Farha filminin yönetmeni Darin Sallam: Tarihin doğru tarafındaysan daha güçlü olursun

Gazze'deki soykırımı gerekçelendirmek ve dünya kamuoyunu savunma hakkını kullandığı yalanıyla kandırmak isteyen İsrail'in yalanlarını Farha adlı filmiyle ters yüz eden genç yönetmen Darin Sallam direnişin sinema cephesindeki en güçlü seslerinden biri. “Tarihin doğru tarafındaysan daha güçlü olursun” diyen başarılı sinemacı ile Büyük Taarruz Uluslararası Kısa Film Festivali'nde Farha'yı ve Filistin'i konuştuk.

aksam.com.tr

GÜLCAN TEZCAN

Afyonkarahisar Valiliği ev sahipliğinde, Anadolu Kültür ve Sanat Meclisi Derneği tarafından düzenlenen Büyük Taarruz 3. Uluslararası Kısa Film Festivali bu yıl çok özel bir konuğu ağırladı. Festivalin açılışında Vali Kübra Güran Yiğitbaşı tarafından "Özgür Filistin Onur Ödülü" takdim edilen Filistinli yönetmen Darin Sallam, direnişin sinema cephesinde büyük mücadele veren isimlerden biri.

İsrail, Gazze'de yaptığı katliamlar ve soykırıma 7 Ekim olaylarını gerekçe gösterip savunma hakkını kullandığı iddiası ile küresel güçleri ikna ederken Darin Sallam, Farha adlı filmiyle işgalin 1948'de başladığına ve İsrail işgal devletinin Filistinlilere yapılan hangi saldırılar sonrası kurulduğuna işaret ediyor. Küçük bir kız çocuğunun gözünden Nakba'yı konu alan filmiyle İsrail'in tüm argümanlarını ters yüz eden Sallam, bu yüzden filmle ilgili birçok engelleme ve sansür girişimiyle karşılaşmış. İlk kez 2021'de Toronto Film Festivali'nde gösterilen film, 2022'de Netflix'te yayınlanmasının ardından tüm dünyaya ulaştı. İsrail Hükümeti'ni son derece rahatsız eden film, bütün engellemelere rağmen dünya ölçeğinde izlenilerek gerçeğin sözcülüğünü yaptı. Filistin davasına sanat cephesinde çok büyük hizmeti olan bu güçlü yapımın yönetmeni Darin Sallam'la Büyük Taarruz Uluslararası Kısa Film Festivali'nde Farha'yı ve Filistin'i konuştuk.

"GERÇEKLERİ VE 1948'İ ANLATMAM İSRAİL'İ RAHATSIZ ETTİ"

"Siyonistlerin ABD'deki en büyük silahı sinema ve bunun için çok güçlü bir şekilde uğraşıyorlar yıllardır." diyen Sallam, Holocaust filmleri ile yıllardır dünyayı manipüle eden İsrailli sinemacıların hakikat karşısında hiçbir şansı olmadığına dikkat çekti.

"Onlar yüzlerce film yapsa da gerçek olanı anlatmadıklarından aynı etkiye sahip olamayacaklar. Onlar o kadar film yaptı. Ama Farha doğruyu anlattığı için onları çok rahatsız etti ve sırtından bıçaklanmış gibi hissettiler kendilerini ve saldırıya geçtiler. Doğru olan her zaman bir yalana inandırmak için üretilmiş o filmlerin hikâyesinden çok daha güçlü olacak." diyen Sallam, "1948'deki Nakba'yı anlatan film yoktu. Bu yüzden de çok sinirlendiler. Ama bu hikâye ve bu başlangıç anlatılmalıydı. Çünkü insanlar işgal altında acı içinde yaşarken ne yapacağını düşünürken onlar da dünyayı yalanlarına inandırmak için kampanyalarına devam ediyorlardı.

"ÖNEMLİ OLAN ÇOK FİLM YAPMAK DEĞİL SAHİCİ HİKÂYELER"


Farha gibi filmlerin etkisini artırmak ve yeni, daha güçlü işler yapabilmek için diasporadaki Filistinli sinemacıların bir dayanışma ve yapılanmada bir araya gelip gelmeyeceğini soruyorum. Farha filminin dağıtımını Bella Hadid'in babası Mohamed Hadid'in kurduğu Watermelon Pictures'ın üstlendiğini hatırlatıyor Sallam. Ancak bu tarz bir oluşum ve çok büyük prodüksiyonlar yerine sahici hikâyeler üzerinden ilerlemenin daha anlamlı olduğuna dikkat çekiyor:

"Benim için çok fazla film olması ya da böyle filmler çekilmesinden ziyade içeriği gerçekten güçlü ve etkili olan hikâyelerin anlatılması önemli ve ben daha çok buna odaklanıyorum."

