8. Boğaziçi Film Festivali'nin üçüncü gününde ulusal yarışma filmleri seyirciyle buluşmaya devam etti

#HerŞeyeRağmen sloganıyla 30 Ekim'e kadar devam edecek 8. Boğaziçi Film Festivali'nin üçüncü gününde Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması filmlerinden “Mavzer”, “Ölü Ekmeği”, “Kodokushi” ve “Sadece Farklı” filmlerinin ekip katılımlı söyleşileri gerçekleşti. Festivalin Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması'nda da yer alan “Kodokushi” ve “Sadece Farklı” filmlerinin dünya prömiyeri festivalin üçüncü gününde yapıldı.

Ulusal yarışma filmlerini seyircisiyle buluşturmaya devam eden 8. Boğaziçi Film Festivali’nin üçüncü günü film gösterimleriyle devam etti. Festivalin üçüncü gününde Fatih Özcan’ın Mavzer, Reis Çelik’in Ölü Ekmeği, Ensar Altay’ın Kodokushi ve Ahmet Sönmez’in Sadece Farklı filmlerinin ekip katılımlı gösterimi düzenlendi. Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması’nda da yer alan Kodokushi ve Sadece Farklı filmlerinin dünya prömiyeri de festivalde gerçekleşti.

“İnsanın Hırsı ve Yok Etme İsteğini Temsil Ettiği İçin Kurtlarla Çalıştım”

Festivalin Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda yer alan Mavzer filminin gösterimi dün saat 15.30’da Beyoğlu Sineması’nda gerçekleşti. Fatih Özcan’ın koyunlarını kurtlardan korumak için bir mavzer satın almaya çalışan adamın, oğlu ve kardeşleriyle yaşadıklarını konu edinen ve dünya prömiyerini 26. Saraybosna Film Festivali’nde yapan filminin gösteriminin ardından, filmin yönetmeni Fatih Özcan seyirci karşısına çıktı. Soru cevap bölümünün moderatörlüğünü Boğaziçi Film Festivali Artistik Direktörü Emrah Kılıç yaptı.

Filmin gösteriminin ardından seyircilerle buluşan yönetmen Fatih Özcan ilk olarak filmin üretim sürecinin nasıl başladığını anlattı. Filmin hikayesini seçme nedenini bildiği ve hakim olduğu coğrafyayı anlatma isteği olduğunu belirten Özcan, insanların hırs sebebiyle başka birini yok etme isteğini iyi sembolize ettiği için hikayede kurtlara yer verdiğini söyledi.

Daha önce birçok dizinin senaryosunda imzası bulunan Özcan, “Çektiğiniz filmde seyirciye bir şey göstereceksiniz ama gösterdiğiniz şey, anlattığınızın çok daha ötesinde şeyler vadedecek. İnsanı daha derine, filmin evrenine çeken çok daha başka bir dünyayı vadedecek. 'Film ne vadediyor?' kısmını metin olarak buluyor olmak en zor tarafı. Dizinin öyle bir kaygısı yok.” dedi.

Söyleşinin en merak edilen sorularından birini de cevaplayan Özcan, filmde yurt dışından profesyonel bir ekiple birlikte getirilen kurtların rol aldığını aktardı ve hiçbir canlıya zarar vermedikleri çekimleri, -15 derecelere varan soğuk havada ve yüksek rakımlı bölgelerde zor şartlar altında gerçekleştirdiklerin bilgisini verdi. Özcan ayrıca filmdeki kurdun daha öncesinde 255 filmde oynadığını söyledi.

“Ölü Ekmeği’ni Yaşamın Akışına Bırakarak Çektim”

Festivalin Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda yer alan Ölü Ekmeği filminin gösterimi dün saat 18.00’da Beyoğlu Sineması’nda gerçekleşti. Reis Çelik’in bir aşık ile çırağının hikayesini ele alan ve dünya prömiyerini 32. Tokyo Film Festivali’nde yapan filminin gösteriminin ardından, filmin yönetmeni Reis Çelik ile filmin oyuncu kadrosu seyircilerin karşısına çıktı. Soru cevap bölümünün moderatörlüğünü Rıza Oylum yaptı.

Söyleşiye filmin hikayesini anlatmakla başlayan Reis Çelik bu yola Tuncel Kurtiz ile başladıklarını söyledi. “Bir kelimeden yola çıkarak Tuncel abiyi film çekelim diye ikna ettim. Tuncel abi de bu filmi neden yaptığımızı sorduğunda köylü aşıklar büyük destanları bir kelime ile yarattılar, biraz buradan beslenelim dedim” açıklamasını yapan Çelik, dokuz yıl önce çektiği başka bir filme mekan aramaya gittiğinde buz tutmuş bir gölün üstüne koyduğu elma ve gölün üzerine çıkan arkadaşını çekerek zihninde bu fikri oluşturduğunu ifade etti.

