AKŞAM
BEDİR ACAR
Selahattin Yusuf, kendisine derinlikli bir roman evreni oluşturabilen genç edebiyatçı kuşağının önde gelen yazarlardan biri... Bu yargı cümlesinin sağlamasını yapabilmek için onun popüler kimliğinin ötesine geçip bizzat eserlerine bakmak gerekiyor. Bir başka deyişle 'popüler olana serin duran' edebiyatseverlerin peşin yargıdan kurtulup kendilerini bekleyen iyi bir yazarla tanışmaları gerekiyor. Bir maraton koşucusu nefesiyle uzun süredir modern edebiyatı gözlemleyen, sentez okumaları gerçekleştiren Selahattin Yusuf bu seneki Necip Fazıl Hikaye-Roman Ödülü'nün sahibi oldu. Bu vesileyle, Necip Fazıl hakkında kısa bir ufuk turuna çıktık.
Aksiyoner yönüyle büyük kitleleri etkilemiş olan Necip Fazıl'ın fikir planında yeterince anlaşıldığını düşünüyor musunuz?
Necip Fazıl Kısakürek de bütün klasikleşmiş sanatçıların kaderini paylaşır aslında. Şöyle bir şey. "Necip Fazıl mı, aa tabii tabii" peşin kabulünün yol açtığı bir bilinmezlik. Fazla görünür olmakla fazla görünmüş olmak arasında fark yoktur bu bakımdan. Dolayısıyla sanatçının üzerindeki toz tabakasını almadan onun gerçek kimliğini, dünyasını anlamak zordur. Necip Fazıl üzerinde zamanla oluşmuş ön ve son yargı birikimini kaldırıp bir yana bıraktığımızda, aslında bir ateş topuna ulaşırız. Anadolu'yu baştan başa kat eden, bu coğrafya üzerinde bir ateş topu gibi yuvarlanmış, yanmış yıkılmış bir serüvendir o. Kişisel hikayesi bana şahsen eserlerinden daha büyük ilhamlar verir bu yüzden.
Necip Fazıl'daki memleket duygusu hakkında neler söylersiniz?
Aristokrat bir ailenin çocuğu olan Necip Fazıl, ailesiyle birlikte kendinin de kefaretini ödemek ister gibi bir hal içindedir. Anadolu denilen şeyi bir sanat eseri halinde değerlendirmiştir. Kendisi gibi "harika çocuk" kontenjanıyla Avrupa'ya gönderilen ve "Anadolu" imgesini sadece söylem olarak dillerinde gezdirmekten başkaca "harika" bir özellikleri bulunmayan sanatçıların aksine; büyük bir ruhsal atılganlık göstererek Anadolu'yu gerçekten sevmeyi, anlamayı ve onun sesi olmayı içtenlikle istemişti. Bu bakımdan istisnaidir Necip Fazıl. Memleket (veya aslında daha doğru ifadeyle 'Yurt') duygusunu, neredeyse tek başına metafizik bir mertebeye taşımış, ulaştırmıştır.
Necip Fazıl adına ödül verilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu ödül (kendisi 'mükafat' demeyi tercih ederdi) eğer Necip Fazıl'ın dünyasını ve meselelerini daha yaygın bir dikkatin konusu haline getirebilecekse güzel bir girişim elbette.
Ödülün size verildiği haberini aldığınızda neler hissettiniz?
Ben sevindim. Layık gören edebiyat ve sanat heyetine müteşekkirim. Bu gelişmenin, yazmayı umut ettiğim şeyler konusunda beni bir dikkat dağınıklığı içine sokmamasını, bilakis şevk ve heyecanımın bana daha iyisini kotarabilmek için cesaret vermesini dilerim.