İstanbul'un zirvesinde bir şaheser: Büyük Çamlıca Camii

Maneviyatın ve estetiğin buluşma noktası. Osmanlı ve Selçuklu mimarisinin göz kamaştırıcı bir yansıması, Büyük Çamlıca Camii…

AKSAM.COM.TR

İstanbul'un en yüksek tepelerinden biri olan Çamlıca'da gökyüzüne doğru yükselen büyük Çamlıca Camii, ihtişamı, sanatsal detayları ve manevi atmosferiyle şehrin siluetine benzersiz bir dokunuş katıyor. Sadece bir ibadethane olmanın ötesinde, bir kültür ve sanat merkezi niteliği taşıyan bu muhteşem yapı, Türkiye'nin en büyük camisi unvanını gururla taşıyor.

2019 yılında İslam dünyasının Regaip Kandili'ni kutladığı perşembe günü sabah namazıyla birlikte ibadete açılan büyük Çamlıca Camii devasa bir yapı olarak dikkat çekiyor. Caminin dört bir yanında yükselen 6 minaresi, İslam'ın temel şartlarını simgelerken, 72 metre yüksekliğindeki ana kubbesi İstanbul'daki 72 milleti temsil ediyor. İstanbul'un her noktasından görülebilen camide aynı anda 63 bin kişi ibadet edebiliyor. Kubbenin iç yüzeyine, 16 Türk devletine ithafen Allah'ın isimlerinden 16'sı yazılırken, caminin dışarıdan ana avluya girişinde yer alan ve mermerle kaplanan taç kapı, büyüklüğüyle göz dolduruyor. Taç kapının avlunun içine bakan kısmında, Kasas Suresi'nin 77. ayeti yer alıyor. Caminin içine girilen kapının üzerinde ise Al-i İmran Suresi'nin 132-136. ayetleri yer alıyor. Caminin kubbe altında dört ayrı bölümde yer alan aslan göğüslerinde, "Ey ihtiyaçları gideren", "Dualara icabet eden", "Sesleri duyan", "Dualarımızı kabul et" sözleri bulunuyor...

İNCE İŞLENMİŞ HAT SANATI, VİTRAYLAR VE ÇİNİ DETAYLARI...

Büyük Çamlıca Camii'nin içi, ince işlenmiş hat sanatı, vitraylar ve çini detaylarıyla süslenmiş olup, devasa avizeleriyle ziyaretçilerini büyüleyen bir atmosfere sahip. İçerisinde İslam Eserleri Müzesi, sanat galerileri, konferans salonları ve kütüphane gibi bölümler barındıran cami, ilim ve sanatla iç içe bir yaşam alanı sunuyor. Büyük Çamlıca Camii, bir rüyasının gerçeğe dönüşmüş hâli. Hem büyüklüğü hem de sanatsal detaylarıyla İstanbul'un ruhunu yansıtan bir anıt gibi yükseliyor. Onun hikâyesi, yalnızca betondan, çiniden ve kubbelerden ibaret değil, içinde yüzlerce yıllık bir medeniyetin izleri saklı. O, Selçuklu'dan Osmanlı'ya uzanan zarafetiyle, modern çağın ruhunu da içine katarak İstanbul'un kalbine dikilmiş bir mühür. Anadolu Yakası'nın en yüksek tepesinde yükselen, maneviyat ve estetiği bir araya getiren bir başyapıt olarak İstanbul'un zirvesinde yerini alıyor.