Filmin çekim sürecine dair gelen soruyu da yanıtlayan Çelik, çok zorlu bir çekim süreci geçirdiklerini belirtti. Ağustos sonunda Ardahan’da her yerin kurak olduğunu fakat filmi çektikleri yıl ise her yerin yemyeşil otlarla kaplı olduğunu söyleyen Çelik, bunun çekimler öncesi kendilerine sorun çıkardığını ifade etti. “Filmde çocuklarla çalışmak zor oldu mu?” sorusunu da cevaplayan yönetmen, “O konuda zorlandığımı hiç söyleyemem. Ben filmlerimde oyuncuları olabildiğince doğal halleriyle oynatmayı seven biriyim. Çocuklarla rolleri üzerine çalışırken hiçbir zaman ezberletmedim. Onları artist havasından çıkardım. Filmi yaşamın akışına bırakarak yapmaya çalıştım” dedi.

“Japonya’nın İçine Düştüğümüzde Neye Uğradığımızı Şaşırdık ve Bu Film Ortaya Çıktı”

Festivalin Ulusal ve Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması’nda yer alan Kodokushi filminin gösterimi dün saat 18.00’da Kadıköy Sineması’nda gerçekleşti. Ensar Altay’ın yalnız ölenlerin evlerini temizleyen Norihito’yla dünyada var olmak için kendine sebep arayan Yaşlı Muramatsu’nun hikayesini bir Japon fenomeni üzerinden anlatan belgesel filminin gösteriminin ardından, filmin yönetmeni Ensar Altay, görüntü yönetmeni Kürşat Üresin ile film ekibinden Ömer Faruk ve Merve Dağ seyircilerin karşısına çıktı. Soru cevap bölümünün moderatörlüğünü Murat Tırpan yaptı.

Gösterim sonrası söyleşide söz alan yönetmen Ensar Altay, filmin çıkış hikayesinin Japonya’daki gerçek olaylara dayandığını belirtti. “Tokyo’da yalnızlığa terk edilen yaşlıların hiç kimsenin bilmediği bir anda yalnız başlarına ölmeleri beni çok etkiledi” diyen yönetmen, The New York Times gazetesinde gördüklerinden de çok etkilendiğini ve bunu anlatma isteği ile filmini çektiğini söyledi. Tokyo’daki modern yaşamın insanlığı nereye götürdüğünün kendilerini bayağı sarstığını vurgulayan Altay, şunları söyledi: “Özellikle Tokyo’da yaklaşık 45 tane yalnız ölüm temizliği yapan temizlik şirketi var ve iyi de para kazanıyorlar çünkü haftada yaklaşık 4-5 bin yalnız ölümden bahsediliyor. Japonya’nın içine düştüğümüzde neye uğradığımızı şaşırdık ve bu filmi ortaya çıkardık”.

Filmin çekiminin kendilerini maddi ve manevi anlamda zaman zaman bir hayli zorladığını da itiraf eden filmin yönetmeni, çekimler için dört-beş defa Japonya’ya gidip geldiklerini ve bu sürecin kendilerini yıprattığını belirtti. Japonya’nın çok az bilinen bir coğrafya olduğunu söyleyerek dil ve kültürün çekim sürecinin en sorunlu faktörleri olduğunu vurgulayan ve “Filmde gördüğünüz her şey tamamıyla gerçek” diyen Altay, çekim yaptıkları ortamların da kendilerini çok zorladığını ve ister istemez etkilendiklerinden bahsetti. Filmi yaklaşık bir yıllık periyotta parçalı şekilde çektiklerini açıklayan Altay, mesajı doğru verebileceğimiz hikayeleri bu süreç boyunca çekme fırsatı yakaladıklarını belirtti.

“Kadınlar Her Şey İçin Çok Emek Veriyorlar”

Festivalin Ulusal ve Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması’nda yer alan Sadece Farklı filminin gösterimi dün saat 21.00’da Beyoğlu Sineması’nda gerçekleşti. Ahmet Sönmez’in yüksek fonksiyonlu otistik bir babayla "normal" oğlunun hikayesine odaklanan filminin gösteriminin ardından, filmin yönetmeni Ahmet Sönmez, senaristi Nalan Merter Savaş ile oyuncuları Ömer Akgüllü, Vildan Atasever ve Aybars Kartal Özson seyircilerin karşısına çıktı. Soru cevap bölümünün moderatörlüğünü Boğaziçi Film Festivali Festival Programcılarından Ebubekir Elkatmış yaptı.

