Aykut Enişte'nin Gülşah'ı Melis Babadağ: TV'de iyi hissettiren işlerde yer almayı tercih ediyorum

Güneşin Başına Gelen Bir Durum adlı sergisiyle sanatseverlerle buluşan Melis Babadağ, Sormam Lazım programına konuk oldu. Oyunculuk kariyerine dair de açıklamalar yapan Babadağ, “TV çok özel bir yer ve buradan herkesin evine giriyorsun. Yarattığınız etki zannettiğinizden çok daha fazla. İnsanların zihinlerinde acayip tohumlar ekiyorsunuz. Bu nedenle çoğunlukla TV'de daha iyi hissettiren işlerde yer almayı tercih ediyorum'' şeklinde konuşuyor.

AKSAM.COM.TR

MERVE YILMAZ ORUÇ

Pis Yedili'nin Elçin'i Aykut Enişte'nin Gülşah'ı Melis Babadağ, Sormam Lazım programına konuk oldu. Küçüklüğünden beri resim de yapan sevilen oyuncu, Güneşin Başına Gelen Bir Durum adlı sergisiyle DG Art Project'te sanatseverlerle buluşuyor. 14 Haziran'a kadar açık olan sergiyi birlikte gezdiğimiz Babadağ, yeni projelerini anlatırken oyunculuk kariyerine dair açıklamalarda bulundu.

ELİMDE KALEMLE DOĞMUŞUM DİYEBİLİRİM

Serginin adıyla başlayalım, "Güneşin Başına Gelen Bir Durum"... İsmi kim koydu?

Çok küçük yaştan beri resim yapıyorum. Elimde kalemle doğmuşum diyebilirim. Kendimi kaybedercesine resim yapıyormuşum. Annemde ilgimi görünce beni hep desteklemiş. Serginin adı da geçmişte yaşadığımız bir olayı küratörümüz Zeynep Öztürk'e anlatırken ortaya çıktı. 4 yaşındayken yaptığım resimler için annem bana, "Bu ne?" diye sorduğunda, "Güneşin başına gelen bir durum" diye cevap vermişim. Sonra başka çalışmalar yapıyorum, annem yine soruyor bana, "Güneşin başına gelen başka bir durum" diyormuşum. Bu anekdot Zeynep Öztürk'ün çok hoşuna gidince, "Sen serginin adını küçükken koymuşsun zaten" dedi ve bu ismi seçtik.

BİNLERCE KİŞİ ARASINDAN BİRİNCİ OLDUM

Eğitiminiz iç mimarlık... Neden resim üzerinden devam etmediniz okul hayatınıza?

Bunu şu anda kendime soruyorum... Aslında ben reklamcılık okumak istemiştim. Sonra bir şeyler oldu ve gidemedim o bölüme. Güzel sanatlarda okumaya karar verdim. Orada da teknik bölümler hoşuma gitti. İç mimarlık, endüstriyel tasarım yazdım. O dönemde sıraya ilk hangisini yazıyorsan ondan mülakata girmeye başlıyorsun. Ben iç mimarlık yazdım. Kazanamam diye düşündüm sanırım. Yetenek sınavında binlerce kişi arasından birinci oldum. Başka bölüm mülakatlarına almadılar beni. Ama çok severek okudum. Resim okumayı akademik olarak düşünmedim çünkü o benim yaptığım bir şeydi zaten.

TV'DE OLMA HAYALİM YOKTU

Mezun olunca mesleğinizi kaç yıl yaptınız? Hem oyunculuk hem iç mimarlığı birlikte yürüttüğünüz bir dönem oldu dimi?

Uzun yıllar iç mimarlık yaptım tabii... Uluslararası çok iyi mimarlık ofislerinde çalıştım. Bir yandan oyunculukta vardı. Aslında TV'de olma hayalim yoktu. Ama hayat şartları, bu işin cazibesi ve devlet tiyatrocularının olduğu bir casttan teklif gelince bir denemek istedim. Hafta içi iç mimarlık yapıyordum hafta sonu sette çalışıyordum. Bir süre beraber yürüttüm. Daha sonra seçim yaptım. Son 9 yıldır sanıyorum iç mimarlık yapmıyorum. Çünkü zaman yetmiyor.

Bu süreçlerde resim hep var mıydı hayatında...

Kendimce bu ara yaptım. Ara ara dönmek istedim... Bu bazen resim yapanlarda olur, kendini beğenmeme süreci. Bir dönem kurak geçti. Ondan sonra bir şeyler birikiyor herhalde ve çağlayan gibi akmaya başlıyor, kimse seni durduramıyor...

O tekrar resime dönme anı ne zamandı?

Bilmiyorum aslında, hakikatten çok tarif edilemez bir duygu... Ama bir şey oldu, içimden kendimi ifade etmenin yollarını ararken yeniden resime döndüm. Bir yapayım dedim ve aktı gitti... Bundan 5,6 sene önce idi. Ve tekrar çocukluğuma döndüm. Günde 15, 16 saat resim yapmaya başladım.

