HABER MERKEZİ
Marcus Graf küratörlüğünde gerçekleşecek "Ben'in Ötesi" sergisinde Aysun Bolten, sanat, bilim ve dijital teknolojiyi bir araya getiren disiplinlerarası bir yolculuğa izleyicileri davet ediyor. İstanbul'da hem genç hem de tanınmış sanatçıları desteklemesiyle tanınan Galeri Miz'in ev sahipliğinde dün açılan sergi, Jacques Lacan'ın öznelik ve ötekilik kavramından yola çıkarak, kimliğin görünmeyen katmanlarını gerçek, imgesel ve simgesel olan arasındaki diyalog üzerinden keşfe açıyor. Tıbbi imgeleri, mikroskobik perspektifleri ve özel olarak geliştirilen dijital programlamayı sanatsal sürece dahil eden Bolten, sanatsal ifade ile bilimsel araştırma arasındaki sınırları belirsizleştirerek yenilikçi bir yaklaşım ortaya koyuyor. Bu sergi, yalnızca görsel ve kavramsal bir araştırma değil, aynı zamanda özün ve benliğin doğasına dair felsefi bir sorgulama olarak da değerlendirilebilir.
BİYOLOJİK VERİLERİ GÖRSEL BİR ŞİİRSELLİĞE DÖNÜŞTÜ
Serginin merkezinde biyolojik verileri soyut portrelere dönüştüren video çalışmaları ve baskılar yer alıyor. Bolten, kendi benliğinin ötesindeki katılımcılardan aldığı kan örneklerini karanlık alan mikroskobu altında görüntüleyerek her bireye özgü görsel parmak izleri yaratıyor. Bu portrelerin her biri, çıplak gözle görülmeyen desenleri açığa çıkaran sanat ve bilimin bir birleşimidir. Böylece sanatçı, kişisel biyolojik verileri görsel bir şiirselliğe dönüştürerek görünmeyeni görünür kılıyor. Bu seri, sanatın tarih boyunca üstlendiği en eski işlevlerden birini, yani gözle görülemeyeni görünür kılma amacını çağdaş bir biçimde yeniden gündeme getiriyor. Aynı zamanda sergi, kimliğin gerçekten nerede bulunduğuna dair temel soruları gündeme taşıyor: Benlik yalnızca zihinde mi, DNA'da mı, yoksa ikisinin karmaşık sentezinde mi? Bolten'in çalışmaları, soyut ile somut arasındaki bu gerilimi görünür kılarak kavramsal gücünü tam da bu ikiliğin arasındaki boşluktan alıyor.
Serginin ikinci bölümünde Bolten, izleyiciyi geçmiş ve gelecekteki benliklerinin simüle edilmiş yansımalarıyla yüzleştiren etkileşimli bir video enstalasyonu sunuyor. Ekranın karşısına geçen izleyicinin görüntüsü yapay zekâ destekli kameralar tarafından taranıyor ve özel dijital programlama sayesinde çocukluktan yaşlılığa uzanan farklı yaşam evrelerine dönüştürülüyor. Bu dijital boyut, esere gerçek zamanlı bir etkileşim katarken programlama ve video teknolojisinin de sanatın ayrılmaz bir parçası olduğunu vurguluyor. Jacques Lacan'ın, bireyin kendi yansımasını fark ederek benlik bilincine ulaştığını öne süren "ayna evresi" kuramı burada felsefi bir dayanak noktası oluşturuyor. Ayrıca eserin içine Lacan'ın ayna evresi ve Öteki kuramlarından esinlenerek derlenmiş olan metin dahil ediliyor: "Ben, Öteki'nin bakışında doğar ve orada kaybolur." Bu söz, besteci Mine Pakel'in ses tasarımı ile Aysun Bolten'in Ötesi'ndeki 55 kişiden yirmi üç farklı dilde ve farklı ses tonlarında izleyiciye eşlik ederek zaman, dönüşüm ve öz-yaratımın felsefi boyutlarını daha da belirgin kılıyor. Böylelikle Bolten, öz farkındalığı dijital ve interaktif bir deneyime dönüştürüyor; sanat, bilişim teknolojisi ve felsefeyi aynı potada eritiyor. Hem geçmişin anısını hem de geleceğin projeksiyonunu akışkan ve sürekli değişen birer kurgu olarak sunarak benliğin hiçbir zaman sabit olmadığını, aksine sürekli olarak yeniden kurgulandığını hatırlatıyor.
BU BİR KEŞİF YOLCUĞU
"Ben'in Ötesi", yalnızca sanatsal bir girişim değil, içsel olanla dışsal olanı, bilimsel olanla simgesel olanı ve dijital olanla somut olanı birbirine bağlayan disiplinlerarası bir keşif yolculuğudur. Bolten, sanatı tıbbi, teknolojik ve felsefi yaklaşımlarla birleştirerek bizleri "ben"i gerçekten tanımlayan şeyin ne olduğu üzerine yeniden düşünmeye çağırıyor. Sergiye dahil edilen programlama ve dijital unsurlar, kimliğe dair algımızın nasıl şekillendiğini gösterirken; Lacan'a yapılan göndermeler ve tıbbi imgeler, serginin felsefi derinliğini vurguluyor. Nihayetinde "Ben'in Ötesi", çağdaş sanata özgün ve düşündürücü bir bakış sunarken disiplinlerarası sorgulamanın kimliğimizi anlamada hâlâ ne kadar güncel ve vazgeçilmez olduğunu hatırlatıyor.
Sergiyi, 14 Kasım'a kadar ziyaret edebilirsiniz.