Bir değil iki roman uyarlaması

Derya Canan Güzel
derya.guzel@esmedya.com.tr

Bu hafta vizyonun en romantik filmi ‘Brooklyn’ 50’li yılların naif aşklarıyla bizi buluştururken, Tom Hanks’in başrolünde yer aldığı ‘Kral için Hologram’ Suudi Arabistan’ın çöllerinde kendini yeniden buluş hikâyesiyle hafta sonu sinemaya gitmek isteyenler için en iyi alternatifler olarak öne çıkıyor. 

Romantik anlatım 

Colm Toibin’in aynı adlı romanından Nick Hornby tarafından sinemaya uyarlanan ‘Brooklyn’, İrlanda’dan Amerika’ya yeni bir hayat kurmak üzere gelen Eilis Lacey’in hiç beklemediği bir anda aşkı yakalamasının ardından ana vatanı ile aşkı arasındaki yapacağı seçimi konu alıyor. Hikâye kulağa oldukça sıradan gelse de 1950’li yılların New York’unu renklerinden kostümlerine kadar alabildiğince etkili bir dilde anlatan film, genç bir kadının yeni bir ülkede yalnızlık ve yabancılaşma gibi yaşadığı tüm duyguları büyüleyici bir görsellikle sunuyor. Kendi romanları da sinemaya uyarlanan Nick Hornby bu aşamada bir yazar olarak Toibin’in romanını senaryolaştırırken, özenle kaleme alınmış diyalogları kaybetmeden maharetli bir biçimde kelimelerle oynayarak her ifadesini hatırlamak isteyeceğimiz inanılmaz bir yapıma imza atıyor 

 Baş karakter Eilis Lacey’e hayat veren Saoirse Ronan, zaten İrlandalı olduğu için mimik, jest ve aksanda hiç zorlanmadan, parlak ve duygusal genç kız rolünün kolaylıkla hakkını veriyor. Saoirse Ronan’ın sade güzelliği bir kenarda dursun, Eilis’in kalbini çalan İtalyan asıllı Tony rolünde Emory Cohen’in star ışıltısından bahsetmeden geçmek olmaz. Yönetmen John Crawley, görsel olarak sürükleyici bir anlatım yakalayarak ‘Brooklyn’in klişe sayılabilecek “Amerikan rüyası” konusuna rağmen sıkılmadan izlenilebilecek bir materyal ortaya çıkarıyor. Film o kadar güzel ki gerçek aşk uğruna vazgeçilen şeyler yüreği hep sızlatacak olsa da her koşulda hayata yeniden başlanabileceğini sıcacık bir dille anlatıyor.  

Neye kısmet 

Tom Tykwer’ın son filmi ‘Kral için Hologram’ benim gibi yönetmenin işlerini yakından takip eden hayranları için bir miktar beklentilerin altında kalsa da oldukça orijinal bir hikâye üzerinden tekdüzeliğin düzen haline geldiği hayatlarda belli bir arayış içinde olmadan hayatı karşılamanın bazen herkes için daha iyi olabileceğini söylüyor. Konuya gelince, gerek evliliği gerekse de iş yaşamı bitme noktasına gelmiş Amerikalı iş adamı Alan Clay, eline geçen son bir şansla Suudi kralına hologramlı telekonferans sistemini satmak üzere Suudi Arabistan’a gidiyor. Başarısızlıklarını, üniversite eğitimini karşılamakla yükümlü olduğu kızını ve yarı yolda bıraktığı insanları flashback’lerle izlerken bu yalnız adama üzülüp sempati geliştirmekten geri duramıyoruz. Artık bu son fırsatı da ıskalamamasını istediğimiz Clay ise Suudi Arabistan’ın çöllerinde absürdlüğün sınırlarında gezinirken belki de yapabileceği daha iyi bir şey olmadığından kendini akışa bırakıyor. Dave Eggers’ın romanından uyarlanan filmi yukarıya taşıyan en önemli şey, pek sevdiğimiz Tykwer’ın sinema dilinin Tom Hanks’in performansıyla muhteşem harmanı. Bu haftaki bir başka roman uyarlaması olan ‘Kral için Hologram’ gündelik hayat klişelerinden uzaklaşabilmek adına zihin açıcı iki saat vaat ediyor.