PANDEMİ YEMEK YEMEDEN RESİM YAPTIĞIM BİR DÖNEMDİ

Peki insanlarla paylaşmaya nasıl karar verdin?

Pandemide herkes sosyal medyadan bir şeyler paylaşıyordu. Pandemi yemek yemeden resim yaptığım bir dönemdi. Aşırı kilo vermiştim. O zaman sosyal medyadan paylaşmaya başladım, orayı da çok kullanmayı bilmem aslında. Ufak ufak paylaşıyordum, insanlar devamını merak edince bitmiş hallerini de paylaşmaya başladım. Ve talep olmaya başladı. O dönem kendime ufak bir koleksiyoner çevresi edindim. Ve sonra kendimi denemek ve kendime bir doğum günü hediyesi vermek adına bir sergi açtım. 13 parçalık daha ufak boyutlu eserlerin yer aldığı bir sergi idi. Güzel dönüşler aldım. En sonunda burada yıllardır hayalini kurduğum ve üzerine çalıştığım geniş çaplı koleksiyonumu sergileme şansı buldum. Burada 25 eser var. 4 tanesi dijital, gerisi tuval üzerine akrilik... Yeni dönem çalışmalarım yer alıyor. 2022'den bir iki eser var... Kalanı son bir buçuk yılın çalışması. Şubat ayında Zeynep Hoca ile konuşunca işleri hızlandırdım.

Resim yaparken nasıl bir Melis oluyor...

Melis olmuyor aslında... Zaman, mekân gidiyor ve saatlerce farketmeden yapıyorum.

Tuvalin başına hayalinde bir şeyle mi oturuyorsun yoksa o anda akıp gidiyor mu?

Her resim yapanın kendine has bir yolculuğu var. Bana "En çok neyden ilham alıyorsunuz?" diye soruyorlar. Ben de "Her şeyden" diyorum. Benim atölyem evim, evim atölyem. Her an resim yapma halindeyim. Bir şekilde başlıyorum yani. Arada bazı şekiller geliyor aklıma ama başlıyorum, kayboluyor. Ve ona dönüşmüyor. Benim süreç tamamen geriye çekilip çıkması gereken şeylerin çıkmasına izin verdiğim bir yolculuk oluyor. Sabah kalkıp bakıyorum, "Aaa ne güzel olmuş!" diyorum kendi kendime...

İLK ESERİ SATTIĞIMDA BİR GARİP OLDUM

Bu sergide en çok uğraştığın eser hangisi?

İki eser var. Biri İnci diğeri davetiyemizde de yer alan Resif... Onların uzun sürmesinin bir hikayesi var ama. Teknik arayışında olduğum bir süreçti. Bir de o dönem başka işlerim vardı. Film çekimi, taşınma süreci... Ama mutlaka her gün birkaç noktada olsa yaptım. Ama bu eserlerden daha büyük olan bir resmi çok daha kısa sürede bitirim. Ona çok yoğunlaşmıştım çünkü.

İlk eserin satıldığında üzüldün mü? Nasıl hissettin?

İlk satışım sergilerden önce oldu. Çok güzel bir yere verdim resmimi... Ama gidince bir garip oldum. Daha sonra alışıyor insan. Zaten şöyle bir durum var. Ben daha fazla üretmek istiyorum. O yüzden sirkülasyon olması lazım. Bir de ben çok deneysel çalışıyorum. Başka malzemelerle üretmeyi seviyorum. Şimdi yağlı boya ile çalışacağım. Hikayenin bir şekilde devam etmesi gerekiyor. Sanatçıdan uzaklaşması iyi. Resim bundan sonra da devam edecek hem de nelerle beraber...

KENDİMİ DİZGİNLEMEK ZORUNDA KALDIM

Oyunculuktan konuşalım o halde biraz... Yeni bir proje var. Çekimleri yeni bitti sanıyorum. Rüzgarlı Pazar'da nasıl bir yolculuğunuz olacak?

Bir Mustafa Kutlu hikayesi... Çok içeriden dokunan bir hikaye. Senaristlerimiz çok iyi yazmış. Yönetmenimiz Berat, çok güzel aktarıyor olayı... Kaba montajı gördüm, daha da heyecanlandım açıkçası. Benim için farklı bir iş oldu. Yozgat şivesi öğrendim. Aile Yozgat'tan İstanbul'a geliyor. Benim karakterim Ganime. Duran'ın annesiyim. 2000'li yıllarda geçiyor hikaye. Ve dış dünyadan bir haber, bilinç düzeyi düşük bir ailenin hikayesi. Ama zor koşullardayken bile bu kadar iyi hisseden bir aile olması beni etkiledi. Ganime Rüzgarlı Pazar'da satıcılık yapmıyor ama orada kilit olayların açığa çıkmasını sağlayacak. Bir de kendi hikayesi var. Partnerim Uğur Aslan, çok iyi bir oyuncu. Çocuk oyuncumuz Duran karakteri de muhteşem bir oyuncu. Bu sette ilk defa bunu yaşadım, kendimi dizginlemek zorunda kaldım. Oyuncu sahneye başlamadan o duyguya girmeden önce bir hazırlık yapar ya burada o duygu taşmasın, yerinde olsun diye kendimi dizginledim.

