AA
İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından Uluslararası Sinema Derneğinin katkılarıyla Ayşe Şasa, vefatının 9. yılından anıldı.
Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müze Kütüphanesi'nde gerçekleştirilen "Türk Sinemasında İrfan Arayışı" başlıklı programda yazın dünyasına önemli eserler veren ve Türk sinema dünyasında senarist olarak tanınan Ayşe Şasa'nın hayatı, yaşadıkları ve çalışmaları ele alındı.
İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Coşkun Yılmaz, Şasa ile 1985'te yönetmen Özkul Eren'in aracılığıyla tanıştığını söyledi.
Eren'in Şasa'nın hayatında önemli izler bıraktığını belirten Yılmaz, "Ayşe Şasa, yaşantısıyla Türkiye'deki dramatik bir hayat tarzının, arayışın, çocuk eğitiminin, terbiyesinin bir aynası. Mücadelesinde ruhi dinginliğe de ulaşan bir arayış hikayesine sahip. Aynı zamanda tek düze giden Türk sinemasında hikmet ve irfan sorularına cevap arayan isimlerden birisiydi." dedi.
Yılmaz, Şasa'nın hayatının bir belgesel türünde mutlaka film yapılması gerektiğini de konuşmasında ifade etti.
"TÜRK SİNEMASININ ÇETREFİLLİ, MÜŞKÜL, ÇETİN HAYATIN İÇİNE BİR ÇIRPINIŞ ŞEKLİNDE GİRİYOR"
Sinema yazarı İhsan Kabil de Ayşe Şasa'nın içinden geçtiği travmatik hayatının o dönemin aynı zamanda bir Türkiye resmi olduğuna işaret ederek, "(Onun hayatı) modernleşmenin, Cumhuriyet'in kuruluşuyla Batılılaşmanın, diğer farklı kültürel kodların topluma giydirilmesiyle bunun kişilerde meydana getirdiği tezahürlerin biraz acılı bir örneklemesi oldu maalesef." diye konuştu.
Şasa'nın 1960'lı yıllardan itibaren sinemanın içinde yer aldığını aktaran Kabil, şöyle devam etti:
"Çok hararetli tartışmaların içinde kalıyor. Kendisinin de çok muhalif bir tavır var. Çok aristokratik bir toplum kesiminden geliyor. Yetişme tarzı olarak da öyle. Robert Koleji'nde okuması vesaire. Tüm bunlar kendisinde bir eleştiri doğuruyor, dünyaya, var oluşa dair. Bunu da 'en iyi nasıl ifade edebilirim' düşünceleriyle Türk sinemasının çetrefilli, müşkül, çetin hayatın içine giriyor, bir çırpınış şeklinde. Fakat sonra Kemal Tahir çevresiyle tanışıyor ve Türkiye'nin sosyolojik yapısını değerlendirme anlamında farklı bir noktaya geliyor."
"AYŞE HANIM, HERKESE BİR AYNA OLUYORDU"
Sinema yazarı Tuba Deniz, Şasa'nın Türkiye'nin en varlıklı ailelerinden birinin kızı olmasına rağmen tüm bunları önemsemeyip hep hakikati bulmaya talip olduğunu anlattı.
Henüz 20'li yaşlarındayken bir çalışma kapsamında Şasa ile tanıştığını dile getiren Deniz, usta yazarın bir sinemacı tarafından öte önemli bir mütefekkir ve çok zeki bir kadın olduğunun altını çizdi.
Deniz, konuşmasında Şasa'nın hayatından kesitleri de katılımcılarla paylaşarak, onun kaleme aldığı "Yeşilçam Günlüğü" kitabının önemli bir eser olduğunu ve içerisinde önemli yol işaretlerinin yer aldığını söyledi.
Ayşe Şasa, hakkında yazılan tezlerin yetersizliğini vurgulayan Deniz, mütefekkir tarafının bugüne kadar yeterince araştırılmadığını, daha fazla ele alınması gerektiğini ifade etti.
Yönetmen Murat Pay ise Şasa'yı hem bir ağaca hem de bir aynaya benzeterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Hakikaten herkesin gelip o ağacın gölgesinde dinlenmesine, o ağaçtan istifade etmesine imkan veren, ona bir ferahlık veren bir tarafı vardı Ayşe Hanım'ın. Bunu her seferinde hissetmişimdir. Ayna olarak da şöyle, Ayşe Hanım herkese bir ayna oluyordu. Benim sinema serüvenimde Türk sinemasına yüzümü dönmeme sebebiyet veren kişiydi. Bu yönüyle her adımda o aynaya bakarak yeni şeyleri keşfetmemi ama ayna olarak kendimi görmeme imkan vermesi açısından da değerliydi."
Programda ayrıca yönetmen Nazif Tunç, ressam Hülya Yazıcı ve Şasa'nın eserlerinin vasisi olan Adem Taşkıran da Ayşe Şasa hakkında kısa bir konuşma yaptı.