekselleşirken klişeleşme tehlikesini de beraberinde getirebilir. Türkiye Kültür Yolu Festivali de gelenekselleşme yolunda ilerliyor. Bu tehlikeyi de düşünecek olduğumuzda bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Her yıl etkinlik ve çalışmalarımızı kayıt altına alıyoruz. Aynı şehre bir sonraki yıl gittiğimizde mutlaka geçtiğimiz yıl yaptığımız işleri tekrar etmemeye gayret ediyoruz. Meseleyi çeşitlendirirken de buna dikkat ediyoruz. Mesele ana sahne sanatçılarımızın geçtiğimiz yıl gelen sanatçılarla aynı olmamasına özen gösteriyoruz. Sergiler de aynı şekilde. Geçen yıla göre bu yıl daha interaktif bir sergimiz var mesela. Bunu kendi aramızda da tartışmıştık, festivallerin kendini güncellemesi ve tekrar etmemesi, insanları sıkmaması çok önemli. Biz önlem olarak kendimizi tekrar etmeden devam edersek klişeleşme çukuruna düşmeyeceğimizi düşünüyorum. Örneğin Çanakkale'de her yıl katılım sayısı artıyor ve çevre illerden de insanlar geliyor. Bu da içeriklerin doğru çalışıldığının ispatı oluyor. Öte yandan dışarıdan bize etkinlik yapmak isteyenlere de bunu söylüyoruz, yapılacak etkinlik ve oluşturulacak içeriklerin tamamen festivale özel olması gerektiğini ifade ediyoruz. Hatta kimilerine de spesifik olarak şehirlere özel işler yapmalarını söylüyoruz. Dolayısıyla şöyle büyük bir avantajımız var, coğrafya o kadar zengin ki kültür ve sanat adına yapılacak çok şey var. Sonuç olarak hiçbir festivalimizde korktuğumuz şey başımıza gelmedi.
EN UFAK BİR SIKINTI YAŞAMADIK
Adana'da ve diğer şehirlerde çeşitli iş birlikleri ve kolektif çalışmalar yapıyorsunuz. Bu avantajlı bir şey mi sizin için?
İşin temeli ve ana konu kültür sanat olunca o paydada bir şekilde buluşuyorsunuz. Bu zamana kadar bu söz konusu paydaşlarla ve yerel yönetimlerle en ufak bir sıkıntı yaşamadık. Gün sonunda her şey bittiğinde hep birlikte "Arkamızda harika işler bırakmışız" diyoruz. Dolayısıyla Adana özelinde de baktığımızda burada eş zamanlı olarak Portakal Çiçeği Karnavalı bizimle birlikte. Nevşehir'de Balon Festivali ile bir aradayız. Bu iş birlikleri şehirdeki turizm hareketliliğini daha da artırıyor. Daha da ön plana çıkarıyor. Burada aslında bir mutfak var ve bu mutfaktan iki yemek çıkıyor. Bu yemeğin birini biz Kültür Yolu Festivali ile T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak yapıyoruz. Bir de 13 yıldır Adana'da yerel paydaşlar ve ortaklar Portakal Çiçeği Karnavalı yemeğini pişiriyor. Sonucunda da aynı restorandan insanlara servis ediliyor bu güzel yemekler...
BU YIL 180 GÜN FESTİVAL YAPACAĞIZ
Peki siz bundan önceki Türkiye Kültür Yolu Festivali yolculuğunu nasıl tanımlıyorsunuz?
İlk başladığımız süreçte bana "Böyle bir hedef var, 5 yıl sonra da 20 şehirde yapılacak, 7 bine yakın etkinlik organize edilecek" denseydi sanırım bunu büyük bir hayalperestlik olarak adlandırırdım. Gelin görün ki bu yıl biz 180 gün festival yapacağız. Hazırlıklar hariç... Yani bu çok büyük bir operasyon demek. Ben yedinci yılımdayım, sayın bakanımızla çalışıyorum. Kendisine festivalle ilgili her akşam bilgi veriyorum, bu bilgiyi talep ediyor. Hazırlık sürecinde de toplantılarımızı düzenli olarak yaptık. Dolayısıyla bu festival nasıl bu kadar iyi ve hızlı büyüdü sorusunun cevabı burada. Bakan beyin başarılı bir iş insanı olmasının da getirdiği avantajlar söz konusu.
MAHCUP OLMAK İSTEMEM
Hem bir izleyici hem de bir yönetici olarak bundan sonraki kaygınız ve hedefleriniz nedir?
Tek bir kaygım olabilir o da mahcup olmak. Böyle olmaması için de var gücümüzle çalışıyoruz. Ama sayın bakanımızın bizim arkamızda duruyor olması, bu süreci bizzat takip ediyor olması çok kıymetli. Ve inancım şu, önümüzdeki 2-3 yıl içerisinde eklenecek diğer şehirleri de sorunsuz ve başarılı bir şekilde atlatıp herkesin "İyi ki bu işi yapmışsınız" demesini sağlamak.
KÜLTÜR VE SANAT İYİLEŞTİRİR
Festivali takip eden etmeyen herkese bir mesaj verecek olsaydınız bu mesaj ne olurdu?
Kültür ve sanat her anlamda iyileştirir. O yüzden gittiğimiz her şehirde hem ekonomiye katkı sağlaması hem insanların sosyo-kültürel olarak daha iyi anlar biriktirmesi ve zaman geçirmesi, 9 gün boyunca şehirde böyle bir havanın hâkim olmasının sağlanması; tüm bunlar katılımcıların da gelmesiyle daha anlamlı hale geliyor. Ben kültür ve sanatın iyileştirici gücünü herkesin deneyimlemesini isterim ki girdiğimiz şehirlerde bunu gördük. Kültür Yolu Festivali hemen hemen toplumun çoğu kesimine dokunuyor, bu da bizi çok mutlu ediyor. Ben bu süreci çok kıymetli buluyorum. Çünkü o kadar farklı disiplinlerde iş yapıyoruz ki biz 7'den 70'e sözünün tam vücut bulmuş hali olarak bunu değerlendiriyorum.