Zeki Gümüş'ten 7 kitap tavsiyesi

AKŞAM Kitap, Türkiye'de öne çıkan isimlerin kitap dünyalarına pencere açıyor.

Gazeteci-Yazar Zeki Gümüş fikir dünyasında iz bırakan 7 eseri Akşam Kitap ile paylaştı.

Yaptığı haberler ve kaleme aldığı yazılarla dikkat çeken Gazeteci-Yazar Zeki Gümüş kendinde iz bırakan 7 eseri Akşam Kitap okurları için paylaştı.

İşte Zeki Gümüş'ün kitap seçkisi....

Bülbülü Öldürmek-Harper Lee

Yazar, 1936 yılında, on yaşındayken yaşadığı bir olayı anlatmaktadır. 1961 yılında Pulitzer ödülünü kazanmıştır. 1962'de filmi çekilmiş ve 3 Oscar almıştır.

Lee yaşadığı kasabanın civarında yaşanan bu olayın ailesi ve komşuları üzerindeki etkilerini gözlemleyerek eserini oluşturmuştur. Olaylar on yaşındaki bir çocuğun bakış açısıyla anlatıldığından samimi ve tatlı bir üslupla yazılmıştır fakat yaşanılanlar pek de öyle değil.

Bülbülü Öldürmek kitabının konusu Amerika Birleşik Devletleri'nin güneyinde yer alan bir ırkçılığı konu edinen bir kitaptır. Bülbülü Öldürmek kitabının ana fikri ise renkleri dilleri ve cinsiyetleri ne olursa olsun insanlar daima eşittir ve aynı haklara sahiptir. Irkçılık dünyadan silinmelidir.

Alıntı:

"-sen zencileri mi savunuyorsun, Atticus?-elbette savunuyorum. zenci deme Scout. Bu kabalıktır.-okulda herkes öyle diyor.-bundan böyle o herkesten bir kişi eksilecek."

Nietzsche Ağladığında-Irvin Yalom

Irvin David Yalom, Yahudi asıllı Amerikalı psikanalist, psikiyatrist, psikoterapist ve yazar. Profesör unvanına sahip olan Yalom, Standford Üniversitesi'nden emekliye ayrılmış olup, alanında oldukça zengin bir yapıya sahip, bilimsel kitapların ve romanların yazarıdır. Eserdeki temel nokta, Joseph Breuer'in, Nietzche'nin hastalığını kendi hastalığıymış gibi sunup Nietzche'den çözüm beklemesidir. Buradaki amaç, Nietzche'nin kendi hastalığını bir başkası üzerinde tedavi etmesidir.

Psikolojiyi ve felsefeyi aynı kitapta buluşturan ve okurlarına bir edebiyat şöleni yaşatan bu kitap; birçok Avrupalı sanatçı ve düşünürün doktoru olan ünlü, saygın fakat ümitsizlik hastalığına tutulmuş ve başkasının kendi yerine verdiğini düşündüğü kararlarla istemediği bir hayatı yaşadığını ve bu hayatı yaşamaktan başka şansı olmadığını düşünen, ümitsiz bir teşhis dehası ile kimsenin tanımadığı, yalnızlığı seçmiş, ihaneti ve ayrılıkları tatmış, tanrısızlığı seçen ve '' ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır.' diyebilen devrin ünsüz filozofu Nietzsche'nin arasında geçen terapi seanslarını can alıcı cümle ve tespitlerle anlatmaktadır.

