Kendisinden sonra da yaşayan ruh

‘‘Sana taş attılar, sen gülümsedin/ Dervişin bir gül attı, inledin.'' Necip Fazıl, fikirlerini, tıpkı bir kayayı parçalayıp fışkıran sular gibi serdedebilen, fikir çilesini şiirleştiren adamdır.

İNCİ OKUMUŞ

Necip Fazıl Kısakürek'in edebiyat dünyasına adım atışı, sadece kendi çağında değil, aynı zamanda tüm zamanlarda gelecek nesilleri de etkileyecek bir yolculuğun başlangıcı olmuştur. Onun eserleri, evrensel temaları işleyebilen kelimelerin ötesinde seyreden derin duyguların ifadesi olmakla kalmamış, toplumsal bir öğretiye dönüşmüştür.

Necip Fazıl, güzelliği o derece güzel ve isabetli görebilen, fikirlerini çoğu zaman tıpkı bir kayayı parçalayıp fışkıran sular gibi serdedebilen fikir adamıdır. ''Sana taş attılar, sen gülümsedin/ Dervişin bir gül attı, inledin.'' dediğinde milletimizin neredeyse fert fert kafasından geçenleri, unutulmaz eserler içinde anlatabilen kimi zaman yaşadığı mutlulukta bir zafer havası estirse de yerine göre derin bir hüzün servetine sahip şuur insanıdır. ''Bir baltada indirdin ağacımdan dalımı / Bana zehir yedirdin, el âleme balımı.''

Nesneleri berraklaştıran yönüyle kullandığı kelimelere bir itibar kazandırırken kurduğu cümlelerle muhatabına derin zenginlikler sunmayı başarabilen bir sanat adamıdır. ''Hep olmadan hiç olmaz, hiçin ötesinde hep / Bu mu dersin, taşlarda donmuş sükûta sebep?''

Her çağda olduğu üzere yaşadığı çağda bir karışıklık elbette mevcuttur. ''Düşün o divaneyi, "Her şey içimde" diyen/ Ateş denilse yanan, su denince eriyen'' çağda cereyan eden hadiseler Necip Fazıl'daki cevheri içten içe zorlayan üstün kaderde bir nizama sahip olsa gerektir. Bir cihan imparatorluğunun çöktüğü ve büyük bir dirilişin yaşandığı bu asırda farklı sanat ve edebiyat anlayışları içinde kendi hayal gücünün zenginliğine, ruhunun coşkunluğuna gem vurmaksızın yazı diline hakimiyetiyle usta bir mimar ve usta bir sanatkâr olduğunu göstermiştir.

Bugüne kadar eserlerini ciddiyetle okuyan hiç kimse onun tesirinden uzak kalamamıştır. Bir yanlışlık gördüğünde, derhal, hiç korkmadan, çekinmeden o hatayı ve yanlışı ortaya koyan ve doğru bulmadığı şeyleri suçlamaktan hiçbir zaman kaçınmayan bir tenkit adamıdır. Fikir çilesini şiirleştiren adamdır. Dönemin kuru yavan epik şiirlerinden, anlamsız ve uzun sürrealist şiirlerden uzaktır. Anlam derinliği ve ustaca kullanılmış biçim ve öz içinde sanata dönüşen ideolojiyle birlikte sadece milletimizin değil, ümmetinde kalbini taşımıştır. ''Ateşe gir gölgelen! Kaynar suda gülümse'' düsturuyla güçlü cemiyetin kurulması fikri ondan gelmiştir.

Toplumumuzda her an kendini aşan bir varlık olarak insan gelişimine insanın ruh, beden, akıl, fikir ve irfan mertebesinden kimi zaman alkışlar göndermiş kimi zaman da sarsıcı bir psikoloji içinde kamçılayan, daha parlak ve inandırıcı bir üslup kullanmıştır. Devrinde kimi derme çatma fikirler aptalca davranışla bir ayna içinde sadece kendini bakıp görürken Necip Fazıl'ın kırışık beyinleri ütüleyen zihin açıcı ve kararlı tavrı hafızalarda iz bırakmış, tavır koyma bahsinde toplumda hisse almak isteyen hemen herkese diri tutacak iksiri sunmuştur.

Zaman zaman insana acı veren, korku, cinnet, azap, acı, işkence ve çile gibi sıkça kullandığı kimi kelimeler yanında sarf ettiği kimi alaycı ve iğneleyici sözler aslında toplumun felçli olan uzuvlarına kan akışı sağlayacak iyileştirmeyi başarabilmek için gösterilen gayret olarak görülüp değerlendirilmelidir. ''Anladım işi, sanat Allah'ı aramakmış/ Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış'' derken de baştan sona gösterdiği bütün bir çabanın amacını özetlemiş, beslendiği hakiki kaynağa teslimiyetinin gücünü göstermiştir.

Hafızalarda iz bırakan, sarıp sarmalayan, yenilik katan azmi düşününce ''Durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak'' diyen Necip Fazıl olmasa, devrin başsız fikirlerine kim eğilecekti? Diyesi geliyor insanın...''Bir yurt ki bu, diriler ölü, ölüler diri/ Raflarda toza batmış Peygamber'den (s.a.v) bildiri'' derken Necip Fazıl, sağlam kafalı bir gönül hekimi olarak da şifaya talip bir topluluğun cerrahı olabilmeyi başarabilmiştir.

Son eserlerinin çoğunda, ''Onda sırların sırrı: Bulmak için kaybetmek / Parmakların saydığı ne varsa tüketmek.'' azmi çokça hissedilen bir şeydir. Necip Fazıl Kısakürek, ''gölgesinin peşinden yürüyüp giderken'', kendisinden sonra da yaşayabilen bir ruh olarak nesillerimizin aynı secdeye baş koyması ve aynı ülkü içinde bir bütüne dahil olmasıyla aramızda bütün bir hayatiyetiyle yaşayan bir keşif ve mücadele insanıdır. Her yanlış adımı adımlarıyla çiğneyen, arayışı olan, kaçışı olmayan bir cesaret insanıdır.