Edebiyatımızda mistik ve metafizik şiirin öncü şairi: Necip Fazıl Kısakürek

Bir “üslûp sihirbazı” olan Necip Fazıl, konu ve tür itibarıyla birbirinden farklı, çok sayıda eser vermiş bir sanatkârdır. Türk şiirinin zirve şahsiyetlerinden biri olan şair, edebiyatımızın hemen her türünde eser vermiş olmakla beraber, altmış yılı aşan yazarlık hayatında şiirden hiç kopmamıştır.

Prof. Dr. İbrahim Kavaz

Edebî topluluklar, bir aksiyon veya reaksiyon hareketi olarak sanat anlayışlarını ve ilkelerini ortaya koyarlar. Geçmişe özlemin, hamasî duyguların ve folklora ait malzemenin, şiire has bir tarzda işlendiği yahut materyalist edebiyatın ortaya çıktığı dönemde, Cumhuriyetin ilanından sadece bir yıl önce, yazdığı şiirleri yayımlayan Necip Fazıl, "Kitâbe", "Akşam", "Örümcek Ağı" vs. şiirleriyle, "ben"in iç dünyasına yönelişle beraber, dışa atılışın da sesi olur. Arayış ve yönelişlerin, edebiyatımızda yaşandığı yıllarda o, ilk şiirlerinden itibaren yeni bir duygunun ve farklı bir imajın peşindedir. Mistik ve metafizik temaları ele alan şairin kaleminde şiir, kaba ideolojilerden ve materyalist dünya görüşünden arındırılmak suretiyle kaynağını bulmuştur.

Bir "üslûp sihirbazı" olan Necip Fazıl, konu ve tür itibarıyla birbirinden farklı, çok sayıda eser vermiş bir sanatkârdır. İlk yazdıklarıyla kendinden söz ettiren ve Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin zirve şahsiyetlerinden biri olan şair, edebiyatımızın hemen her türünde eser vermiş olmakla beraber, altmış yılı aşan yazarlık hayatında şiirden hiç kopmamıştır. Şiir aracılığıyla dilin zenginleştirilmesi, kelimelere farklı anlamlar kazandırılması, dilin her türlü ruh ve duygu hâlini ifade etmeye müsait hâle getirilmesi, şairlerin mensubu bulundukları kültüre ve millete karşı sorumluluklarıdır. Bu sorumluluğun bilinciyle şiire bakan Kısakürek, Türkçenin lûgatini anlam ve ifade bakımından zenginleştirme hususunda Türk şiir diline çok önemli katkılar sunmuş, vezin ve kâfiye bakımından kusursuz şiirler kaleme almıştır. Edebiyatı ulvî gayeye ulaşmada araç olarak nitelendiren şair, ölmez bir davanın dönmez savunucusu, fikir ve aksiyon adamı olarak sanat ve fikir hayatımızda yerini almış bir isimdir.

O, şiirleriyle sanatın zât gayesinden ödün vermemiş, fikir yazılarıyla insanları uyandırmaya çalışmış, hatta uyandırmakla kalmayıp toplumu arkasına almak için Anadolu'yu adım adım dolaşmıştır.

ŞİİRDE ZENGİN MUHTEVA

Necip Fazıl'ın şiirinin temelini, estetik mükemmeliyet anlayışından başka, mistik ve metafizik temayüller; yalnızlık, sebepsiz korku, hafakan, dâüssıla, tecrit ve benzeri temalar oluşturur. Onda, korku olarak bahsedilen duygunun arkasında, korkudan kaçış değil, korkuyu arayış ve korkunun peşinen koşuş vardır. Aynı şekilde, vatanından uzak kalan insanın oraya karşı duyduğu derin ve marazi bir hasret duygusu olan dâussıla, onun şiirlerinde şehirlerden kaçıp tabiatın sonsuzluğuna sığınmaktan başlayarak, meçhul diyarlara, muhayyel varlıklarla, mücerret ve mistik duygulara kadar, tekrarlarla zenginleşen ve yenilenen, güçlü bir metafor olarak karşımıza çıkar. Çile'nin, muhtevalarına göre ayrılmış bölümlerinin adları bile, iç sıkıntısını, kendini aşma ve sonsuzluğa ulaşma arzusunu düşündürür.

Necip Fazıl, yazdığı ilk şiirlerinden itibaren gördüğü kabul ve etkiyi artırarak devam ettirmiştir. Nitekim Nurullah Ataç "Ben ve Ötesi" adlı şiir kitabının yayımlanması dolayısıyla kaleme aldığı 18 Şubat 1932 tarihinde Milliyet'te yayımlanan yazısında, "Necip Fazıl, gördüğü bütün rağbete rağmen, henüz bilinmeyen bir şairdir. Ben ve Ötesi'ni açın, en az tanınan şiirlerini tekrar tekrar okuyun; zevkine varamıyorsanız o 'poête maudit'yi bırakıp atın; sizi hoşlandıracak nice şairler var. Fakat onları sevebilirseniz siz de bizdensiniz; artık okuyabileceğiniz şairin adedi dördü beşi geçmez. Fakat onların her damlasında alacağınız zevk bir cihana bedeldir," değerlendirmesinde bulunur.

Mistik / metafizik akımın öncüsü olan Necip Fazıl Kısakürek, ortaya koyduğu şiirleri ile çağdaşlarını, ikinci yeni hareketi içerisinde yer alan birçok şairi ve 1980 sonrası şairlerimizi etkilemiştir. Kaba materyalizme olan tepki, şiir geleneğimizde var olan estetik unsurlar, batıda gelişen neoklasik, sembolist ve empresyonist şiir anlayışları gibi çağın gelişen konuları, Sultanü'ş-Şüerâ Necip Fazıl Kısakürek'in sanatkâr kimliğiyle birleşince, bu durum kaçınılmaz olmuştur. Onun, şiir sanatı, mükemmeliyet bilinci, sır ve güzellik yolundan hakikate ulaşma anlayışıyla oraya koyduğu şiirleri, Türk şiirinin geleceğinde emeği olan sanatkârlar üzerinde her zaman derin ve sarsıcı bir etki bırakmıştır.