Dijital deneyim mi, yaşanmışlığın izleri mi?

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restore edilen Sinop Tarihi Cezaevi, modern müzecilik anlayışıyla yeniden ziyarete açıldı. Avrupa Birliği destekli “Ortak Kültürel Miras” projesi kapsamında yürütülen çalışmalarla yenilenen müze, dijital teknolojiyle geçmişi bugüne taşıyan kurgusuyla dikkat çekiyor.

AKSAM.COM.TR

GÜLCAN TEZCAN

Ülkemizde müzecilik anlayışı son dönemlerde çok ileri bir düzeye taşındı. Artık hem İstanbul hem de Anadolu'daki şehirlerimizde göz kamaştıran müzelerimiz nitelik anlamında birbiriyle yarışıyor. Dijital uygulamalar ve deneyim alanları ile zenginleştirilen teşhir alanları, bulunduğu şehrin hikâyesini en etkileyici dille anlatmayı başaran tasarımlar, mimari olarak yurt dışında bile parmakla gösterilen yapılarımız var. Bunların hepsi elbette gurur verici. Geçmişte sıkıcı bir aktivite olarak görülen müze ziyaretlerinin artık her yaş grubu için cazip bir seçenek haline getirilmesi de önemli.

Ancak bazı mekânlar var ki, oraya yapılan dokunuşlar yaşanmışlıklarla bağını koparıyor. Sözgelimi Sinop Tarihi Cezaevi Müzesi, Avrupa Birliği destekli "Ortak Kültürel Miras" projesi kapsamında yenilenerek ziyarete açıldı. Bu restorasyon öncesi müzeyi ziyaret edenler belki böyle incelikli bir çalışmayla karşılaşmamıştı ancak taşlara, duvarlara sinen acı ziyaret boyunca ruhlarına işliyordu. Mekânla birebir kurduğunuz ilişki geçmişte orada yaşayan insanların hikâyelerine yakınlaştırıyordu sizi. Yeni düzenleme bu anlamda hologram teknolojileri ve canlandırmalarla oradaki atmosferi 'deneyimleme' imkânı verse de ziyaretçileri kaçınılmaz bir şekilde cezaevi ortamına yabancılaştırıyor.

ALDIRMA GÖNÜL VE TATAR RAMAZAN'IN İLHAM KAYNAĞI

Sinop Kalesi'nin İç Kale bölümünde yer alan ve 1560'lardan itibaren zindan olarak kullanılan Tarihi Sinop Cezaevi artık 3.469m²'lik sergi alanına ve 4.590 m²'lik yürüyüş yoluna sahip bir müze. Evliya Çelebi'nin seyahatnamesinde ürkütücü ifadelerle anlattığı cezaevi, firar etmesi imkânsız hapishanelerden biri olarak biliniyor.

Kesme taştan yapılan cezaevi, her bölümü yüksek avlu duvarlarıyla ayrılmış üç kısımdan oluşuyor. Sinop Cezaevi'ni bu kadar bilinir kılan özelliklerden biri de burada hapis yatan isimler. Cezaevi'nde yaşadıklarını 'Aldırma Gönül' diyerek dizelere döken Sabahattin Ali'nin yanı sıra Refik Halit Karay, Mustafa Suphi, Ahmet Bedevi Kuran, Kerim Korcan, Eşber Yağmurdereli, Burhan Felek, Osman Deniz, Osman Cemal Kaygılı, Zekeriya Sertel ve Refi Cevat gibi isimler de bu dört duvar arasında belli dönemlerde yaşamış. Kerim Korcan'ın Sinop Cezaevi'nde edindiği deneyimden beslenerek yazdığı "Tatar Ramazan" sinemaya uyarlanarak kült filmlerden biri haline geldi.

DIŞARDAKİ DELİ DALGALAR ŞİMDİ MÜZE'DE CANLANDILAR

Müzenin en etkileyici bölümlerinden biri Sabahattin Ali koğuşu. Küp Prodüksiyon, tarafından geliştirilen hologram teknolojisi sayesinde Sabahattin Ali'nin silueti koğuşun içinde görülebiliyor. Cezaevinin surlarına vuran Karadeniz dalgaları, immersive room teknolojisi sayesinde yeniden kurgulandı. Ziyaretçiler, dalgaların sesi ve görüntüsüyle çevrelenerek o zorlu yalnızlık hissini deneyimliyor. Cezaevi Kütüphanesi'ne ait kitaplar, mahkumlara ait objeler, fotoğraflar, mahkumların ürettiği eşyalar da müzenin diğer bölümlerinde görülebiliyor.