Toplum Sözleşmesi -J.j.Rousseseau

Rousseau'nun dört kitaptan oluşan, mülkiyet, eşitlik, özgürlük, yasa, devlet gibi konulara ele alıp insan ve toplumun gelişimini bu kavramlar üzerinden değerlendirilmektedir. Devlet nedir sorusunun cevabı, yasama-yürütme-yargı işlerinde toplum yararının nasıl gözetilmesi gerektiği, bir yasanın veya yöneticinin halkın ortak yararına göre hareket etmesini ve etmezse ortaya çıkabilecek durumları basit bir dilde anlatmaktadır. Burada 1760'lardaki devlet ve yurttaşlık felsefesi günümüzün kurulan devlet yapılarında hala geçerliliğini sürdürdüğünü gözlemleyebilirsiniz. Son olarak da bu kitaptaki en önemli alt metin, ahlakı bozulmuş bir toplumdan eşitlik, özgürlük ve de adalet yapısının sağlamlığından söz edilemeyeceğinin vurgulanmasıdır.

Cesur Yeni Dünya-Aldous Huxley

"Brave New World romanın özgün adıdır. Sheakespeare'in zamanında "brave" kelimesi "güzel" anlamına geliyordu, yani kitabın asıl manası "Güzel Yeni Dünya"dır.

Cesur Yeni Dünya kitabı, Aldous Huxley tarafından yazılmış olan bir romandır. Brave New World bu romanın özgün adıdır. Bu kitapta insanların insani olan duygulardan yoksun ve de her şeyin kontrol altında olduğu bir dünyadan bahsedilmektedir. Tamamen yönetilen insanlar ile dolu dünyada yaşanır. Uzun süren bir savaş döneminden, bu dönemin yarattığı Ekonomik Kriz'den sonra kurulmuş ütopik/fantastik bir dünyadır. Bu dünyanın üç temel sloganı ve bileşeni vardır: Toplum, eşitlik ve istikrar. Cesur Yeni Dünya'da insanların birey olma hakkı ve olanağı yoktur. Yani birey yok, toplum vardır."

Bu Ülke- Cemil Meriç

Kitap 1974 yılında yayımlanır ve yazarın çeşitli konulardaki denemeleri ile aforizmalarından oluşmaktadır. Cemil Meriç'in doğu-batı mevzusu, sağ-sol çatışması gibi mevzulara değindiği kitabı. Cemil Meriç kitabında Türkiye'deki edebiyat ve siyaset dünyasını, doğunun fikir alemini ve önemli düşünce insanlarını ele almaktadır.

1984-Goerge Orwel

Romanda milliyetçilik, sansür, gözetim, sefalet ve eşitsizlik temalarını işlemiş ve totalitarizmin olası sonuçları gösterilmeye çalışılmıştır.

"Kitap Okyanusya adlı toplumun yaşadıkları olayları anlatmaktadır. 1984 kitabının ana fikri ise durum ve şartlar ne olursa olsun insanlar hangi rejimler ile yönetiliyor olursa olsun düşünceler baskılanamaz ve herkes istediği şeyi sorgular ve düşünür. Kitapta 3 farklı güçten bahsediliyor. Kitabın ana karakteri olan Winston Okyanusya'da yaşıyor. Bunun dışında iki ülke daha var Doğu Asya ve Avrasya. Okyanusya korku ile sindirilmiş, her daim insanları izleyen sistemlerin olduğu bir ülke. Düşünün ki televizyondan sizi görebiliyorlar, duyabiliyorlar ve her daim kontrol altına alınıyorsunuz. Bu kadar engel ve yasak varken kendinizi nasıl özgürce ifade edersiniz? Edemezsiniz. Zaten öyle bir beyin yıkama yapılıyor ki insanların birçoğu ifade edecek bir şey bile düşünmüyor. Hatta birçok çocuk kendi ailesini "Düşünce Polis"lerine şikâyet ediyorlar. Herkes son derece gaddar ve nefret dolu birbirine karşı.

Winston, bu sisteme rağmen düşüncelerini ifade etmek isteyen Okyanusya'nın parçalara ayrılan sisteminde "Hakikat" diye adlandırılan binada çalışan bir memurdur. Kitap karakterimizin eve gelip günce tutmaya başlaması ile başlıyor. Sizi izleyen bir televizyon varken, yakalanmadan ve ses çıkarmadan günce tutmak için çok sınırlı bir alanınız oluyor ve Winston bu sınırlı alanı kullanıp yakalanma ihtimaline rağmen yazı yazıyor. Yazısında "Büyük Birader" e olan nefreti büyük bir yer kaplıyor.