Farha ile yapım aşamasında bir korku duvarının da aşıldığından söz ediyor Darin Sallam:

"Farha'dan önce hem bu filmde çalışanlar hem de ona destek verenler oldukça korkuyorlardı. Bu anlamda bir direniş göstermek zordu onlar için. Ama Farha'nın başarısından filmde olanlar başka projen var mı diye sordular. Özgüven kazandılar ve korkmamaya başladılar. Bu şekilde içerden de dışardan da daha çok yardım gelmeye başladı."

"FARHA, GÖZ AÇAN BİR YAPIM"

Sinemanın İsrail işgali ve Filistin'de olup bitenleri doğru anlama, gerçekle ilgili farkındalık oluşturma adına güçlü bir işlevi olduğundan da söz eden Sallam, sözlerine şöyle devam ediyor: "Bu konuda özellikle kendi filmimden bahsedebilirim. Farha oradaki öfkeyi o kadar diri bir şekilde veriyordu ki konuyu daha çok İsrail tarafından görenler ve bilenler filmi izledikten sonra Filistin'i daha iyi bilerek ve gerçeği görerek oradan çıktılar. Dünya prömiyerinde de Farha'yla ilgili basında çıkan bir yazıda göz açan ve farkındalık oluşturan bir yapım nitelemesi kullanıldı. Her yerde öyle bir hikâye benimsetilmiş ki insanlar İsrail-Filistin çatışması diye bahsediyor ama öyle bir çatışma yok. Bir işgal var ortada. Filmi gördükten sonra da insanlar bunu söylüyor. A, böyle bir hikâye var ve bu bir çatışma değil bakın Filistin işgal edildi, bu oldu diyorlar ve fark ediyorlar."

"TARİHİN DOĞRU TARAFINDAYSAN DAHA GÜÇLÜ OLURSUN"


Uğradığı sansür ve engellemelere rağmen filminin nasıl bu kadar başarıya ulaştığını sorduğumda tam da bir Filistinli'ye yaraşır bir cevap alıyorum genç yönetmenden:

"Elhamdülillah, Allah'ın yardımıyla... Artık kendimden olduğunu değil Allah'tan gelen bir güçle devam ettiğini düşünüyorum. Seyircilerden gelen ilgi çok güzel. Birileri engellemeye çalıştıkça Allah sanki bana bir güç veriyor, beni ittiriyor ve ben devam edebiliyorum. Böylece filmin yolculuğu bu şekilde güzel geçebiliyor."

Filistin sinemasının mücadele edecek bir işgal ve anlatacak güçlü bir hikâyesi olduğu için bu kadar güçlü bir dile sahip olduğunun altını çizen Sallam, 'Hâlâ adaletsizlik ve acı var. Nakba halen devam ediyor. İşgal hâlâ devam ediyor. Dolayısıyla tabi acı devam ediyor bu da yazılanlara, çekilen filmlere yansıyor. Tarihin doğru tarafında olduğun zaman çok daha güçlü olursun." diyor ve ekliyor: "Filistin edebiyatı ve sinemasını güçlü kılan ve ikisi arasında ortak olan şey annelerden, büyük anne ve büyükbabalardan gelen acının ortaklığı. Bu yüzden sinema ve edebiyat birbirini besliyor."

Filistin ve Gazze'de yaşananları düşündüğünde Darin'in kahramanı kim? şeklindeki soruma ise şöyle cevap veriyor Darin Sallam, "Tabi ki çok fazla kahraman var ama benim için Filistinli kadınlar ve anneler diyebilirim. Hem güçlü oldukları hem her şeye rağmen devam ettikleri için ve dayanıklılıklarını, direnişi sürdürdükleri için... Çok ünlü bir fotoğraf vardır. İşgalcilerin kesmek istediği bir ağaca sımsıkı sarılan ve bırakmayan bir kadın. Askerler ona silah doğrultmasına rağmen o kadın korkmuyor ve ağacı bırakmıyor. Ya da tek başına bir çocuğun tanklara taş attığı bir yerde tabi ki onlar kahraman. Bana soruyorlar 'İsrail karşısında korkuyor musun, kariyerin mahvolmaz mı?' diye. Ben bunları izleyerek büyüdüm. Tabi ki korkmuyorum bu açıdan."