AKSAM.COM.TR
MERVE YILMAZ ORUÇ
Masallarla Yolculuk, Kar Küresi, Ben Prenses Değilim kitabının yazarı aynı zamanda sanatçı ve sanat öğretmeni Özlem Yıldırım aksam.com.tr için sorularımız yanıtladı. Masalların çocuklar üzerindeki etkisi, tiyatroya olan merakı ve eserleri hakkında konuştuğumuz Yıldırım, "Albert Einstein'in masallarla ilgili söylediğini hatırlayalım: 'Eğer çocuklarınızın zeki olmalarını istiyorsanız onlara masal okuyun. Eğer çocuklarınızın daha zeki olmalarını istiyorsanız daha fazla masal okuyun.' diyor. Masallar, büyüme yolculuklarında çocukların kişisel gelişimine katkı sağlıyor" şeklinde konuşuyor.
Ne zamandır çocuk kitapları yazıyorsunuz? Sizi bu alana yönlendiren ne oldu?
Bir buçuk yıldır yazıyorum. İlk çıkan kitabım çocuk kitabı. Çocuk edebiyatı yazarı olarak girdim sektöre. Şimdi yetişkin edebiyatı alanında da eserler vermeye başladım. Öğretmen olarak çalışmaya başladığım ilk yıldan itibaren içeriklerimi hep ben oluşturdum. Bir süre sonra daha fazla çocuğa ulaşma isteği duydum içimde. Yaptığım derslerden verim aldıkça, öğrencilerimden olumlu yorumlar duydukça, velilerim destekledikçe kendime dair farkındalığım arttı. Çocuk edebiyatına katkı sağlayacak eserler üretebileceğimi düşündüm ve başladım.
Çocuklara yazmanın en keyifli yanı nedir?
Çocuk kitabı yazmak çocuğun zihnine bir tohum bırakmaktır. Bu, çok uzun bir yolculuktur. Minik okurlarınız büyüdükçe kelimeleriniz onun içinde çiçek açar, meyve verir. Bunları gece yatağa girdiğimde kendi kendime düşünüp gülümsüyorum.
Peki, tiyatronun hayatınızdaki yeri nedir?
Ona olan düşkünlüğüm bir tiyatro metni bile yazdırdı bana. Roman da yazabilirdim ama senelerimi, tiyatro metninin basılma ihtimalinin çok düşük olduğu ülkemizde bu işin eğitimini almakla ve "Kar Küresi"ni yazmakla geçirdim. Sevdiklerim için her zaman risk alır, mücadele ederim.
Bir masal ya da öykü kurgularken nasıl konular üzerinden ilerliyorsunuz?
Birçok insanın kalbine dokunacak konuları işliyorum. İstiyorum ki birbirimizi tanımadan yazdıklarım vesilesiyle birbirimizle bağ kuralım. Bir mesajdan ziyade okuyucuya alan açmaya gayret ediyorum. O alanın içinde insanlara kendini keşfetme motivasyonu kazandırmayı hedefliyorum.
"Ben Prenses Değilim" ismi ile dikkat çeken bir kitap ve farklı bir tarz; diyaloglu yazılmış. Bunun özel bir nedeni var mıdır? Biz genelde kızlarımızı "prensesim" diye severiz neden tersi bir yaklaşımı tercih ettiniz?
Diyalog yazmak bana keyif veriyor. Karakterlerim kendi aralarında konuşurken çok gülüyorum. Başka özel bir sebebi yok. Diğer meseleye gelirsek "prenses" diye severken o kelimeye hangi anlamı yüklediğinize göre değişir tepkim. Eğer "prenses" derken bunu cinsiyetçi bir ifade aracı olarak kullanıyorsanız buna karşı çıkarım elbette. "Prensesim" diye severken "Sen erkek çocukları kadar güçlü değilsin, kız çocukları bu şekilde davranmaz, öyle oturmaz." diyerek o çocuğu bir kalıba hapsetmeye çalışırsanız onun kişisel gelişiminin, büyümesinin, kendini keşfetmesinin önüne geçmiş olursunuz. Onu yüceltmek, parlatmak, desteklemek için derseniz bununla bir derdim yok elbette. "Ben Prenses Değilim" kitabımın kahramanı Alissa'ya gelecek olursak orada gerçek bir prenses hikâyesi var. Alissa hayata bir prenses olarak geliyor ve dolayısıyla geleceğin kraliçesi. Daha çocuk yaşta ona yüklenen sorumluluklar fazla geliyor. Yazdığım karakter bir kimlik arayışı içinde. "Kim olduğuma kendim karar vermek istiyorum." diyor. Bu yüzden ona "Prenses" diye seslenenlere "Ben prenses değilim!" diye tepki gösteriyor. Kaçırılmaması gereken bir nokta da Alissa'nın büyüyünce annesine benzemekten korkması. Yaşadığı şatoda annesini gözlemleyerek büyüyor. Annesi çok dominant, sert bir kadın. Bu sebepten Alissa, kraliçe olmanın böyle bir şey olduğu kararına varmış. Bugün prenses olmak demek yarın kraliçe olmak demek. Alissa aslında gözlemlediği kraliçe gibi olmak istemiyor. Bunların yanında bir insanın hayatını şekillendirebilmesi için kendini keşfetmesi gerekiyor. Örneğin ne iş yapacağıma, evlenmek isteyip istemediğime, nasıl biriyle evleneceğime, nerede yaşayacağıma karar verebilmem için önce içime yolculuk yapmalıyım. Alissa, içine sahip çıkmak için ona dışarıdan gelen dayatmalara karşı çıkıyor.