İşinin başına döndüğünde herkesin katılmak zorunda olduğu "İki Dakikalık Nefret" programına katılıyor Winston. Bu programda herkes gibi tüm nefretini kusuyor. Bu sırada "Anti Seks Derneği" üyesi bir kıza rastlıyor. Kız ona bir mektup gönderiyor ve bunun üzerine ikili şehir dışında izlenemeyecekleri bir yerde buluşma kararı alıyorlar. Birbirlerine âşık oluyorlar. Julia ile Winston birbirleriyle vakit geçirip birbirlerine sırlarını anlatmaya başlıyorlar.

Devlete olan isyanın sadece ikisi ile sınırlı olmadığını düşünmeye başlıyorlar. Daha önceden Winston'ın dikkatini çeken O'Brien ile konuşurlar. Onun sayesinde Emmanuel Goldstein'in örgütüne dâhil oluyorlar. O'Brien, Winston'a örgütün öğretilerinin olduğu bir kitap ulaştırıyor. Fakat tam o dönemde Nefret Haftası başlıyor. Winston, kitabı okumak için Mr Charrington'ın antika dükkânında kiraladığı odaya gidiyor. Julia ile birlikte kitabı okuyor ve sohbet ediyorlar. Tam bu sohbet esnasında çerçevenin arkasına gizlemiş tele ekran onları ele veriyor yakalanmışlardır. İçeri siyah üniformalı insanlar giriyor ve ikiliyi ayırıyorlar. Winston'ın aklında Mr Charrington geliyor. O esnada kapıda beliriyor. Onun bir düşünce polisi olduğunu çok geçte olsa anlıyor Winston.

Julia ve Winston ayrı odalarda hapis tutuluyorlar. Yanına birçok insan gelip gidiyor bu insanların hepsi 101 numaralı odadan çok korkmaktadır. O'Brien ve içeriye giren bir görevli onu bayıltır ve 101 numaralı odaya götürüyor. Elektrik ve daha birçok işkence gören Winston son olarak kafasını fareler ile dolu bir kutuya sokma fikriyle karşı karşıya kalıyor. En büyük korkularından olan fareleri mi seçecektir, aşkı Julia'yı mı koruyacaktır? Julia'yı satar ve bir süre sonra artık onu izleyen bir şey olmadan dışarı çıkar. Beyni tümüyle yıkanmıştır ve kendisi de hiçbir şey hakkında düşünmemenin, partinin gösterdiği yolda gitmenin en mantıklı seçim olduğu anlamıştır. Aynı şekilde Winston'ı satan Julia ile karşılaşır bir süre sonra. İkili bir yere oturup muhabbet ederler. Sonra bir daha bir araya gelmeyecek şekilde birbirlerinden ayrılırlar.

Kitabın başında tüm kalbiyle "Büyük Birader "den nefret eden Winston artık ona gönülden bağlıdır. Parti ne diyorsa doğrudur, en güvenilir kaynaktır."

Devlet - Platon

Platon, siyasetname tarzındaki bu eserinde ideal toplum düzeninin, adaletli bir devletin nasıl olması gerektiğini anlatmaktadır. ... Bu eserde, filozof, ideal devletin özelliklerini ortaya koymaya çalışmıştır. Devlet, İslam felsefesini derinden etkileyen bir eserdir.

Devlet, her şeyden önce oldukça aristokratik ve baskıcı bir ideali temsil eder. Platon'a göre demokrasi Atina'yı mahvetmiştir ve her işte olduğu gibi devlet yönetiminde de liyakat sahibi kişiler olmalıdır. Onun dillere pelesenk olmuş cümlesini burada hatırlatmakta fayda var: "ya filozoflar kral olmalı ya da krallar filozof olmalıdır."