AKSAM.COM.TR
Gülcan Tezcan
Gazze'de direnişin en güçlü damarlarından biri de sanat. Öteden beri işgale karşı eserleriyle varlık mücadelesi veren Filistinli sanatçılar 7 Ekim sonrası da üretimleri ile bu misyonlarını devam ettirdi. En görünür olan sinema filmleri ve belgeseller olsa da fotoğraf, resim ve görsel sanatlar alanında da savaş ortamına rağmen dikkate değer eserler ortaya çıkıyor. Zürafa/Art'ın hayata geçirdiği, küratörlüğünü Seyid Çolak-Güven Adıgüzel'in üstlendiği Kökler ve Gölgeler sergisi, Gazze'de yaşayan ressam ve fotoğrafçıların eserlerini merkezine alarak, direnişin sanatsal hafızasına anlamlı bir bakış atıyor.
Soykırımın ortasında sanat yoluyla hayatta kalma inadı/iradesi gösteren Gazzeli sanatçıların eserlerine, video-art ve enstalâsyon çalışmalarının eşlik ettiği bu karma sergi 7 Kasım'a kadar Konya Taş Bina Sergi Salonu'nda görülebilecek. Serginin arka planını ve amacını Seyid Çolak ve Güven Adıgüzel'e sorduk.
Gazzeli sanatçılarla ne sıklıkla iletişim kuruyorsunuz? Eserlerini hangi şartlarda ürettiler ve size nasıl ulaştırdılar?
Seyid Çolak: Filistin'e daha önce gittiğimizden oradaki sanat üretiminden haberimiz vardı. Çeşitli sanat dalları üzerinden insanlar hikâyelerini anlatmaya devam ediyordu. Yıkılmış bir sinemada düzenlenen Kırmızı Halı Film Festivali (Red Carpet Film Festivali) gibi bu sanat damarını besleyen organizasyonlardan haberdardık. Kapan sürecinde filmimizin Gazze'de gösterilmesi için irtibata geçmiştik. Daha sonra irtibatımız tamamen kesildi. Zaten festival de artık düzenlenemiyor. Sergi sürecinde tekrar iletişim kurduğumuz kişiler bize oradaki sanatçılara ulaşmamızı sağladı. Farklı kaynaklardan da kontak kurduk. Savaş şartları, durumu oldukça zorlaştırdı, sık sık iletişimimiz kesildi, şu anda iletişim kuramadığımız ve maalesef akıbetleri hakkında bilgi sahibi olamadığımız ressamlar var. Eserlerin büyük kısmı 2025 yapımı ve bu bize farklı bir şeyi gösterdi. Şartlar ne olursa olsun bir vesileyle kendilerini ifade etmeye çalışmışlar. Biz sadece cümlelerini – renklerini buraya taşımak için aracı olduk.
Ne tür yıkımlar yaşadılar, sizinle neler paylaştılar 7 Ekim'den bu yana yaşadıkları ile ilgili?
Seyid Çolak: İrtibata geçtiğimiz tüm sanatçılar eserlerinin Türkiye'de sergilenecek olmasından çok mutlu oldu. Sergi salonunda dijital panoda yayınlanması için bizlere 1'er dakikalık kendi hissiyatlarını içeren videolar gönderdiler. Hali hazırda sergiyi ziyaret edecek olanlar, sanatçıların eserlerini nasıl bir ortamda yaptığını görecekler ve Türkiye özelinde Konya halkına kendilerine bu fırsatı sağladığı için teşekkür ediyorlar. Her birinin farklı ve tramvatik hayatı var. Aslında bize ne yaşadıklarını ve karşılaştıkları sorunlarla nasıl mücadele ettiklerini bir tuval, bir fırça, bir fotoğraf makinesiyle izah ediyorlar.
Küratör olarak bu eserleri bir araya getirirken temel duygunuz neydi? Sizi yönetmen - senarist kimliklerinizle tanıyoruz? Böyle bir çalışma için sizi harekete geçiren ne oldu?
Güven Adıgüzel: Filistinli şair Mahmud Derviş'in bu konu özelinde çok anlamlı bir cümlesi var, "Şiir, bir uçağı düşüremez ama pilotun kafasını karıştırabilir" Bu cümlenin başına tüm sanat dallarını ekleyerek devam edebiliriz. Sanatın etki gücünü hafife alıyor, yayılma ve bireylere doğrudan dokunma potansiyelini ıskalıyoruz. Nedense "sanat"ı maddeleştirmeye çalışıp doğrudan katkı sağlamasını talep ediyoruz. Ya da olmasa da olur gibi bir ucuzluğa kaçıyoruz. Bugün Gazze'de yaşamını devam ettirmeye çalışan 18 sanatçı duygularını tuvale yansıttılar ve bu eserler onları hayata bağlayan ya da güçlü durmasını sağlayan bir araç. Bu sergi aslında onlara "fırçanızı – umudunuz elinizden bırakmayın" demenin farklı bir yolu. Bizler ise onların dünyasına video art ve çeşitli enstalasyonlarla eşlik etmeye çalışıyoruz. Bu serginin başrolü Gazzeli ressam ve fotoğrafçılar. O yüzden bizim eserlerimizi bir es ya da bir virgül olarak görünüz.
Sanat hep sağaltıcı olarak görülür. Peki, orada bombalar altında nasıl duygular içinde eser ürettiler?
Güven Adıgüzel: Türkiye'de de sık sık şahit olduğumuz hamaset ve popülizmin oradaki insanların hayatlarına zerre fayda sağlamadığını biliyorduk. Daha çözümsel ve doğrudan meseleye ya da kişilere fayda sağlayacak bir şey yapalım istedik. Sanatçıları belirledikten sonra sosyal medya hesaplarına da bakıyorduk. Orada şöyle bir şeye şahit olduk. Eski paylaşımlarında daha renkli, hayatın içinden güzel an'ların olduğu resim - fotoğraflar yer alırken özellikle de 8 Ekim'den sonraki süreçte bu durumun eserlere yansıdığını gördük. Elbette sanatçılar bizlerle bir şeyler paylaşıyorlar ve süreçte onların hayatlarına dair uzaktan da olsa dokunaklı an'larına şahit oluyorsunuz. Ancak onların hikâyeleri zaten eserlerinde vücut buluyor. Bizim ekstra bir şeyler anlatmamız serginin de onların hayata bakış biçimlerine de tezat gelebilir. Süreçte hep hassas davranmaya çalıştık. Sergi bitene kadar da bu hassasiyeti korumak amacındayız. Gazzeli sanatçılar açısından baktığımızda doğdukları günden beri yaşadıkları bütün acılar, travmalar artık onların ''normal''i olmuş. Tuvallerine yansıttıkları şeyler de bu "normal"den bağımsız değil. Yine de eserlerinde acının dramatize edilmediğini, estetik bir bakıştan vazgeçilmediğini görmek mümkün. Sanat sağaltır mı? Belki. Yaşama inadından, soykırımın gölgesinde sanatla köklerine tutunmaktan başka bir şey görmedik biz eserlerinde.
Sergiden muradınız nedir?
Seyid Çolak: İsteriz ki bu tür sergiler vasıtasıyla orada bulunan sanatçılara doğrudan maddi ve manevi katkı sağlayabilelim. Sanatçılar ketumdur. Talep etmeyi sevmezler ve edemezler de. Buradan onların hayatına dokunmak ve sanat yapma motivasyonlarını diri tutmak en büyük amacımız. Serginin uluslararası ayağı da olsun istiyoruz. Gazze'de bulunan farklı sanatçılara ulaşarak şehir şehir, ülke ülke gezmesi amacımız.