Melis Babadağ ismi geçtiğinde akıllara daha çok aile komedisi geliyor bence. Şimdi bir dram... Bir oyuncu için farklı taraflarda yer almak güzel...

Benim skala biraz geniş bu konuda. Cam Kırıkları adlı bir dram ile başladım. Sinema filmlerinde de dram işleri var. Aksiyon var ki umarım bunu gelecekte daha çok konuşuruz, konuşulması için elimden geleni de yapıyorum. Barbaroslar: Akdeniz'in Kılıcı dizisinde oynadım. Dövüş sporlarına meraklıyım ve bu alanda temel bir eğitimim var. Hatta sete gittiğimde iki el bıçak kullandığı görünce arkadaşlar çok şaşırmıştı. Benim için heyecan veren bir işti. Aile işleri ise televizyonda yani ana akım medyada özellikle dikkat ediyorum. TV çok özel bir şey ve burada herkesin evine giriyorsun. Yarattığınız etki zannettiğinizden çok daha fazla. İnsanların zihinlerinde acayip tohumlar ekiyorsunuz. Bu nedenle çoğunlukla TV'de daha iyi hissettiren işlerde yer almayı tercih ediyorum.

PİS YEDİLİ BENİM KARİYER İŞİM

Bu benim kariyer işim dediğiniz bir proje var mı?

Pis Yedili... Ondan sonra tanınırlığımız arttı. O dönem böyle Instagram, Twitter çok yoktu. Ve yolda yürümenin zor olduğu dönemlerden biri idi. Kendimi eve kapatıp, "Neler oluyor?" dediğim, korkutuğum bir süreçti. Şimdi öyle değil. Şöhret algısı o ve önceki dönemde başkaydı. Oyuncuları gördüklerinde insanlarda ekstra bir şey oluyordu. Şimdi herkes ünlü. Daha rahatsız. İnsanların ekranda gördükleri kişilere ulaşması daha kolay. İşin ulaşılmazlığı kaçtı. İyi de oldu... Bunu bir serzeniş olarak söylemiyorum. Bence çok iyi oldu. O aşırı anlam yükleme oluyordu. Alt tarafı ekranda bir dizide oynuyorduk yani... Ne var bunda diye düşünüyorum.

Oyuncu Melis Babadağ, Merve Yılmaz Oruç'un sunduğu Sormam Lazım programına konuk oldu.

YAYINLANMAMIŞ 4 BÖLÜM VAR

Pis Yedili ne kadar sürdü?

2 sezon sürdü, 110 bölüm çektik sanıyorum. Ve kimsenin görmediği, yayınlanmayan 4 bölüm var. Bunun nedeni de yıllar geçti yanlış hatırlamıyorsam kanalın el değiştirme durumu vardı. Yayın işleri ile alakalı bir şeydi yani.

CEM'İN İÇİNDE BİR AYKUT ENİŞTELİK VAR

Aykut Enişte'ye bir parantez açalım. Onu defalarca izleyen bir kitle var. İnsanlar neden bu kadar sevdi sence?

Evet ya onu deli gibi izleyenler var. Yeşilçam filmleri olur ya Hababam Sınıfı'nın bütün repliklerini izlersin mesela. Bu da öyle oldu. Cem'in içinde normalde de bir Aykut Eniştelik var aslında. Herkes için en iyisi olsun ister, hep beraber olmak ister. Dolayısıyla yazdığı işte kendisi idi. Hatta ilk filmde herkesin kendi sorunları vardı. Ama sete gelip toplandığımızda evimizde hissederdik. Bütün dertler unutulurdu. Zaten komik bir şey de yapıyoruz. Eğlendiğimiz bir süreçti. Sanıyorum izleyiciye de bu yansıdı.

Peki filmin devamı gelecek mi?

Yazar ya da yapımcı değilim. Ancak yıllardır bir istek ve niyet var. Cem'de istiyor. Ancak devam filmlerini beğendirmek ya da aynı dinamizmi yakalamak zor. Bir sırf tuttu diye ticari bir amaçla da devam edelim düşüncesi yok. Yapacaksak yine aynı ruhla ve yine güldürecek bir şey olmalı. Dolayısıyla niyet var, onun içine sindiğinde inşallah yeniden buluşuruz.