EROL ERDOĞAN
Yazarlar, düşünürler, şairler, siyasetçiler, eğitimciler, tasavvuf önderleri gibi toplum inşasına ve insanlığın geleceğine dair çabası olanların gençlikle ilgili düşünceleri sözün ötesine geçerek tasavvur, idealleştirme, kavramsallaştırma, hedef oluşturma, yapılaşma ve teşkilatlandırma gibi çeşitliğe ulaşmaktadır.
Yakın tarihimiz ideal gençlik kavramsallaştırmaları bakımından zengindir. Belleklerde yer eden başlıca gençlik kavramsallaştırmaları şunlardır: Mehmet Akif Ersoy'un Âsım'ın Nesli, Tevfik Fikret'in Halûk'u, Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk Gençliği, Sezai Karakoç'un Diriliş Nesli, Necmettin Erbakan'ın Millî Gençliği, Alparslan Türkeş'in Ülkücü Gençliği, Doğu Perinçek'in Öncü Gençliği, Muhsin Yazıcıoğlu'nun Alperenler'i, Necip Fazıl Kısakürek'in Büyük Doğu Gençliği...
Halkın gençliğe dair sözleriyle öncü şahsiyetlerin yaklaşımları arasında farklar bulunmaktadır. Halk, genç kelimesini çoğunlukla olumsuz kelimelerle kullanmaktadır. ARGETUS Araştırma'nın danışmanı olduğum yıllarda onlarca gençlik araştırmasının içinde bulundum. O araştırmalarda gördüğüm şudur: Toplumun gençlere yönelik kullandığı ön yargılı cümlelerin sayısı 60'tan fazla. Gençler okumuyor, saygısızlar, yaramazlar, iş beğenmiyorlar, büyük küçük bilmiyorlar, internet bağımlıları şeklindeki bu tür cümlelerin hiç biri de doğru değil. Toplumun genelinin aksine, siyasi, fikri ve kültürel önderler, gençlerle ilgili olumlu yaklaşımlar ortaya koymakta ve gençleri iyi kelimelerle tanımlamaktadırlar.
Nurettin Topçu bu hususu Yarınki Türkiye kitabında şöyle ifade etmektedir: "En büyük hata, gençliğe değer vermemekten doğuyor. Ya gençlikten bir şey beklemeyerek küskün yaşıyoruz ya da zekâmızın zorba kuvvetleri ile onları istediğimiz gibi düşündürmek için bütün kuvvetlerimizi kullanıyoruz."
Bundan dolayı, halk, gençleri "geleceğin teminatı" görürken öncüler gençleri şimdinin ve geleceğin mimarları, ortakları ve sahipleri olarak görmektedir. Necip Fazıl'ın "Zaman bendedir ve mekân bana emanettir şuurunda bir gençlik" ifadesinde bu ruh vardır. Siyasi, fikri ve kültürel önderlerin gençlere yaklaşımındaki umutlu hâlleri ve gençleri an ile ilişkilendirmeleri, onlara, gençlerin gözünde ağabeylik, liderlik, üstatlık payesi vermektedir.
Necip Fazıl Kısakürek'in gençliği Büyük Doğu Gençliğidir. Pek çok kitabında ve konuşmasında onun gençlik tasavvurunun detaylarını görebiliriz. Necip Fazıl, meşhur gençlik hitabesini 1975'te yazmış, MTTB tarafından düzenlenen gecede kendisi seslendirmiştir. Necip Fazıl, gençlik tasavvurunu Büyük Doğu Gençliği ifadesi ile sembolleştirirken Mehmet karakterini de müşahhas bir genç olarak ortaya koymuştur. Üstat, Zindandan Mehmed'e Mektup şiirinde şöyle haykırır: "Sen bir devsin, yükü ağırdır devin! Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!"
Büyük Doğu Gençliğinin belirgin vasfı aksiyon sahibi olmasıdır. Ancak, aksiyon sadece eylem değildir, "üstün işe hak edilmiş, üstün fikir demektir." Aksiyon ve fikir ilişkisini şöyle anlatır: "Herhangi bir iş ve fikir değil. Fikirsiz hiçbir iş yoktur. Aleladenin üstü; harika yenilik ve çetinlik şartları içinde insanın kendi kendisini ve cemiyetini aşma cehdi; aksiyon budur. Her işte imkân üstüne tırmanmak ve engeli aşmak davası."
Necip Fazıl'ın ideal gençlik tasavvurunu, müşahhas bir yapı veya teşkilata dönüştürmemesi, gençlikle ilgili derin, güçlü ve coşkulu söylemlerinin farklı kültürel, siyasi ve sosyal gruplarca benimsenmesi gibi önemli bir sonuç doğurmuştur.
Necip Fazıl, İman ve Aksiyon adlı eserinde ideal gençliğin özelliklerini sıralar. Bunların başında aşk vardır. Sonra idrak, nefis muhasebesi, aksiyon, gözü karalık, fedakârlık, disiplin, merhamet, samimiyet, ahlak, zarafet, estetik, sahabeyi model almak gibi vasıflar gelir. Necip Fazıl'ın idealindeki gençlik hem geçmişini süzgeçten geçiren hem kendisine dayatılan Batılılaşmaya direnen karaktere sahiptir. "Lafını çok dinledik, şimdi iş inkılâpta!" der, inkılabı da gençlerden bekler.