Filmi kendi oğluyla yaşadıklarını tersten okuduğunu ve hikayeyi yarattıklarını söyleyen Ahmet Sönmez, “Yaşanmışlıkların verdiğiyle bir hikaye yapmak istiyorsunuz ve tıpkı benim yaptığım gibi filmler ortaya çıkıyor” dedi. Filmdeki gibi hikayeleri anlatmanı her zaman zor bir yanı olduğuna da değinen Sönmez, hem yaşanmışlık hem de çok az görünen bir durumla ilgili film yaptıklarını, bu durumun da filmi özel kıldığını belirtti. “Toplumun geneli otizmle karşılaşmıyor. Çok az bilinen bir durum. Bunu hem bu şekilde filme aktarmak hem de filmdeki gibi farklı bir şekilde anlatma derdimiz vardı” diye Sönmez, filmin senaryo, finans ve oyuncu seçiminde ciddi emek verilerek ortaya çıkarıldığını söyledi.

Filmin başrol oyuncusu Ömer Akgüllü kendisine yöneltilen “Otizmli bir bireyi oynamak nasıl bir duyguydu?” sorusuna set süresince kendisine herkesin çok iyi katlandığını belirterek kimseyle hiçbir temasının olmadığını ve tamamen içine kapalı olduğunu ifade etti. Yönetmen Ahmet Sönmez de Akgüllü’den oyunculuk anlamında en iyi performansı almak için kendisi dahil kimsenin iletişime geçmemesi için azami derecede özen gösterdiklerine değindi. Filmin diğer başrol oyuncusu Vildan Atasever de karakterine dair yöneltilen soruya “Kadınların her zaman evliliklerindeki ilişkilerinde yaşadıkları durumu düşünerek empati kurmaya çalıştım. Biz kadınların çok fazla emek verdiğini düşünüyorum her şey için. Anlaşılmadığımızı da düşünüyorum bazen” dedi ve kadının evden gittikten sonra ise her şeyin başkalaşarak bambaşka bir hal aldığını filmde de görülebildiğini belirtti.

Filmin genç oyuncusu Aybars Kartal Özson da filme dair yaptığı konuşmasında çekimler süresince kendisini otizmli bireylerin yerine koyduğunu ifade etti ve sonrasında da onlara nasıl yardımcı olabileceğine dair bir düşünce içine girdiğini belirtti. “Benim rolüm çocuktu ama filmde ben baba olmuştum, babam da benim çocuğum olmuştu ve ben ona baktım” diyen Özson bu durumun kendisi için farklı bir tecrübe olduğundan bahsetti. Filmin senaristi Nalan Merter Savaş da çevresinde hiç otizmli birey olmadığını fakat senaryo yazım sürecinin kendisi için bir keşif durumu olduğunu vurguladı.

Nasipse Adayız Kadıköy Seyircisiyle Buluştu

Festivalin Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda yer alan Nasipe Adayız filminin festivaldeki ikinci gösterimi dün saat 15.30’da Kadıköy Sineması’nda gerçekleşti. Gösterimin ardından Murat Tırpan moderatörlüğünde telefon ile katılan filmin yönetmeni ve senaristi Ercan Kesal, yapımcısı Yamaç Okur ve oyuncularından Muttalip Müjdeci izleyicilerin sorularını cevapladı.

Festivalde 26 Ekim Pazartesi

8. Boğaziçi Film Festivali’nin dördüncü gününde Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması, Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması ve Galalar bölümünde yer alan filmlerin gösterimi yapılacak. Beyoğlu Sineması’nda 13.00 seansında Zana’nın gösterimi yapılacak. 15.30 seansında Kodokushi, 18.00 seansında Gelincik ve 21.00 seansındaki Gölgeler İçinde filmlerinin gösterimleri ise ekip katılımıyla gerçekleşecek.

Sinemaseverler Kadıköy Sineması’nda ise 13.00 seansında The Best is Yet to Come filmini izleme fırsatı bulacak. 15.30 seansında Sadece Farklı ve 18.00 seansında Koku filmlerinin gösterimleri ise ekip katılımıyla gerçekleşecek. 21.00 seansında ise Galalar bölümünde yer alan The Courier filminin gösterimi yapılacak.