Masallarla Yolculuk kitabınızın ikinci basımı yapılmış. İçinde güzel küçük küçük masallar var. Bu masallar bizim aşina olduğumuz klişelerin dışında sanıyorum... Nasıl kahramanlar var bu masallar içinde?
"Masallarla Yolculuk" sıradan ve ezberlenmiş masallardan çok daha farklı bir dünya sunuyor. Kahramanlarım bildiğimiz klasik masallardaki prens ve prensesler gibi değil. Mağaralara dalan, uzaya giden, adaya konan, oradan sandalla kaçan maceraperest ruhlar. Kimi zaman bir şifacı, kimi zaman yıldızları yöneten bir tanrı, kimi zaman asi bir kız çocuğu veya kendi korkularını aşmaya çalışan bir genç olarak karşımıza çıkıyorlar. Her biri cesur, sorgulayan ve kendi kaderini çizebilen karakterler. Evet, her masalın bir mesajı var ama bunu didaktik bir şekilde sunmaktan kaçındım. Okuyucuya karakterlerle birlikte keşfetme alanı açan masallar bunlar. Şifacı Maviş, iyiliğin ve sabrın her zaman galip geleceğini gösterirken Mağara Çocuk Arçi, korkularımızın üstesinden gelebileceğimizi hatırlatıyor. Yıldızların Tanrısı ise insanın elinden hiçbir şey gelmeyecek gibi görünse bile umudunu kaybetmemesi gerektiğini anlatıyor. O, gücünü kaybedip bir adaya hapsedilse de yıldızlarını ışıldatmaya devam ediyor ve sonunda kader ona bambaşka bir yol açıyor. Masal kitabımın içinde on iki masal var ve her masal derinleşmemize fırsat yaratma gayretinde. Masalların her biri farklı bir duyguyu, farkındalığı içinde barındırıyor ama en önemlisi çocukların hayal gücünü besleyen ve onları kendi yolculuklarına çıkmaya teşvik eden hikâyeler anlatıyor. Çünkü yeni nesiller için yeni nesil masallar gerekiyor.
Bir de "Kar Küresi" kitabınız elimde. Sanıyorum bu bir tiyatro oyunu kitabı... Genel hikâyesinden bahseder misiniz? Yine çocuklara yönelik mi? Ve sahneye koyma gibi bir planınız var mı?
Evet, "Kar Küresi" bir tiyatro metni. Yetişkin tiyatrosu eseri olarak kaleme aldım. İçeriği gençler ve yetişkinler için uygun. Hikâye annesi ve babası tarafından doğar doğmaz terk edilen Ayla'nın, yıllar sonra annesiyle yüzleşmesini ve kendi geçmişiyle hesaplaşmasını konu alıyor. Ayla, yetimhanede büyümüş ve hayatını düzene koymuş bir öğretmen. Bir gün annesi karşısına çıkıyor ve geçmişin yaraları yeniden açılıyor. Hikâyede; Ayla'nın yolu sokakta büyümüş, farklı hayatlar yaşamış karakterler olan Cemal, Ahmet ve Memo ile kesişiyor. Metin; aile bağlarını, aidiyet duygusunu, terk edilmenin birey üstündeki etkilerini sorguluyor. En ilginç tarafı ise oyunun içinde bir başka oyunun var olup olmadığına dair seyirciyi düşündürmesi. Gerçek ile kurgu iç içe geçiyor ve final sahnesi, seyircinin zihninde büyük bir soru işareti bırakıyor. Bu oyunu sahneye koymak istiyor muyum? Evet, kesinlikle! Zaten "Kar Küresi" bir tiyatro sahnesinde hayat bulması için yazıldı. Sahne üstünde oyunun çok daha güçlü bir etki bırakacağını düşünüyorum. Umarım en kısa zamanda sahnede seyircilerle buluşur.
Kitaplarınız köy okullarındaki çocuklarla buluştuğuna dair bir yazı okudum. Bu bir proje kapsamında mıdır?
Bu projeye yayınevimle birlikte karar verdik. Sonrasında kararımızı arkadaşlarıma ilettim. Sağ olsunlar beni kırmadılar ve hikâyeme sahip çıktılar. Gaziantep, Hakkari, Van, Niğde, Antalya, Sakarya, Balıkesir, Çanakkale, Gümüşhane ve Konya gibi pek çok şehrimizin köy okullarındaki çocuklara ulaştık. Bu köprüleri dostlarım sayesinde kurdum. Onlar olmadan netice bu kadar güzel olmazdı. Hepsine minnettarım.
Masallar çocukların gelişimini nasıl etkiliyor sizce?
Büyüme yolculuklarında onların kişisel gelişimine katkı sağlıyor. Her masal için bunu söyleyemem elbette. Hangi dönemde yazıldı, bu çağın çocuklarına hitap ediyor mu, pedagojik açıdan uygunluğu nedir diye bakılmalı. Burada Albert Einstein'in masallarla ilgili söylediğini hatırlayalım: "Eğer çocuklarınızın zeki olmalarını istiyorsanız onlara masal okuyun. Eğer çocuklarınızın daha zeki olmalarını istiyorsanız daha fazla masal okuyun."
Sizce anneler ve babalar çocuklara kitap seçerken nelere dikkat etmeliler? Çünkü etrafta çocuklara uygun olmayan çok içerik var.
Didaktik bir dil kullanılmadığına dikkat edebilirler. Cinsiyetçi bir bakış açısıyla yazılmış eserleri almamalarını da öneririm. Bir de eser, çocuğu cezalandırarak çocukta olumlu bir değişim yaratıyorsa lütfen o kitabı okumasınlar.
Eklemek istedikleriniz var mı?
Dünyanın daha güzel bir yer olması adına ufak da olsa katkım oluyorsa ne mutlu bana. Teşekkür ederim.