Gözüme ceza vermek için sana bakıyorum!

Turan Karataş'ın yeni kitabıyla okura hatırlattığı Hoca Hayret Efendi, kaleminin yanında huysuzluğu, kibri, hiciv kabiliyeti ve çirkinliğiyle nam salmış ama sonra unutulmuş edebiyatçılarımızdan biri. Hakkında anlatılanlar fıkra olacak cinsten. Sokaktan geçen bir kadın ona bakma sebebini şöyle anlatıyor: “Gözlerimden biri bir günah işledi de ona ceza vermek için senin yüzüne bakıyorum.”

HALE KAPLAN

'Bir Okurun Notları' Prof. Dr. Turan Karataş'ın Muhit Kitap'tan çıkan deneme kitabı. Yazarın kitapta yer verdiği yazıların çoğu, farklı zamanlarda, farklı mecralarda yayınlanan kitap kritikleri. Fakat sadece bir kitap çerçevesi içine sıkışıp kalmamış yazılar bunlar. İçerikteki en çarpıcı kısımlar edebiyatımızın kıymetli şahsiyetlerine yapılan göndermeler kuşkusuz: Hüseyin Rahmi'nin bisiklet hobisi, Fikret'in sol fobisi, Refik Halit'in sofrası... Biz de kitaptaki ilginç bir şahsiyeti sizinle tanıştırmak istedik. Hoca Hayret Efendi'yi tanıdığınıza pek memnun olacaksınız.

"Bütün vücudu sinirden mürekkep" Mehmet Bahaüddin Hayret, nâm-ı diğer Adanalı Hoca Hayret Efendi, kitapta en çok dikkati çeken şahsiyetlerden. Bugün pek kimse tanımıyor. Akademi için de böyle mi durum?

Tek tük tanıyanlar vardır. Eserleriyle ilgili bir iki çalışma yapıldı. İki küçük risalesini Latin harflerine aktarıp yayınlayan bir kitap çıktı. II. Abdülhâmid'i ve saltanatını meth için kaleme aldığı manzumesi "Mir'at-i Bedâyi'" hakkında bir makale gördüm. Doç. Dr. Rıfat Kütük epeyce ayrıntılı ve güvenilir bir madde yazdı. Ondokuzuncu asır sonunda veya yirminci asır başında eser veren Türk edebiyatının birinci ve ikinci sınıf şair ve yazarlarının eserleri üzerine araştırmalardan sonra sıra Hayret Efendi ve benzeri edebiyatçıların eserlerine geldi. Bu sebeple son yıllarda ilgiler bu kişilere kadar uzandı. Tabii üniversitelerde araştırmacı sayısının artmasının da payı var bu ilgide.

Hicve meraklı, sözünü sakınmıyor, herkesi aşağılıyor... Kendine, yazdıklarına karşı tavrı nasıl peki, merhametini ancak orada mı görebiliyoruz?

Hayret Efendi'nin bu tavrı için "benbenlik" daha uygun bir tabir. Kendi şiirini okurken, saygıyla, edeple ve huşu içinde dinlenmesini istermiş.

KADINLARA DA DÜŞMAN

Peki cins-i latif ile münasebeti? Kadınlar konusunda da mı aynı abus çehreyi görüyoruz?

Hayret Efendi'nin kadınlardan hazzetmediği hatta nefret ettiği rivayet ediliyor. Bunu örnekleyen öykücükler anlatılıyor. Bir erkek, kadınlardan nefret eder mi? Bana inandırıcı ve tabii görünmez. Belki aşırı bir yorum sayılabilir, ama şöyle düşündüm. Hayret Efendi, sûreten çirkinliğini, hadi hafifletelim biçimsizliğini ve beğenilmediğini bildiği için, cinsiyle ve ismiyle latife olanları hor görerek, karşı bir taarruz gibi, kendini beğenmeyenlere fırsat vermek istemiyor. Sanki şöyle diyor gibi, "Siz kim oluyorsunuz da beni beğenmemeye yelteniyorsunuz. Sizi beğenen kim!" Hilmi Yücebaş'ın derlediği Hiciv ve Mizah Edebiyatı Antolojisi'nde Hoca'ya yakıştırılan şöyle bir fıkra da var: Hayret Efendi, bir kahvenin önünde nargile içiyormuş. Sokaktan geçen bir kadın, ne sebeple ise Hoca'nın yüzüne teyellemeden fazlaca bakıvermiş. Hoca kızmış, "Ne bakıyorsun be kadın" demiş. Kadının cevabı, Hayret'ten intikam almak isteyen bir muarızın "uydurması" olmalı. "Gözlerimden biri bir günah işledi de" demiş kadın, "ona ceza vermek için senin yüzüne bakıyorum."

SULTANI BOĞMAK İSTEDİ

Siz nasıl karşılaştınız bu zat ile? Sizin üzerinizdeki ilk tesiri nasıldı?

Hilmi Yücebaş'ın Hiciv ve Mizah Edebiyatı Antolojisi'nde karşılaştım Hayret Efendi ile. Hakkında anlatılan şu öykücüğü okuyunca, merakım çoğaldı. Malûm, İkinci Abdülhâmit döneminde yaşayan okumuş yazmışların hemen çoğu, Sultan'ın ülkeyi kötü yönettiğine inanıyor ve ona bir çeşit düşman kesiliyor. Hayret Efendi de bunlardan. Öyle ki, Yıldız Sarayı'nın duvarına merdiven dayayıp sultanın odasına girerek onu boğmayı düşünecek kadar işi ileri vardırıyor. Hikayeyi anlatan, "onu bu çılgın düşüncesinden, ileri derecede miyop olmasının bu eylemi gerçekleştirmesine imkân vermeyeceğini söyleyerek dalga geçen arkadaşları vazgeçirdi" diyor. Tabii hemen çokları gibi, Hoca Hayret de İttihat ve Terakki iktidarının beceriksizliğini görünce Sultan Abdülhamîd'e dair düşüncelerinden vazgeçmiş.

KİMSELERİ BEĞENMEZ

Çok kimseyi/şeyi beğenmeyen Hayret Efendi, güzelliğe gönül düşüren, inceliklerden bahseden bir şair aynı zamanda! Bu nasıl mümkün oluyor?

Güzel sözün farkında olan, beğenisi yüksek biri Hoca Hayret. Bilgisi de çok fazla. Benbenliği yani kibri biraz da bundan. Toplumdaki birçok kimseden üstün tarafları var. Abus çehresi, kimseyi beğenmeyişi onun güzele/güzelliğe meyletmesine mani değil kuşkusuz. Bakmayın siz, her insanda iyi bir taraf, ince bir yan vardır. Ne heybetli, azametli adamlar bilirim, hisli yürek sahibidirler. Hiç ummadığımız durumlarda duygulu ve dokunaklı olurlar. Diyeceğim, hiç ummadığımız insanlardan şiir çiçeklenebilir.