‘Hayatı önceleyen tavrı müthişti'

2020'de yayın hayatına başlayan aylık edebiyat ve fikir dergisi “Muhit”, yeni sayısını merhum gazeteci, yazar Ahmet Kekeç'e ayırarak özel bir dosya hazırladı.

Önceki yıl ocak ayında yayın hayatına başlayan aylık edebiyat ve fikir dergisi “Muhit”, yeni sayısını 14 Kasım 2020’de hayatını kaybeden gazeteci, yazar Ahmet Kekeç’e ayırdı. İlk sayısında Kekeç’le gerçekleştirdikleri söyleşiye yer veren dergide, özel bir dosya hazırlandı. Dosyada edebiyat dünyasının önemli isimleri ve oğlu, Usta isim Kekeç’i anlattı:

İbrahim Tenekeci: “Yeni ve sonsuz bir hayata başladı. Bu sayımızı Ahmet Kekeç Ağabeyimize ayırmaya, onunla ilgili dosya yapmaya karar verdik. Bir insanın arkasında bu kadar güzel şahitlik bırakması, kazançların en kıymetlisidir.”

Yazar Necip Tosun: “Öyküye, romana en üst basamaktan başlayan Ahmet Kekeç, hep edebiyatın içinde kalmasına karşın kitap yayını konusunda ısrar etmeyen yazarlardandı.”

AĞLAKLARA UZAKTI

Şair Hüseyin Atlansoy: “Ahmet Kekeç, kardeşlik hukuku içinde sözünü söyleyebilenlerdendi. Trajedisizlikten dolayı ustaca ve kurnazca ironiye yönelmiş kimi yazar ve şairlere ne kadar uzak ise ‘ağlak’lara da o kadar uzaktı. Her zaman hayata bakan, hayatı önceleyen tavrı müthişti.”

Yazar Saadettin Acar: “Halka ve onun değerlerine savaş açıldığı, ‘tek parti devr-i saadeti’nin tekrar hortlatılmak istendiği o meşum 28 Şubat ara döneminde, Ahmet ağabeyin yazıları vesika niyetine okunabilecek kıymetli birer belge hüviyetindedir.” 

PIRLANTA GİBİ DUYGUSALDI

Yazar Sibel Ersaslan: “Ahmet ağabeyin, zor zamanların bıçkınlaştırdığı polemikçi dilinin altında, pırlanta gibi parlayan bir duygusallık vardı. Ama gece-gündüz mücadeleden, sürekli gardını alarak veya savunma kalkanıyla yazmak zorunda kalıştan olsa gerek, çoğu kişi onun duygusal dünyasını fark edemedi.”

ÖDEVİM OLARAK DURUYOR

Oğlu Mehmet Hakan Kekeç: “Babam kimseye yük olmadan yaşadı. Müdanasızdı. Gereğinden fazlasını istemedi. Bir ödevden bahsetmek istiyorum. Beyoğlu’nda yürüyorduk babamla. Kitapçıya girdik. Üst kata çıktık, kimseler yok. Kitaplara bakarken ‘Geçim derdi yüzünden’ dedi. Gazetecilik zorunluluğundan bahsediyordu. Cevap veremedim bir süre. Edebiyatı kendi dünyasında önceliyordu babam ama şu geçim derdi denen illet yok mu, kendi dünyasını yaşayamıyordu. Yazdı gene de. İki roman. Biri öykü, biri de günce. Bilgisayarında bitmiş birçok dosya duruyor. Ödevim olarak duruyor.”